Yeşil Depir Köyü İçmesi

Yeşil Depir Köyü İçmesi, Afyon’un 5 kilometre doğusunda bulunan bu şirin köy, şifalı sularıyla meşhurdur. Özellikle yaz aylarında kalabalık halk topluluklarının istilasına uğrar. Suyu; sindirim sorunlarını, karaciğer, mide ve safra kesesi rahatsızlıklarını giderici özelliklere sahiptir.

Acısu İçmesi

Acısu İçmesi, Kent merkezindedir. Mide ve bağırsak hastalıklarına iyi gelen bir sudur.

Geçek Kaplıcası

Geçek Kaplıcası: Afyon’un 16 kilometre kuzeybatısında, Afyon-Izmir demiryolu.üzerinde, inuz köyü sınırları içindedir. Kütahya karayolu da buradan geçer. Deniz seviyesinden 1040 metre yükseklikteki bu kaplıcaya ‘Gecik Hamamı’ da denir. Hamamın suyu 200 metre uzaklıktan önce bir depoya gelir, sonra hamamlara dağılır. Kaplıca iki kısımdan
oluşmuştur. Bunlar;
a) Büyük Hamam: ‘Çelikli Hamam’, ‘Kapualtı Hamamı’ ya da ‘Eski Hamam’

b) Küçük Hamam: ‘Kükürtlü Hamam’ ya da ‘Hacethane’
isimleriyle de anılırlar.
Sodyum klorürlü-sülfatlı sular kapsamında olup, ayrıca bikarbonat, arsenik, demir ve karbondioksit içermektedir. Kaplıcanın üç kaynağı bulunmakta ve sıcaklığı 42-88°C arasında değişmektedir. Ortalama sıcaklığının 56°C olmasına karşın, kaynaklarda bu sıcaklığın zaman zaman 95°C’ye ulaştığı gözlenmiştir. Radyoaktivitesi 3.2-10.3 eman, pH değeri ise 7.6’dır.
Bu yöredeki sular, benzer bileşimi haiz maden sularıdır. Hepsinin total mineralizasyonu yüksektir. ‘Kükürtlü Hamam’ kaynağıyla, yakın yöredeki Ömerli Kaplıcası’nın çamur suyunda özellikle florür, ‘Çelikli Hamam’ kaynağıyla, yine Ömerli Kaplıcası’nın kaplıca suyunda önemli miktarda karbondioksit tespit edilmiştir. Debileri ve termaliteleri yüksek olan bu sular, doğal olarak dış uygulamalarla değerlendirilecektir. Ancak, soğutuculardan geçirilmek ve az miktarda tüketilmek şartıyla, içme kürleri şeklinde de kullanılabilir. Bu durumda; mide, bağırsak, karaciğer ve safra kesesi hastalıklarına, metabolizma bozukluklarına tavsiye edilebilir. Sular, rezolütif özelliği bulunduğundan, nevralji, nevrit, polinevrit gibi sinirsel, eklem kireçlenmesi gibi romatizmal sendromla-rın tedavisinde değerlendirilebilir. Kronik iltihaplı kadın hastalıklarında da, iltihabı sulandırıcı ve sökücü özelliğinden yararlanılabilir. Karbondioksit içermesi nedeniyle de, üst solunum yollarında (kronik boğaz iltihabı ve kronik nezleler gibi) inhalasyon tarzında kullanılması öngörülür. Karbondioksit aynı zamanda periferik damarlar üzerinde vazodilatatör etki yaratacağından, kan dolaşımının yetersiz olduğu durumlarda damar genişletmek ve yeni vaskülizasyonun oluşmasını kolaylaştırmak amacıyla da kullanılabilir.
Çevresi bağlık ve bahçelik olan bu yöre, aynı zamanda Afyon’un bir mesiresi halindedir. Bölgeye demiryolu dahil her türlü ulaşım yapılmaktadır. Kamp kurmaya müsait yerleri, her saat açık olan iki büyük tedavi havuzu vardır. Konaklama tesisi olarak 68 odalı Özel İdare Oteli ve bir turistik moteli bulunmakta, yatak kapasitesi böylelikle 250’yi aşmaktadır. Ayrıca, termal sudan istifade gayesiyle olimpik nitelikleri haiz kapalı bir yüzme havuzu da yapılmıştır. Kaplıcanın çevresinde yeterli sayıda yardımcı tesis yer almaktadır.

Uyuz ve Çoban Pınarları

Uyuz ve Çoban Pınarları: Gazlıgöl Kaplıcası’nın yakınında bulunan bu sular, kaplıca suyunun sızıntılarından oluşmuş iki ufak kaynaktır.
Afyonkarahisar Maden Suyu: Afyon ilimiz sıcak sulu kaplıcalarıyla olduğu kadar ekonomik bir değer oluşturan maden sularıyla da meşhurdur. Kent merkezine 22 kilometre uzaklıkta, Afyon-Eskişehir demiryolunun Hamam istasyonu mevkiinde, çevresi dağlarla çevrili bir vadinin tabanından çıkan kaynak suyunun sıcağı nasıl 1 kilometre uzaklıktaki Gaz-lıgöl Kaplıcası’nda kullanılıyorsa, soğuğu da maden suyu üretiminde kullanılmaktadır. Suyun dolum öncesi sıcaklığı yine de 45°C’dir.
Kaynak alanında, çok eskilerde yapılan güzel ve mantıklı bir kaptaj örneğini görmenin mümkün olduğu, ünü yurtdışına taşmış bu su, Hititlerden bu yana bilinmektedir. Suyun en son Osmanlı döneminde kullanıldığı, tesislerin yapılışı sırasında ortaya çıkarılan kalıntılardan anlaşılmış ve eskilerin asırlarca ‘Ekşi Su’ diye tanımladıkları maden suyu hakkında 1900 yılından itibaren bazı belgelerden bilgi edinmek mümkün olmuştur. Aynı yıl içinde Belçikalı bir hekim tarafından devrin hükümdarı Abdülhamid’e Karahisar Maden Suyu’ndan içmesi tavsiye edilmiştir. Padişahın bir fermanı ile de, 1903’te suyun ilk tahlilleri yaptırılmıştır. Aynı yıl işletilmeye başlanılan su, dünyada eşi bulunmayan özelliklere sahiptir. 1932 yılında, Londra’da Maden Suları Fuan’nda alınan altın madalya ve berat, suyun kalitesine kanıt olarak gösterilmektedir.
Türkiye Kızılay Derneği tarafından işletilen Afyonkara-hisar Maden Suyu tesisleri, her ne kadar makineleri bugünkü teknolojiye uygun olmasa bile, yıllık 50 milyon şişenin üzerinde maden suyu üretebilecek kapasitededir. Üretimin tamamı iç piyasada tüketilmekte ve Türkiye’deki maden suyu tüketiminin yarısına yakın bir kısmı Afyonkarahisar Kızılay tesislerinden karşılanmaktadır.
İçeriğinde çeşitli tuzların yanı sıra bol miktarda karbondioksit gazı bulunan, içimi tatlı, renksiz ve kokusuz olan bu maden suyu, mide ekşimelerine, karaciğer ve böbrek hastalıklarına iyi gelen nefis bir sudur.

Kızıl Ilıcası

Kızıl Ilıcası, Araphdere mevkiinde bulunan bir diğer ılıca da Kızıl Ilıcası’dır. Solunum yolları, kalp-damar ve romatizmal hastalıklara yararlıdır.
Sultandağı ilçesindeki Yağlıpınar Kaplıcası ise; ilçe merkezinde olup mide ve deri hastalıklarına iyi gelmektedir.

Arkıtbey Kaplıcası

Arkıtbey Kaplıcası, Gümüşhacıköy’ün 21 kilometre güneybatısında, ancak Hamamözü ilçe sınırları içindedir. Kaplıca alanının denizden yüksekliği 640 metredir. ‘Hamamözü Kaplıcası’ diye de anılmaktadır. Bazı yazarlara göre; Romalılar, Selçuklular ve Osmanlılar tarafından işletilmiştir. Osmanlı döneminde, kaplıcayı işletmeye açan Arkıt Bey’in adını aldığı bilinmektedir.

Yeraltı zenginliği bakımından önemli sayılan kaplıcanın suyu, sodyum bikarbonatlı ve kalsiyum klorürlü sular grubuna dahildir. Kaplıcada üç kaynak bulunmakta olup, ortalama sıcaklıkları 3840°C, radyoaktiviteleri 6 eman, pH değerleri ise 7.4’dür.

Banyo tedavisinin; iltihaplı olmayan devrelerde romatizmal hastalıklara, nevralji, nevrit ve kadın hastalıklarına, deri hastalıklarına iyi geldiği tespit edilmiştir. İçme tedavisinin ise; mide ve bağırsak hastalıklarının lezyonel ve enflamatuvar vakalarında, spastik ağrılarda etkili olduğu görülmüştür.

Sapanca Köyü Kaynağı

Sapanca Köyü Kaynağı, aynı yörede yer almaktadır.Polatlı’ya 42 kilometre uzaklıktaki Sapanca köyündedir. Oligometalik bir sudur. Sodalı soğuk maden suları grubuna dahildir. Mide, bağırsak, karaciğer ve safra kesesi hastalıkların da şifalıdır.Uzmanlar, Şereflikoçhisar ilçesindeki Tuz Gölü’nün tuz üretiminin yanı sıra, bilinmeyen bir başka özelliğine de dikkati çekmektedirler. Başta romatizma olmak üzere, değişik birçok hastalığın tedavisinde, yöre halkının ‘Mırık’ diye adlandırdığı çamurundan yararlandıklarını ve olumlu sonuçlar aldıklarını söylemekte, hatta günlük basınyayın organlarına intikal etmemiş olsa bile, yurtdışından birçok kişinin Tuzİa misafirhanesinde kalarak tedavi olduklarını belirtmektedirler.

Büyük Kaplıca, Küçük Kaplıca ve Acısu

Büyük Kaplıca, Küçük Kaplıca ve Acısu: Ankara’ya 76 kilometre uzaklıkta olan bu kaplıcalar, ilçe merkezinde, Kâzım Karabekir Caddesi üzerindedir..Kaplıca alanının denizden yüksekliği ortalama 975 metredir.

Büyük Kaplıca; sodyum bikarbonatlı, karbondioksitli ve arseniklidir. Ancak, 100 metre yukarısında yer alan Küçük Kaplıca ile, yine aynı yerde bulanan Acısu’nun içeriği ise aynıdır. Sodyum bikarbonatlı, klorürlü ve arseniklidir. Büyük Kaplıca’nın temperatürü 47°C, radyoaktivitesi 16 eman, pH değeri 7.6’dır. Küçük Kaplıca’nın temperatürü 43.5°C, radyoaktivitesi 3.3 eman, pH değeri 7.6, Acısu’nun ise temperatürü 34°C, pH değeri ise 6.2’dir.

İçme tedavisi; özellikle hipostenik mideler, karaciğer ve safra yolları hastalıklarına çok yararlıdır. Nutrisyon ‘beslenme’ faaliyetini arttırır. Bu sularda arseniğin bulunuşu ve iklim koşullarının uygun oluşu, lenfatik hastaların ve çocukların iyileşmesinde önemli derecede rol oynar.

Banyo tedavisi; romatizmal hastalıklar başta olmak üzere, eklem kireçlenmeleri (artrozlar), omurga kireçlenmeleri (spondilozlar, spondiloartritler ve osteokondrozlar), ankilozan spondilit, romatoid artrit, periartrit, tendinit, tendoperiostit, bursit, fibrosit, sellülit gibi yumuşak doku romatizmaları, siyatik, serviko braşiyal ve interkostal nevraljiler, felçler (hemipleji, parapleji, polio ve benzerleri), ameliyatlardan, yaralanmalardan ve kazalardan geride kalan sekeller, eklem hareketlerindeki kısıtlanmalar (kontraktörler), spor yaralanmaları, salpenjit, overit, metrit, parametrit ve adneksit gibi kadın hastalıkları, ruhsal yorgunluk ve sinirsel gerginlikler (vejetatif distoni), dolaşım sisteminin işlemeye bağlı (fonksiyonel) bozukluklarına tavsiye edilmektedir. Serpintileme ve buğu tedavisi ise; solunum yolları hastalıklarına iyi gelmektedir.

Bu grupta bulunan kaplıcaların suyu; hafif tuzlu, karbondioksitti, kalevi bikarbonatlı maden suları sınıfına dahildir. Daha sonra sözünü edeceğimiz kaplıcalarda ise, tuz ve karbondioksit miktarında belirli bir artış görülmektedir. Bu da, bir taraftan mineralizasyonu yükseltirken, diğer taraftan medikal etkilerin güçlenmesine yol açmaktadır. Her üç suyun ortalama temperatürü 4142°C civarında bir ısı gösterir. Medikal değerlendirmede; bu suların içme tarzında kullanılması durumunda karaciğerde, safra kesesinde, mide ve bağırsaklarda olumlu etkileri görülür. Sindirim sistemi üzerinde sökretuvar ve kontrativ mekanizmayı uyarır. Banyo tarzında kullanıldığında ise; doğal sıcaklıkları ve içeriğindeki karbondioksit oranıyla vazodilatatör bir etki gösterir. Kan dolaşımını üst deriye çeker. Sol kalp üzerindeki yükü azaltır. Vazodilatatör etkisiyle, tıkanmış olan periferik damarların besleyemediği bölgelerde vaskülasyonun gelişmesine ve dolaşımın düzelmesine yardımcı olur.

Erimiş kimyasal maddeler ve yüksek radyoaktivite bakımından yurdun en şifalı sularından olduğu (4’üncü sırada), Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı tarafından hazırlanan raporlardan anlaşılmaktadır. Bu raporların ışığı altında kaplıcalar, banyo alım yeri olmaktan çıkarılarak sabit tedavi merkezleri haline dönüştürülmüştür. Büyük Kaplıca’da bulunan Fizik Tedavi Enstitüsü’ndeki uzmanlar, modern cihazların.da yardımıyla hemen her türlü hastalığı tedaviye çalışmaktadırlar.

Kaplıcalarda; kadın ve erkekler için tedavi havuzları, özel banyo odaları ve diğer yardımcı üniteler bulunmaktadır. 70 yataklı turistik Kaplıca Oteli’nin ve Emekli Sandığı’nca yaptırılan 80 yataklı turistik Toleyis Otelimin dışında, ilçede çok sayıda otel, motel ve pansiyon bulunmakta, bunların toplam yatak kapasitesi 2500’ü bulmaktadır. Bunlar arasında; Soğuksu Milli Parkı içinde 45 odada 96 yatakla’hizmet veren 3 yıldızlı Çam Oteli, konaklama bakımından önerilebilecek otellerin başında gelmektedir.

Ayaş İçme ve Kaplıcası

Ayaş İçme ve Kaplıcası: İlçeye 23 kilometre uzaklıkta, Ayaş Beypazarı yolundan 5 kilometre kadar içeride, Boğazpınarı yönündeki İlıca Deresi mevkiindedir. Denizden 720 metre yüksekliktedir. Önceleri birkaç bakımsız evden ibaret olan kaplıca, şifalı suyunun dünya çapında ün kazanması üzerine, şimdilerde modern bir termal merkezi haline gelmiştir.

İşletmeciliğini 1935 yılından beri özel bir şirketin üstlendiği kaplıca, her geçen gün daha da gelişmekte ve yeni ilavelerle büyümektedir. Beton kaptaj alanı öncelikle bina içine alınmış, içme olarak kullanılan çeşmeler bu binanın dışına çıkarılmıştır. Debisi fazla olan suyunda (15 İt/sn.) oldukça yüksek oranda radyoaktivite tespit edilen kaplıca, aynı zamanda Türkiye’nin en fazla karbondioksit içeren (1085.92 mg/lt) kaplıcasıdır.

Ayaş, içme ve kaplıca sularıyla Ankara’nın en önde gelen ilçelerinden biridir. Yerin derinliklerinden gelen bu madensel su, tarih boyunca ilçenin geçim ve şifa kaynağı olmuştur. Ayaş’ın şifalı suyunun, eski medeniyetlerce de bilindiği, hatta Etiler taraından işletildiği ileri sürülmektedir. Romalılar, Selçuklular ve Osmanlılar tarafından kullanıldığı tarihi araştırmalar sonucu kesin olarak tespit edilmiştir.

Ayaş İçme ve Kaplıcası’nda kullanılan suyun, Fransa’nın dünyaca ünlü mide ve bağırsak hastalıkları tedavi merkezi ‘Chatel Guyon’un suyuna eşdeğerde olduğu birçok uzman tarafından ifade edilmiştir. Ülke çapında ne kadar ünlü olursa olsun, günümüzde alınan mesafe yine de işin propaganda ve tanıtım yönünün eksik olduğunu göstermektedir. Gerekli girişimlerin yapılması halinde, kaplıcaya duyulan ilginin daha da artacağına kesin gözüyle bakılabilir.

Ayaş İçme ve Kaplıcası’nın suyu; sodyum sülfatlıbikarbonatlı klorürlü ve sodyum sülfatlıklorürlü bikarbonatlı ılıca ve içme suları grubuna dahildir. Ayrıca kalsiyum ve yüksek oranda karbondioksit içermektedir. Temperatürü 51°C, radyoaktivitesi 0.50 eman (toplam alfa aktivitesi 2.58 eman), pH değeri 6.36’dır.

Ayaş içmesi; bikarbonat ve karbondioksit gazının etkilemesiyle, sodyum klorür ile sodyum sülfatın mide salgı ve faaliyetini durdurucu tesirini yenerek sindirimi kolaylaştırır. Aç karnına, düzenli aralıklarla ve az miktarda içilirse midenin salgısını ve faaliyetini arttırır. Fazla içildiği takdirde, venaportea yoluyla karaciğere giderek bu organın parankim hücrelerinin çalışmasını hızlandırır. Karaciğerin görevini düzenler, safra salgısıyla birlikte bağırsaklara bol miktarda dökülmesini sağlar. Geçiş yollarında ve safra kesesinde, safrayı sulandırarak buralarda birikmiş iltihap ve kolesterin tortularının temizlenmesini temin eder. Bağırsaklar üzerindeki lak’ satif tesiriyle, bağırsağın işlevlerini yoluna koyar. Mide için, günde iki kez birer bardak yeterlidir. Karaciğer ve safra yolları için, sabah akşam aç karnına ve yarımşar saat arayla 3 ilâ 4 bardak içilmelidir. Bu miktar su, aynı zamanda laksatif etkisi gösterir. Pürgâtif tesir elde etmek için, ara vermeden beş bardak kadar içilmelidir. İçme ile birlikte banyo da yapılırsa daha faydalı olur. Ayaş içmesinin diüretik etkisi de vardır.

İçme ile birlikte yapılacak banyo tedavisi; şişmanlarda karaciğerin görev yapmaması ve yetersiz kalması hallerinde, safra yollarının taş yapması ve iltihaplanması durumunda,

hemoroidlerde, bağırsak tembelliklerinde, özellikle şişman kadın rahatsızlıklarında, şişman diyabetiklerde, şişman artroz ve gut hastalarında gözle görülebilecek ölçülerde şifa sağlar.

Ayaş İçme ve Kaplıcası, yalnız Türkiye’nin değil, tüm Ortadoğu’nun en değerli kaynağıdır. Tuzlu bikarbonatlı ve karbondioksitli güçlü bir sudur. İçme olarak kullanıldığında; mide, bağırsak, karaciğer, safra kesesi ve metabolizma hastalıklarında dikkate alınmalıdır, içimini, içeriğinde bulunan karbondioksit kolaylaştırır Litresinde 6.5 grama yakın radyoaktif madde ihtiva eden bu suların tesir derecesinin yüksek olması normaldir. Mide üzerinde uyarıcı etkisi olacaktır. Çok çabuk oniki parmak bağırsağına geçer ve bir taraftan civarda bulunan iç ve dış salgı bezlerine ve organlara tesir ederken, diğer taraftan bağırsak üzerinde hareketli ve salgıyı arttırıcı bir etki oluşturur. Bu durumda, öncelikle safra kesesi ve karaciğer üzerinde etkili olduğu görülür. Bu etki kontraktif mekanizmanın harekete geçirilmesi şeklinde kinetiktir. Birikmiş safranın boşalmasını temin eder. Bundan başka, koleretik tesir yaparak safra salgısını arttırır. Şu halde; çeşitli nedenlerden meydana gelen, mekanik tıkanmalara bağlı olmayan sarılık sendromlannın nekahat döneminde kanda birikmiş safra pigmentlerinin temizlenmesinde etkili olacaktır. Bu arada, birçok fonksiyonel testlerin düzelmesini kolaylaştırır. Pankreasın iç ve dış salgısını da uyardığı görülmüştür. Dış salgının arttığı zaten eskiden beri bilinmektedir. Ancak, iç salgının etkilenmesi suretiyle ensülin miktarında meydana gelen artış henüz tatmin edici bir yöntemle teyid edilememiştir. Genellikle görülen, gliseminin düşme eğilimi göstermesidir. Bunun da ensülin miktarının artmasına mı, yoksa ensülin etkisinin düzelmesine mi bağlı olduğu, üzerinde durulması gereken noktalardır. İçme suyunun sindirim sisteminin alt kısımlarında yaptığı etki de dikkate şayandır. Birçok konstipasyon şekillerinde değerlendirilebilir. Bağırsakta spazmın önüne geçer ve ayrıca mikroorganizma dengesini düzeltir. Bu suretle fermantasyon veya pütretasyon sendromları gösteren kolitlerde olumlu bir etki oluşturur. Sıcaklığı 51ÜC olan su, soğutulması kolay olduğundan ekonomik yönden ucuza mal edilebilme özelliğine sahiptir. Bütün ağrılı hastalıklarda sédatif etkisiyle tesirlidir. Diğer taraftan, içeriğindeki tuz oranı bakımından, bazı intani kemik hastalıklarında ve kronik iltihap belirtisi gösteren kadın hastalıklarında rezolütif etki gösterebilir. Yine içeriğinde bulunan bol miktardaki karbondioksit aracılığıyla damar açıcı olarak kullanılabilir. Ancak, kan dolaşımının tıkanıklık gösterdiği sendromlarda ve ayrıca kalp romatizması geçirip de kapak afeti olmadan veya koinpanse bir kapak afetiyle hastalığı atlatanlarda dikkatli davranılmalıdır. Bu sular, in’halasyon tarzında kullanıldığı takdirde, bir taraftan nazarı dikkati çeken radyoaktiviteleri, diğer taraftan termal gaz oranlarıyla, bronşiyal astımlar başta olmak üzere üst solunum yollarının ve akciğerlerin pek çok sendromlarında büyük değere haizdir. Ayrıca bazı metabolizma hastalıklarında, bu arada gut hastalığında son derece etkili olduğu görülür.

Yaz aylarında çok kalabalık olan ve her yıl binlerce yerli ve yabancı kişinin geldiği bir yer olan Ayaş İçme ve Kaplıcasının; iki genel tedavi havuzu, çok sayıda özel banyoları, içme tesisleri ve Fizik Tedavi Enstitüsü vardır. Her türlü soyal ve yardımcı tesisin bulunduğu kaplıcadaki toplam yatak kapasitesi 700’ü bulmaktadır. Bu yataklar, şirket bünyesindeki otel, motel ve küçük pansiyon tarzı konaklama yerlerine dağıtılmış durumdadır. 11 ve ilçe merkezi dahil olmak üzere, komşu il ve ilçelerden de sürekli ve düzenli ulaşım olanaklarına sahiptir.

Ilıca Köyü Kaynağı

Ilıca Köyü Kaynağı, ilçeye 20 kilometre uzaklıkta, Ilıca köyündedir. Sodalı soğuk maden suları kapsamında oligometalik bir sudur. İçmesi; mide, bağırsak, karaciğer ve safra kesesi hastalıklarında şifalıdır.