Gönen Kaplıcaları

Gönen Kaplıcaları, Gönen Kaplıcaları, Marmara bölgesinin en güzel ilçelerinden biri olan Gönen’de, aynı adı taşıyan çayın kenarında bulunmaktadır. Bandırma’nın güneybatısında, denize 44 kilometre uzaklıktadır. Yıl boyunca 24 saat sürekli çalışan araçlarla bu ünlü kaplıcaya ulaşmak çok kolaydır. Ulaşım için, aktarmalı olarak tren, deniz ve hatta havayolunu kullanmak da mümkündür.

Deniz seviyesinden 36 metre yükseklikte bulunan kaplıca alanı, ilçenin 500 metre kuzeyindedir. Şehir, gelişmesini ve bugünkü duruma gelmesini büyük ölçüde kaplıcalara borçludur. Gönen’in tarihi kaplıcalarla başlamıştır dernek yanlış olmaz. Bu şifalı kaplıcalar; Mısırlılar, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular ve Osmanlılar tarafından işletilmiş, bu sürekliliğiyle yüzyıllardan beri haklı bir üne kavuşmuştur. Kaplıca alanında yapılan arkeolojik kazılarda, termalizm ile ilgili tarihi eserlerin gün ışığına çıkarılması sağlanmıştır. Çevrede tapınak yıkıntılarına rastlanması, kaplıca tarihinin mitolojik devirlere kadar uzandığına, mitolojinin birçok tanrı ve tanrıçasının burada yıkandıklarına dair söylentilere kanıt olarak gösterilebilir. Elde edilen tarihi eserler kaplıca müzesinde sergilenmektedir. Türkiye’deki en geniş ve sağlam mozaik kolleksiyonu, bu müzenin değerli parçaları arasında yer almaktadır.

Gönen Kaplıcalan’nda sular üç önemli kaynaktan çıkmaktadır. Bunlardan ilki ‘Eski Kaynak’tır ki, hâlen kullanılmamaktadır. İkinci kaynak, ‘Büyük Kaynak’ da denilen ‘Mermerli Kuyu’dur. Üçüncüsü de, son olarak açılan ‘Çemberli Kaynak’tır. Bu kaynakların kaptajı bizzat doğa tarafından 275 metre derinlikte, tamamen doğal koşullarda tamamlanmış ve şifalı su, sızması muhtemel diğer yer üstü sularından ayrılmıştır. Suların bir kısmı, kaynaklardan motopomplarla çekilip tahta iskelelerden aşağı doğru akıtılarak soğutulmakta, sonra, banyolara direkt olarak verilen suya karıştırılarak suyun ısı derecesi düşürülmektedir. Şifalı sular, dünyada çok az rastlanır bir biçimde saf, temiz ve özelliklerini yitirmeden sunulmakta, halk arasında ‘Bano’ tabir edilen tarihi kubbeli hamamda bu suretle yıllardır şifa dağıtmaya devam etmektedir.

Madeni az ılıca ve içmeler grubunda incelenen kaplıca suyu; sodyum, sülfat, klorür, bikarbonat ve az miktarda da florür ve demir içermektedir. Kaynakların temperatürü 52 72°C, radyoaktiviteleri 0,82 eman, pH değerleri ise 7.27.36 arasında değişmektedir. Hipertermal ve hipotonik olan bu sular, karışık acı maden suları grubuna girer. 2 gramın üzerinde total mineralizasyon içermesi (0.590 mg/It. amonyum, 528.770 mg/lt. sodyum, 29.325 mg/lt. potasyum ve 278.637 mg/lt klor) özellikle içme tarzında kullanıldığı zaman, karaciğer ve safra yollarıyla böbreklerin fonksiyonel işleyiş mekanizmalarında kayda değer bir etki meydana getirecektir. Banyo tarzında kullanıldığında ise; bu civarda bulunan diğer sularda da görülen genel endikasyonları gösterecektir. Romatizmal sendromlar, kırıkçıkık sekelleri, ameliyat sonrası dönemlerde ortaya çıkan eklem sertlikleri de dahil olmak üzere, Iokomotör sistemin ağrı ve hareket güçlükleri, kireçlenmeler, çeşitli felçler, kas ağrıları, ağrılı ve iltihaplı kadın hastalıkları, kalın bağırsağın ağrılı, spastik iltihapları vs. ilk anda fayda görebilecek rahatsızlıklardır. Ayrıca bu sularda, kanda biriken yağ cisimciklerinin temizlendiği, normal sınırlara döndüğü, kanın heparin yapılmışcasına sulanıp iri parçalı yağ cisimciklerinden temizlenerek hareket kabiliyetinin arttığı görülür. Şu halde uygulanacak kürler, damar sertliğinin kan bulgularının düzeltilmesinde, buna bağlı nörolojik ve vasküler komplikasyon sekellerinin tedavisinde, bir de koruyucu hekimlik açısından, bu hususlarda orta yaşlılarda gelişme eğilimi gösteren komplikasyonların önlenmesinde değerlendirilmelidir. Nevralji, nevrit, zihni yorgunluk, çocuklardaki gelişme bozuklukları, müzmin nezle, bronşit gibi hastalıkların tedavisi için de tavsiye edilmektedir.

Emekli Sandığı, SSK ve BağKur gibi müesseselerce sevk edilen hastaların kabul edildiği Gönen Kaplıcalan’nda; batı standartlarında bir hizmet verilmektedir. Sağlık merkezinde uzman doktor ve uzman yardımcı personelin çalıştığı kaplıcada; kadın ve erkeklere mahsus iki adet kubbeli tarihi hamam, çamur banyoları, yüz on dokuz adet özel banyo, Fizik Tedavi Enstitüsü ile Hidroterapi Merkezi, buhar odası ve fizikomekanik yardımcı tedavi araçları bulunmaktadır.

Fizik Tedavi ve Hidroterapi Merkezi’nde; uzman hekim muayenesi, kısa dalga diatermi, ultrason, sualtı masajı, çeşitli duşlar, röntgen çekimi, lokal ve total masaj, eklem içi ve lokal derialtı enjeksiyonları, parafin banyoları vs. gibi tedavi çeşitleri uygulanmaktadır.

Kaplıca alanında her türlü ihtiyaca yanıt verecek tarzda konuşlandırılmış sosyal tesisler, restoranlar, yüzme havuzları ve kaplıca işletmesine bağlı olarak çalışan konaklama tesisleri bulunmaktadır. Bu tesislerin en önemlisi de, başlıbaşına bir termal merkez sayılması gereken Büyük Yıldız Oteli’dir.

Dört yıldızlı otel, 207 odada 414 yatak kapasitesiyle hizmet vermektedir. Otelde; tarihi dönemlerden kalma hamamlar, açık yüzme havuzu, 450 kişilik restoran, 250 kişilik açık büfe ve kahvaltı salonu, 200 kişilik toplantı salonu, sosyal ve sportif olanakların yanı sıra, birçok sağlık ünitesi de bulunmaktadır. Türk hamamı, arslanlı havuz, çeşitli tedavi havuzlan, sauna ve buhar banyoları, masaj odaları vs. bunların başhcalarıdır.

Diğer konaklama tesisleri; 118 yatak kapasiteli Park Otel ile 97 yatak kapasiteli Yeşil Otel ve 29 yatak kapasiteli Berlin Pansiyon’dur. Çok sayıda turist çeken Gönen’de, kaplıca yönünde uzanan ‘Kaplıca Caddesi’, tamamen otel, motel ve pansiyonlarla doludur, ilçe içindeki konaklama tesislerindeki yatak kapasitesi 5000’i bulmaktadır.

Hisaralan Kaplıcası

Hisaralan Kaplıcası: Sındırgı’nın Hisaralan köyündedir. İlçe merkezine 14 kilometre uzaklıkta, Çalgören Barajı yoluna 300 metre mesafededir. Kaplıca alanı, sık ormanlık bir arazidir.

Bu alanın yakın çevresi incelendiğinde; burada iki bin yıllık olduğu tahmin edilen iki hamam duvarıyla, yeraltında kalmış bir şehrin kalın duvar kalıntıları göze çarpmaktadır. Antik şehrin kuzeybatısına düşen ve Ulaş Tepesi diye tanınan sivri tepede köylüler ve define arayıcıları tarafından kazılar yapıldığından, bu tepe insanlar tarafından sanki sonradan toprak taşınmak suretiyle meydana getirilen bir höyüğü andırmaktadır. Kazı yerlerinde kalın duvarlar vardır. Söylentilere göre; buradaki eski hamamlar Cenevizliler döneminden kalmaymış. Ulaş Tepesi’nin dört kapısı bulunmakta ve en büyük kapısı hazine dairesine açılmakta imiş. Kaplıcanın tepesinde delikli mermer bir taş varmış ve bu taşa dikilen bayrakla birlikte şenlik ve ibadet zamanının geldiği bildiriliyormuş. Tepeden sütler akıtılır, kaplıcanın sıcaklığında pişirildikten sonra halka dağıtılırmış…

Madeni az ılıca ve içmeler grubunda incelenen Hisaralan Kaplıcası’nın ‘Hamam’ ve ‘Büyük Kaynak’ olmak üzere iki farklı kaynaktan çıkan suları; sodyum bikarbonattı sular grubuna dahildir. Hamam suyunun temperatürü 35°C ile 81°C arasında değişmektedir. pH değeri 8.51’dir. Büyük Kaynak’ta temperatür 99°C, pH değeri ise 7.06’dır. Bu durumda Türkiye’nin en sıcak kaplıcası olmaktadır.

Kaplıca suyunun hem çok sıcak, hem de sodyum bikarbonattı olması nedeniyle, kendi sınıfının özelliklerini göstermesi doğaldır. Bütün bu tür sularda olduğu gibi, başta hareket sisteminin ağrılı hastalıkları olmak üzere, kadın hastalıklarında ve ağrılı bazı batın ‘karın* hastalıklarında yatıştırıcı etkisi görülür. Romatizmalılar, nevralji ile nevrit hastalan, kadın hastalıklarından şikâyetçi olanlar bu sulardan büyük yarar sağlar.

Kaplıcanın tedavi bölümü; bir adet genel havuz ile etrafındaki sıra banyolardan ibarettir. Burada her şey yaz sezonuna endekslenmiş gibidir. Sosyal tesisler seyyardır. Konaklama tesisi olarak, birkaç baraka tarzı evle, sezon sırasında kurulan çadırlardan istifade edilir.

Çatak Kaplıcası

Bolu’nun Göynük ilçesinde bulunan Çatak Kaplıcası da tanınmış bir şifalı su kaynağıdır. İlçe merkezine 30 kilometre uzaklıkta, Çatak köyü yakınlarındadır. Oligometalik bir sudur. Siyatik ve romatizmaya iyi gelir, adale ağrılarına son verir. Felç hallerinde, özellikle çocuk felci vakalarında olumlu etkisi olan bir kaplıcadır. Ayrıca, içme tarzı uygulamayla mide ve bağırsak rahatsızlıkları giderilir.

Ilıcaksu

Ilıcaksu, Orhaneli’nin Ilıcaksu köyündedir. Köye, Harmancık yönünde, anayoldan ayrılan tali bir yolla ulaşılır. Ilıcanın üzeri bir kümbetle kapatılmıştır. Ağrılı hastalıklara iyi gelen bir suyu vardır.

Sodağı Köyü Kaplıcası

Sodağı Köyü Kaplıcası, İlçeye bağlı Sodağı köyündedir. 55°C’de olan suyu .doğal lezzette, kokusuz ve berraktır. Ağrılı hastalıklara iyi gelir.

Yeni Kaplıca

Yeni Kaplıca: Bademlibahçe sularıyla beslenen bir diğer kaplıca da Yeni Kaplıca’dır. Kaplıca alanının deniz seviyesinden yüksekliği 160 metredir.

Yeni Kaplıca; Bursa’nın en önemli kaplıcalarından olup, özellikle Türk termalizm mimarisinin en tipik abidelerinden birisini teşkil etmektedir. Tarihi Türk banyolarının en güzel örneğini bu kaplıcanın banyolarında görmek mümkündür. Kaplıcanın termal banyoları sekiz kemer üzerine kurulmuştur. Çinilerle sülü olan kubbeleri geniş ve yüksektir. Türk banyoları ile Roma banyolarını ayıran özelliklerden birisi de budur. Roma banyoları genellikle basık olduğu halde, Türk banyoları yüksektir. Bu nedenle banyolar, mimari zerafetinin yanı sıra büyüklüğü ile de dikkati çeker. İki kubbeli camekân ve iki yarım kubbe ile yanlara doğru uzatılmış bir kubbeden ibaret soğukluk kısmından sonra, yan yana üç kubbe ile örtülü ara bölümünden ‘ılıklık’ büyük havuzun bulunduğu sıcaklığa geçilir. Buradaki kubbe, yıldız biçiminde sıralanmış sekiz kemerli eyvan biçimindeki nişler üzerine oturtulmuş olup, mekân dıştan dört köşe kalın duvarlarla çevrilmiştir. Mermer döşemeler, geometrik yıldız geçmeli renkli taş mozaiklerle süslüdür. Duvarlar da altıgen ve her nişte değişen yedi ayrı örnek çinilerle kaplıdır. Karşılıklı gelen iki nişin çinileri arasında, lacivert üzerine beyaz renkte Rüstem Paşa’nın yaptırdığını gösteren bir kitabe vardır. Kaplıcanın özellikle erkekler bölümündeki havuz çok güzeldir. Bu havuzda yüzmek mümkündür. Sıcak su, bir arslan ağzından akar. Sıcaklığa girişte, sağlı sollu ufak kubbelerle örtülü odalardan sağdakine, halk arasında ‘Üşük terleten’ adı verilmiştir. Burada bulunan büyük mermer banyoluğa 70°C sıcaklıkta gelen kaynak suyu, olduğu gibi gelir ve sürekli akarak odada 4045°C’lik bir buhar sıcaklığı oluşturur.

Yeni Kaplıca’nın tarihçesi hakkında, bu yörede bulunan diğer kaplıcalarda olduğu gibi, pek çok farklı görüş ileri sürülmüştür. Prof. Dr. Nüzhet Şakir Dirisu’ya göre; Yeni Kaplıca, Kanuni Sultan Süleyman zamanında, padişahın gut ve romatizmalarının tedavisi için 1559 yılında yapılmıştır. ‘Bursa Hamamları’ isimli eserde ise, bu konuda; “Kanuni’nin sadrazamlarından Rüstem Paşa tarafından, 1552 yılında Bursa’ya bina emini olarak Kerim Bey adında biri gönderilmiş, kurnalarını ve mermerlerini satın alarak Yeni Kaplıca’yı yaptırmıştır” denilmektedir.

Bu konuda ileri sürülen bir başka görüş de, eski kütüphane genel direktörü Hasan Fehmi Bey’e aittir. Hasan Fehmi Bey; “Yeni Kaplıca, 1549 yılında Bursa kadısı olan Abdülkadir Efendi tarafından inşa ettirilmiştir. Bursa’da en mühim mebanii milliyemizden olan dokuz kubbeli bu kaplıcayı, Kadı efendi o zamanın sadrazamı Rüstem Paşa’ya takdim etmiştir. Bina, bu suretle Rüstem Paşa adına vazedilip kayda geçirilmiştir.” demektedir.

Yeni Kaplıca’nın suyu, kükürtlü sular grubunda değer lendirilmiştir. Temperatürü 77°C, radyoaktivitesi 0.69 eman, pH değeri 6.78’dir. Bikarbonatlı, sodyum sülfatlı, kalsiyumlu bir sudur. Hafif sülfür kokusu duyulur. Dermatozlar, Buyyo romatizması sekelleri, romatoid artritler, artrozlar, nevralji ve nevritler, kadın hastalıkları ile solunum yolu hastalıkları için çok yararlıdır. Ayrıca, sinirsel ağrı çekenler, prostat, egzema ve kuru öksürük gibi hastalıkları olanlar, bu sulardan beklediklerinden çok daha fazla yarar sağlarlar.

Bademlibahçe yöresi kaplıcaları için yapılan tıbbi ve teknik değerlendirmelerle benzer özellikler gösterir. Ancak, Türkiye’deki diğer kaplıcalara göre değişik bir özelliği vardır ki, suyunun 24 saat süreyle aynı sıcaklığı muhafaza edebilmesidir.

Yeni Kaplıca’nın, tarihi değeri haiz bir adet genel tedavi havuzu, dokuz adet sıra banyosu ve bir adet buhar odası vardır. Kaplıcada ayrıca, çok sayıda sosyal tesisin yanı sıra, 102 yatak kapasiteli bir de otel bulunmaktadır.

Çekirge Kaplıcaları

Bursa’nın Çekirge semtinde yer alan kaplıcaların tümü bir başlık altında toplanmış ve değerlendirilmiştir. Çekirge bölgesinin şifalı suları Vakıfbahçe kaynaklarından gelir. Yörede çok sayıda konaklama tesisi bulunur ve bu tesislerin su banyoları ve diğer kaplıcalar hep bu kaynak sularıyla beslenir. Çekirge semtinin denizden yüksekliği ortalama 220 metredir.

Çekirge kaplıcalarının zengin ve derin bir tarihi vardır. Ancak bu konuya girmeden önce, halk arasında yaygın olan yöresel bir söylenceden bahsetmemiz doğru olacaktır.

Söylence, kaplıcaların nasıl olup da ortaya çıktığı ve neden sularının sapsarı aktığı hakkındadır. Dilden dile, kuşaktan kuşağa anlatılanlara göre; Çekirge’nin yamaçlarında yaşlı bir kadın, sarı saçlı kızı ve bir ineği ile birlikte yaşarmış. Uludağ’ın eteklerindeki yemyeşil bahçelerde koşup oynayan, gönlünce eğlenen Sarı Kız’a bir süre sonra gaibden sesler gelmeye başlamış. Ses, “Harlıyarak mı geleyim? Gürleyerek mi geleyim?” diye sürekli sorup duruyormuş. Bu ısrarlı soru karşısında Sarı Kız, bir gün dayanamamış ve “Harlıyarak gel!” diye yanıt vermiş. Çok geçmeden kayalardan harlıyarak sular akmaya başlamış ve Sarı Kız’ı da önüne katarak sırlar âlemine almış götürmüş. Sarı Kız’ın yüreğinin ateşiyle sıcak akarmış bu sular ve sapsarı rengini de genç kızın saçlarından almışmış. O tarihten sonra kaplıcaların sularından şifa bekleyenler, kaplıcaya girdiklerinde “Arılık, duruluk, Sarı Kız’ın aşkına bir cum!..” derler ve üç kez suya girip çıkarlarmış. Bu şekilde davranmayanların suların şifasından yararlanamayacaklarına inanılırmış.

Çekirge bölgesi kaplıcalarının Roma lmparatorluğu’nun ikiye bölünmesinden çok önce de işletildiği, araştırmacılar tarafından kesin olarak tespit edilmiştir. Bu kaplıcaların daha sonra Bizanslılar tarafından ele alındığı, hatta 525 yılında Bi’ zans İmparatoru Justinianos’un, eşi Theodora ve dört din görevlisiyle birlikte Çekirge hamamlarına gelip yıkandıkları bilinmektedir. Daha sonra bu kaplıcalar, Selçuklular ve Osmanlılar tarafından geliştirilmiş ve yeni yapılan eklerle daha sosyal bir içerik kazanmıştır. Bölgede yapılacak kısa bir gezinti, kaplıcaların halen o zamanların kalıntılarını taşıdığını gözler önüne serecektir.

Bursa Halkevi tarafından yayımlanan ‘Bursa Hamamları’ adlı eserde; Çekirge Hamamı diye anılan kaplıcanın, 1316 yılında, evliya mertebesine ulaşmış bir kişi tarafından yaptırılıp bağışlandığı ve bu bağışın sicil kayıtlarına (Bursa sicilleri 231 Shf.25) işlendiği belirtilmektedir. Yine aynı eserde; 1486 yılında, Bursa’nın Koca Embiya mahallesinde ‘Selvinaz’ adıyla anılan Tavettin lbrahimoğlu Mevlana isimli alim bir kişinin bulunduğu ve onun adına açılan ünlü Selvinaz Banyoları’nın bu tarihle bağlantılı olduğu yazılmaktadır. Kitapta ayrıca; bugün Termal Hotel Gönlüferah ismiyle faaliyet gösteren modern tesisin de, aynı adı taşıyan çok eski bir kaplıcanın yerinde kurulduğu bildirilmektedir.

Atatürk tarafından yaptırılan Çelik Palas Oteli’nin banyoları da, daha önce belirttiğimiz gibi, bu Vakıfbahçe sularıyla beslenmektedir. Bu sular borularla direkt olarak bağlanmışsa da, yollarda sıcaklığından 12°C kaybetmektedir. Çelik Palas’ın büyük havuzu ‘Pisine’, tarihi Türk hamamlarının tipik bir örneğini temsil etmektedir.

Bu arada, aynı semtte bulunan Askeri Hastane ‘Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi’nin, yurdumuzun modern termal tedavi tesislerinden biri olduğunu da belirtmek gerekir. ‘Girme’ yöntemiyle toplanan Vakıfbahçe sularının ve mevcut kaçak kaynakların değerlendirildiği bu sular, bölgede birkaç hamamda, Horhor Hamamı, Cıkcık Hamamı ve Balçık Hamamımda kullanılmaktadır.

Çekirge Kaplıcası’nın kadınlara mahsus bölümünün içinde, bir büyük havuz ve bir de arslanağzınm önünde dörtköşe küçük bir havuz vardır. Çocuğu olmayan kadınlar tarafından çok rağbet gören bu havuzda kadınlar, küçük havuzu* n altındaki deliği açarak cinsel organlarını suyun karşısında tutarlar. Böylece, az bir basınçla gelen su vajen içine girer. Ortalama 200300 litre hacmindeki kaplıca suyu, vajen içinden geçerek annekslerdeki ve rahim çevresindeki iltihapları giderir. Hastalıktan kurtulan kadın, banyoya bir süre daha devam ettikten sonra çoğu kez çocuk sahibi olabilmektedir.

Halk, bu durumu öteden beri kaplıcayı yaptıran evliyanın kudretine bağlamaktadır. Bu nedenle, önce hamamdaki ‘Evliya Kurnası’nda yıkanmak ve ‘Çekirge Sultanımın ayağının bastığı yer olarak bildirilen bir taşın içindeki sudan üç yudum içmek âdet olmuştur. Oysaki, bütün keramet küçük havuzun önünde durularak yapılan vajen duşundadır. Kadın hastalıklarının tedavisinde büyük şöhrete ulaşan Fransa’nın Lüksöy kaplıcasında yapılan tedavi de, bu kadar basit bir yöntem olmamakla birlikte, aynı tarzda uygulanan vajen duşudur.

Çekirge Kaplıcası’nda kullanılan sular, madeni az ılıca ve içmeler grubuna dahil, bileşiminde bikarbonat, kalsiyum, magnezyum ve sülfat bulunduran sulardır. Bu bölgedeki şifalı suların, diğer kaynaklarda olduğu gibi, teknik niteliklerinde belli başlı bir farklılık yoktur. Kaynakların temperatürleri 3845°C arasında, radyoaktiviteleri 33 eman, pH değerleri 7.4 civarında oynamaktadır.

Kaplıcanın suyu; kronik romatizma, nevralji, nevrit, polinevrit, romatoid artrit, siyatik, artroz, yorgunluk ve ateşli hastalıklar sonrasındaki nekahat dönemi, gut, şişmanlık, kaynamayan kemik kırıkları, egzema ve astım gibi bazı allerjik hastalıklar, kadın hastalıklarından aneksit, metrit, parametrit, amenore, dismenore hallerinde tavsiye edilmektedir.

Çekirge sularının içimi halinde diüretik etki de görülür. Sabahleyin aç karnına 5001000 gram su içildiğinde, ilk bardaktan itibaren yarım saat sonra idrar gelmeye başlar, idrarın dansitesi düşüktür. Çıkan idrar miktarı, içilen sudan daima 150200 gram fazla olur. İdrardaki klorür, üre ve ürik asit. miktarı çok azdır. Fakat 24 saat içinde çıkan idrardaki bu tuzların toplamı daima yüksek oranlardadır. Geceleri gelen idrarda, fosfat, oksalat ve ürat tuzlarının çoğalmış olduğu görülür. Bu yüzden halk arasında Çekirge sularının kum yaptığına dair bir inanış vardır. Oysaki, bu sular kum yapmaz, aksine vücut hücreleri içindeki kumları harekete geçirerek dışarı atar. Nitekim, 1520 günlük bir tedaviden sonra idrar berraklaşır, kum artık görülmez olur. Suların sıcakken içimi hoş ve kolaydır, soğudukça kireçli su tadını alır.

Kestanbolu Kaplıcası ve Çamuru

Çanakkale’nin Ezine ilçesindeki Kestanbolu Kaplıcası ve Çamuru ise, ilin en önemli termal tesisidir. İlçe merkezine 15 kilometre kadar uzaklıkta, güneybatı yönünde, eski Kestanbol kenti yıkıntılarının yer aldığı aynı adı taşıyan köydedir. Kaplıcanın bulunduğu yer, palamut ağaçlarıyla kaplı olup, 3 kilometre uzaklıkta görünen denize karşı çok güzel panoromik bir manzaraya sahiptir.

Çanakkale’ye 65 kilometre uzaklıkta olan Kestanbolu Kaplıcası, yurdumuzun tarihi en eski kaplıcalarından biridir. Kaplıcanın yanında bulunduğu antik kent, tarihte ilk kez Antigones tarafından yapılmış, sonra Büyük İskender tarafından büyütülerek güzelleştirilmiş ve Troa adını almıştır. Kent Romalıların eline geçince, yakınında bulunan kaplıcada banyolar ve tedavi üniteleri kurulmuştur. Zamanla harap olan kaplıca, 1900 yılında yeniden imar edilmiş ve I. Dünya Sava-şı’nda tamamen yanmış, o zamandan bu yana da istenilen düzeye bir türlü ulaşamamıştır. 1935 yılında Ezine Belediye-si’nce tekrar ele alınan kaplıcada günbegün olumlu adımlar atılmasına başlanılmıştır.

Sodyum klorürlü ‘tuzlu’ sular grubunda incelenen Kestanbolu Kaplıcası’nda altı kaynak bulunmaktadır:

a) Ana kaynak= 52 adet küçük kaynak suyunun kapte edilmesiyle oluşmuştur. Sodyum klorürlü, radonlu ve demirlidir (6.25 mg/lt). Temperatürü 67°C, radyoaktivitesi 26.83 eman, pH değeri 5.92’dir.

b) II. kaynak= Sodyum klorürlü, radonlu ve demirlidir. (5.00 mg/lt) Temperatürü 47°C, radyoaktivitesi 23.18 eman, pH değeri 6.16’dır.

c) Çamur suyu= Sodyum klorürlü, demirli, karbondiok-sitli ve radonludur. Temperatürü 68°C, radyoaktivitesi 40.03 eman, pH değeri 5.68’dir.

d) Kadınlar hamamı= Tarihi hamamın asıl kaynağını teşkil etmektedir. Sodyum klorürlü ve demirlidir. Temperatürü 31°C, radyoaktivitesi 4.48 eman, PH değeri 6.62’dir.

e) Göz suyu= Sodyum klorürlü ve kalsiyumludur. Temperatürü 21UC, radyoaktivitesi 2.44 eman, pH değeri 6.94’tür.

f) Talî kaynak= Pek önemi olmayan ve debisi çok az olan bu kaynak, şu anda kullanılmamaktadır.

Banyo tedavisi ile; her türlü romatizmalar, nevrit, poli-nevrit, kadın hastalıkları ile geç kaynayan kırık vakalarında ve eklem yapışıklıklarının erken açılmasında ideal bir kaplıcadır. Demir ve kalsiyum iyonlarının bulunuşu, bu hastalıkların nekahat dönemlerinde vücudu kuvvetlendirmesi ve kemiklerin kalsiyum metabolizmasını düzene koyması açısından suya ayrı bir özellik kktar. Raşitik ve adenitli hastalara ılık banyo yaptırılması, solunum yolu hastalıklarında serpin-tileme uygulaması çok iyi gelir.

Tuzlu sular grubuna dahil bu tür maden sularında; yüksek sıcaklık, radyoaktif emanasyonlar ve demir bulunmaktadır. Suların bu nedenle birçok açıdan değerlendirilmesi mümkündür.

Bilindiği gibi tuzlu sular, banyo uygulamaları tarzında kullanıldığında, bazı iltihabi durumlarda etkili olurlar ki, bu özelliğe ‘rezolutif etki’ adı verilir. Bu nedenle, kadınlarda ge-nital organların kronik iltihaplarında, lokomotör sistemin bazı süprasyonlarında, drenaj temin edildikten sonra travmatik nedenlere bağlı kaynaması gecikmiş kırıklarda, yine travmaya bağlı romatizmal sendromlarda, küçük çocukların lenf bezlerinin şişmesinde, kemik tüberkülozunun bazı şekillerinde, üst solunum yollarının spazmodik astmatiform send-romlarında değerlendirilebilir. Üst solunum yollarının yukarıda sözü edilen hastalıklarında, uygulamalar sırasında alman radyoaktif emanasyonların tesirinin arttırılmasının istendiği hallerde, inhalasyon uygulamaları yapılmak suretiyle, suyun içeriğindeki gazların daha yoğun bir şekilde organizmaya dahil edilmesi sağlanır. Suya bazı reçineli maddelerin eklenmesiyle, üst solunum yolları üzerindeki spazm çözücü etki çok daha hızlandırılabilir. Ayrıca, aerosol uygulamaları tarzında ve antibiyotikler katılarak bu tür tuzlu ve fazla radyoaktifli suların üst solunum yolları ve akciğerler üzerinde çok yararlı bir tedavi aracı olarak kullanılması iyi olur.

Çamur banyosu ve inhalasyon uygulamalarıyla tanınan Kestanbolu Kaplıcası, bu yörenin en önemli sularından biri olarak kabul edilmektedir. Ancak, çok daha modern cihazlara ve yeni bir görünüme kavuşturacak modern tesislere gereksinim vardır. Sadece suların değerlendirilmesi bu konuda yeterli olmayacaktır. Debisinin çok fazla olması, yapılacak çok değişik uygulama tarzlarının gerçekleştirilmesini sağlayacaktır. Yakınında bulunan radyoaktif çamur platformları dikkate alındığında, bu uygulamaların daha da zenginleşeceği kesindir. Bölge, üzerinde gayet ciddi çalışmalar yapılması gereken ve Avrupa ülkelerindeki benzer sularla yürütülecek rekabette her zaman için bir adım öne geçebilecek bir potansiyele sahiptir.

Kaplıcanın; kadın ve erkeklere ait olmak üzere, iki adet tedavi havuzu, beş adet özel banyosu ve bir Fizik Tedavi Ünitesi vardır. Yardımcı tesisler açısından hiçbir sıkıntı yaşanmamaktadır. Konaklama olanakları gün geçtikçe arttırılan kaplıcada, 100 yatak kapasitesiyle hizmet veren bir de otel mevcuttur.

Çan Kaplıcası

Çan Kaplıcası, ilçe merkezinin 1 kilometre güneyinde, Çanpazar mevkiindedir. Deniz seviyesinden yüksekliği 80 metredir.

Sodyum sülfatlı sular grubunda incelenen suyun temperatürü 46°C, radyoaktivitesi 15 eman, pH değeri 6.8’dir. Debisi yüksektir. Saatte 6000 metreküp su çıkar. Banyo tedavisi; mafsal romatizması başta olmak üzere, her türlü romatizma ve ağrılı hastalıklara, nevrit, nevralji ve kadın hastalıklarına önerilir. İçme olarak kullanıldığında ise; yumuşak bir etki yaratır. Az miktarda kalsiyum iyonunun bulunması diüretik tesir yapar. Karaciğer, safra kesesi hastalıklarında, bağırsakların görev bozukluklarında, böbrek ve idrar yollarındaki iltihapların giderilmesi ve taşların düşürülmesinde yararlıdır.

Kaplıcada; yedi adet özel banyo ile on iki adet sıra banyo vardır. Ulaşımı kolay olan kaplıcada turistik bir de otel (Ilıca Oteli) bulunmakta, yeterli olmaması durumunda, ilçedeki diğer otellerden (Ceyhan Oteli ile Yanık Motel) yararlanılmaktadır. İlçe merkezine yakınlığı nedeniyle sosyal gereksinim sıkıntısı çekilmez.

Iğdır İçmeleri

Iğdır İçmeleri: Mersin’in 20 kilometre kuzeydoğusunda, İğdır köyündedir. Bağırsak parazitlerine, mide rahatsızlıklarına, eklem ve kemik ağrılarına yararlı olduğu bilinen şifalı bir su kaynağıdır.