Hüdai Kaplıcaları

Burada bulunan Hüdai Kaplıcaları, diğer adıyla ‘Hüdaî Termal Turizm Merkezi’. Sadece Türkiye’nin değil, dünyanın en ünlü kaplıcaları arasındadır. Bu da, kaplıcanın sağlık turizmi açısından önemli bir yer edinmesine ve ününü yurt dışına taşımasına neden olmuştur.

Kısaca ‘Sandıklı Kaplıcaları’ diye de anılan Hüdaî Kaplıcaları, ilçenin 8 kilometre güneybatısında, denizden 1000 metre yükseklikte, Timur ve Alikaya tepeleri arasındaki düzlüktedir. Çok eski zamanlarda Romalılar tarafından kullanıldığı biliniyorsa da, tarihçesi hakkında kesin bir bilgi yoktur.

Debisi yüksek ve suyu sıcak olan bu kaplıca, minerali-zasyonu düşük ılıca ve içmeler grubuna dahildir. Şifa etkisi fazla, radyoaktivitesi çok yüksek olan kaplıca suyunda; sülfat, bikarbonat, sodyum ve kalsiyum bol miktarda, bromür, karbondioksit, arsenik ve radon ise önemsenecek miktarda bulunur. Suyun temperatürü 62-68°C, çamur suyunun sıcaklığı ise 64-70°C arasında oynamaktadır. Radyoaktivitesi 13-25 eman arasında değişkenlik gösterir. pH değeri 6.6-7 olup, total mineralizasyonu 1.952-2.458 mg/lt. arasında değişmektedir.

Hüdai Kaplıcasında Hangi Tedaviler Uygulanır ve Hüdai Kaplıcası Nelere İyi Gelir?

Banyo tedavisi; artroz, romatoid artrit, spondilit, siyatik, mialji, salpenjit, overit, metrit, parametrit ve adneksit gibi kadın hastalıklarına iyi gelir.

Buhar banyosu; ruhsal yorgunluklar, sinirsel gerginlikler ve dolaşım sisteminin fonksiyonel bozukluklarına yararlıdır.

Çamur tedavisiyle; nevralji, nevrit, polinevrit, kınk-çıkıklar, çocuk felçleri ve muhtelif kadın hastalıklarına şifa aranır.

Bu yörenin bütün maden suları alkalik ve toprak alkalik, acı bikarbonatlı sular grubuna girer. Farklılıkları sadece radyoaktiviteleri ve taşıdıkları karbondioksit miktarından ileri gelir. Pek çok hastalığa iyi geldiği tıbbi olarak kanıtlanmış Sandıklı Hüdaî Kaplıcalarının kaynak sularını, bu tespitler doğrultusunda üç grupta incelemek doğru olacaktır.

Birinci gruba dahil; buğu kaynağı, kükürtlü kaynak ve ‘Vali havuzu’ da denilen çelikli kaynak suları, içerikleri bakımından birbirlerine yakın özellikler gösterirler. Son ikisinde, az miktarda, fakat yine de belirli bir düzeyin üzerinde karbondioksit tespit edilmiştir.

İkinci gruba; üstü kapalı ‘Çeltikli Hamam’, asri çamur suyu, kadın çamur suyu, erkek çamur suyu ve tek banyolular girmektedir. Bu grup sularda karbondioksitle birlikte önemli ölçüde radon düşüklüğü tespit edilmiştir. Diğer taraftan, birinci ve ikinci gruba giren bütün sularda florür saptanmıştır. Sandıklı yöresinin sıcak suları, halk tarafından genellikle ağrılı sendromlarda değerlendirilmektedir. Bu bölgede bulunan ve maden suyunun karışımıyla oluşan çamurlar, suyun ısısı ve diğer nitelikleri nedeniyle çamurun sıcağını uzun süre koruyabilme özelliğine sahiptir.

Üçüncü ve en büyük grubu ise; kaynak sularının romatizmal hastalıklarda kullanılması durumu oluşturur. Bu hastalıkların çok değişik türleri bulunduğu bilinmektedir. Özellikle yaşlılarda ve âdetten kesilmiş kadınlarda görülen ve de-jeneratif eklem romatizması diye adlandırılan türlerde, yerleşme noktası vücudun neresinde olursa olsun, su ve çamur uygulaması tercih edilir. Ancak, uzun süre devam eden ve eklemlerde şekil bozukluklarının ve eklem sıvısı hastalıklarının oluşturduğu iltihaplı romatizma çeşitlerinde dikkatli olunması tavsiye edilmektedir. Bu konuda, ayrıcalığına girmeden bir hasta için pratik olarak şu hususlar önerilmektedir:

Hastalığın aktif ve durgun devrelerine uyacak şekilde, eklemde sıvı toplanmadığı zamanlarda ve kireçlenmelerin hâkim olduğu dönemlerde uygulama yapılması doğru olacaktır. Aksine, eklemlerde sıvının toplandığı, ağrıların çok şiddetli olduğu, kanda iltihabi bulguların arttığı, hastalarda hafif ateş, bitkinlik ve renk solgunluğunun görüldüğü devrelerde ilaç tedavisine başvurulmalıdır. Hasta kürlere gönderil-mez. Bu devre medikal tedaviyle söndürüldükten ve kan bulgularının kısmen kararlı bir hal almasından sonra, hastanın kalp, mide, bağırsak, karaciğer vs. iç organlarında kür için kontrendikasyon oluşmadığı takdirde yeniden kür uygulaması önerilir. Yumuşak doku romatizmalarında da, hastalığın alevli olmadığı devrelerde kür tavsiye edilebilir. Radyoaktif sularda sedatif etkinin daha fazla olması normaldir. Karbondioksit taşıyanlarda ise, sıcağın etkisiyle birlikte periferik damarların açılması ve bunun sonucunda kanın yüzeyleşmesi beklenmelidir. Bu etki, tansiyonu düşük olanlarda yakından takip edilmesi gereken bir husustur. Çok sıcak sularda kanın büyük bir kısmının iç organlardaki dolaşımdan çekilerek çevreye aktarılması, hayati organlardaki kan basıncının azalmasına neden olabilir ve bu da hipovolemik şoklara yol açabilir. Ayrıca, gut antropatilerinde olduğu gibi, artan kriz devrelerinde de sular endikasyon kazanır.
Modern tıbbi cihazların ve uzman doktorların yer aldığı kaplıcada; büyük havuz, ön kükürtlü, arka kükürtlü, kadınlar çeliklisi, erkekler çeliklisi, nurlu havuz, perili havuz, mermer köşk ve vali havuzu isimlerinde dokuz adet genel havuz bulunmaktadır. Ayrıca; çamur banyosu için iki adet terapi havuzu, doğal buhar banyosu için de yeterli miktarda sauna vardjr.
Sandıklı kaplıcalarındaki çamur banyoları yöreye özgü bir özellikle hazırlanmaktadır. Dışarıda biriktirilen killi toprağın geniş havuzlara doldurulmasını müteakip, bu havuzlardan ılıca suyu sürekli olarak 8-10 saat akıtılır ve bu suretle 40 – 45°C sıcaklıkta bir çamur elde edilir. Çamur banyosu, Türkiye’nin en iyi çamur banyolarından biridir. Her gün binlerce kişi tarafından ziyaret edilmektedir. Kaplıcaya; sağlıklarına kavuşmak isteyen Emekli Sandığı, SSK ve Bağ-Kur’lu hastalar da gelebilmektedir.

Konaklama İmkanları

Sandıklı Belediyesi, bu yoğun talep karşısında, eski otelin yakınlarına yeni ve büyük bir otel daha yapmış, kapalı termal havuzun yanına, yaz aylarında da kullanılmak üzere bir de açık havuz ilave etmiştir. Kaynakta 68°C olan su sıcaklığının, havuzda 40°C’ye düştüğü gözlenmiştir.

Yakın zamanda ‘Hüdaî Termal Turizm Merkezi’ adını alan kaplıcanın toplam yatak sayısı 2100 civarındadır. Yine kaplıca mevsimi sırasında 300 kadar çadır da kurulmaktadır. Ziyaretçilerin her türlü sosyal gereksinimlerini karşılayacak tesislerin yanı sıra, gelenlerin piknik yapabilmelerini temin amacıyla yirmi dönümlük çamlık bir alan yeniden düzenlenmiştir.

Konaklama için belediyeye ait iki otelden yararlanılabilir;
a) Hüdaî Kaplıca Oteli; İki yıldızlı olup, 32 odada 64 yatak kapasitelidir.
b) Termal Yeni Otel; Üç yıldızlı olup, 132 odada 264 yatak kapasitelidir.
Afyon’daki sıcak su kaynaklarının çokluğu, sadece belirli ilçelerle sınırlı kalmayıp kent merkezi yakınlarına kadar sokulmalarıyla kendini belli eder. Bu da, bölgenin jeotermal alanının ne kadar geniş olduğunun bir göstergesidir.

Afyon-Merkez ilçe sınırları içinde yer alan; Mehmet Ağa Ilıcası ile Ilıca Kaplıcasının yanı sıra, ünlü Avşar Maden Suyu’ndan söz etmeden geçmek olmaz. Bu sular, yerel olmakla birlikte, yıllardır bölgeye hizmet vermiş kaynaklardır.

İmamköy Kaplıcası

İmamköy Kaplıcası, Aydın’ın doğusunda, merkez ilçeye bağlı lmamköy’dedir. Kaplıca köyün kuzeyinde yer alır. Sodalı sıcak maden suları kapsamında olup, bir miktar karbondioksit içermektedir. Nevralji ve sinir sistemi bozukluklarında, ağrılı hastalıklarda ve böbrek sancılarının durdurulmasında etkili bir sudur.

Son zamanlarda, Aydın’ın Ilıcabaşı semtinde, 11 Özel İdaresi’ne ait 100 dekarlık bir alanda yeni bir sıcak su kaynağı bulunmuştur. Suyun sıcaklığı 60°C olup ekonomiye kazandırılması yolunda çalışmalara başlanılmıştır. Aynı şekilde, Germencik ilçesinde M.T.A. tarafından yapılan sondajlarda da, 100°C sıcaklıkta suların bulunduğu yeni jeotermal yöreler saptanmıştır.

Yıldızköy Kaplıcası

Yıldızköy Kaplıcası, Susurluk’un 9 kilometre güneyinde, Yıldızköy’dedir. Balıkesir karayolundan Ömerköy’de ayrılan ve DemirkapıBabaköy üzerinden ulaşılan bir yolla gidilir. Kaplıca köyün kuzeyine düşer. ‘Yıldız Dağ Kaplıcası’ da denir. Suyu; sülfatlı ‘acı’ ve sodalı sıcak maden suları grubuna dahildir. Banyo tedavisi; başta nevralji olmak üzere sinir hastalıkları ve kalpdamar hastalıkları üzerinde etkilidir. Ayrıca, mide, bağırsak, karaciğer, safra kesesi rahatsızlıklarında, beslenme bozukluklarında yararlı bir sudur. Suyun sıcak olması, romatizmalı hastalar üzerinde rahatlatıcı bir etki yaratır.

Çukur Kaplıcası

Çukur Kaplıcası, Güroymak ilçesine bağlı Çukur bucağının Budaklı köyündedir. Bitlis il merkezine 42 kilometre uzaklıktadır.

Sodyum, kalsiyum, bikarbonat, magnezyum, demir ve bromür içeren suyunda, bir miktar serbest karbondioksit de bulunmaktadır. Izotermal, hipotonik bir sudur. Kaplıca tedavisi; çok geniş endikasyon özelliği gösterir. Şeker hastalan ve sinir sisteminden rahatsızlık çekenler başta olmak üzere, anemik hastalar, çocuk hastalıkları, dolaşım ve metabolizma bozuklukları, mide ve bağırsak hastalıkları için yararlıdır.

Kaplıcada; erkek ve kadınlar için iki adet tedavi havuzu ve çok sayıda özel banyolar bulunmakta, İl Özel ldaresi’ne ait

72 yataklı bir otel konaklama ihtiyacına cevap vermeye çalışmaktadır. Yeterli düzeyde sosyal tesisin de bulunduğu bu ünlü kaplıcaya, ilin her köşesinden ve komşu illerden ulaşmak mümkündür.

Bademlibahçe Suları

Bademlibahçe Suları, Şehir merkezine daha yakın bir. bölgeden kaynayan bu sulara Bademlibahçe Suları ya da ‘Kaynarca Grubu Suları’ adı verilir. Bikarbonatlı, sülfatlı, sodyum ve kalsiyumlu, metaborikasit ve florür içeren, hipertermal (7083°C) ve hipotonik sulardır.

Bademlibahçe Suları ile Kaynarca Kaplıcası, Yeni Kaplıca, Karamustafapaşa ve Kükürtlü kaplıcaları beslenmektedir. Sularının radyoaktivitesi 48 emandır. Bu suların en dikkati çeken özelliği, bugün Uludağ Üniversitesi Atatürk Hidroterapi ve Rehabilitasyon Merkezi’ne dönüşmüş Kükürtlü Hamam’ın bahçesinden çıkan 3’üncü kaynağın, kükürtlü hidrojen bakımından bölgenin en zengin kaynağı olmasıdır.

Gerek Vakıfbahçe ve gerekse Bademlibahçe sularıyla tedavi edilen hastalıkların başında romatizma ve nevralji gelir. Buyyo romatizmasında; ateş düştükten sonra, Bursa’nın kaplıca sularıyla beslenen Türk hamamlarında çabuk iyileşme sağlanır. Romatoid artritli hastalarda, banyo tedavisi çok daha yararlı olur. Artrozlarda ise, terleme ve buğulamadan çok faydalanılır. Bu tür hastalarda aynı zamanda nörovejetatif sistem düzensizliği bulunduğu gibi, beslenme bozukluğu ve hormonal dengesizlikler de vardır. Bursa’nın radyoaktif suları bu rahatsızlıkların giderilmesinde önemli rol oynar.

Radyoaktif maddelerin vücuda fazla miktarda girmesi, toksit ve tahrip edici etki yapar. İlkin kalp üzerinde, daha sonra da epitel hücreleri üzerinde etkisi görülür. Bunun dışında radyoaktivitenin cinsel organlar, sinir ve beyin merkezleri üzerinde de büyük etkisi vardır, ilk zamanlarda radyoak tivitenin tesiriyle bu organlarda bir kan dolaşımı artışı gözlenir. Radyoaktivitenin tesiri arttıkça dokular da harap olur. Bu durumda radyoaktiviteyi her hastalığa göre belirli bir ölçüde kullanmak gerekir. Kaplıca tedavisinde, hücerelerin faaliyetini savlayıcı, eksite edici dozda radyoaktivite uygulanması doğru olur.

Emanasyon durumunda bulunan radyoaktivite, banyo sırasında deriden ve soludum yollarından vücuda girer. Hücrelerin içine kadar yayılan emanasyonun ürik asit üzerinde eritici tesiri vardır. Radyoaktif banyolardan sonra idrarda ürik asit miktarı artar, kanda ise azalır. Bunun sonucunda eklemlerdeki tofüsler erir, kaybolur. Bu nedenle gutlu hastaların kaplıca sularıyla tedavisinden çok iyi sonuçlar alınır. Kobaylar üzerinde yapılan deneylerde, tofüs oluşturulduktan sonra emanasyon tedavisiyle bunların kaybolduğu görülmüştür.

Emanasyonun ayrıca idrarı arttırıcı etkisi de vardır. Az miktarda vücuda giren emanasyon, bütün hücrelerde büyük bir faaliyet yaratır. Bünyedeki diyastazların tesir kudreti artar, eksik hormon salgılarında çoğalma olur. Bilindiği gibi, nörovejetatif sinir sisteminin işlemesi hormon düzenine sıkı sıkıya bağlıdır. Emanasyon etkisiyle hormonların oranı normale döndüğü gibi, sempatik sistem denkleşmesi de sağlanır.

Bir de emanasyonun lökositler üzerindeki etkisi pek önemlidir. Lökositlerin sayısını çoğaltmaz, fakat lökositleri parçalayarak çok çekirdekli lökositler meydana getirir. Lökosit çekirdeklerinin, diyastazların doğmasında büyük rolü vardır. Lökositlerde gelişen bu olay nedeniyle kandaki fermanlar çoğalır ve emanasyonun antitoksik ve ürik asidi eritici etkisi ortaya çıkar.

Emanasyon, aynı zamanda damarları genişletir, kan basıncını düşürür. Fakat bunların hepsinin üstünde, sinir sistemi üzerindeki yatıştırıcı etkisiyle nevraljililerin çabuk iyileşmesini sağlar. Nevrit ve polinevritlerde, sinirin erken rejenere olmasını temin eder.

Yine emanasyon, beslenme faaliyetinin arttırılmasında, adale atrofilerinde önemli rol oynar. Uzun süredir kaynamayan kemik kırıklarında, kaplıcalarda yapılacak banyolardan çok kısa süre sonra kaynama gerçekleşir ve atrofiler geçer.

Kadın hastalıklarından; aneksit, metrit, parametrit, amenore ve dismenore olaylarında vajen duşundan ve banyolardan çok faydalanılır.

Bursa’nın şifalı sularıyla kobaylar üzerinde yapılan deneylerde, bu suların antianafilaktik etkisi olduğu da tespit edilmiştir. Bu nedenle Bursa kaplıcaları, ürtiker, egzema, astım gibi bazı allerjik hastalıklara da iyi gelmektedir.

Hocantı Ilıcası

Hocantı Ilıcası: Mersin’in en önemli ılıcalarından olup, Mut ilçesinin eski adı Hocantı olan Derinçay köyündedir. ‘Ilısu Kaplıcası’ diye de bilinir. Burada yapılan banyoların; romatizmaya ve kapanmayan yaralara iyi geldiği, suyunun içilmesi halinde ise karın ağrılarını giderdiği bilinmektedir. Suyu, sodyum klorürlü, bikarbonat ve sülfat içeren radyoaktif bir sudur. Solunum yolları, dolaşım, sindirim ve sinir sistemleri ile beslenme bozuklukları üzerinde olumlu etkisi görülür.

Çeşme Ilıcaları

Çeşme Ilıcaları, geçmiş tarihten günümüze kadar önemini korumuş şifalı su kaynaklarıdır. Bazı yazarlar, bu ılıcaların eski medeniyetlerce de işletildiğini yazarlar. Ancak, asıl ününü Osmanlı döneminde aldığı da bir gerçektir. Yaz aylarında İzmir, Ege adaları, Yunanistan, hatta Mısır’dan bile gelen hastaların bulunduğu, bu hastalar için aylar öncesinden yer ayrıltıldığı bilinmektedir. Dr. Rıza Reman, ‘Balneoloji’ adlı kitabında; Çeşme Ilıcaları suyunun ilk analizinin Osmanlı Padişahı Abdülhamit’in başkimyageri Bongovvski Paşa tarafından yapıldığını, daha sonra bu analizin Sorbonne Üniversitesi profesörlerinden M.Urban tarafından tekrarlandığını yazmaktadır.

Sodyum klorürlü ılıca ve içmeler grubuna dahil suyun içeriği çok zengindir. Klorür, sodyum, magnezyum, potasyum, kalsiyum, demir, alüminyum, klor, brom, flor, sülfat, nitrat ve hidrosülfatın yanı sıra, belli oranlarda radyoaktif madde içermektedir. Temperatürü 62°C, radyoaktivitesi 7 eman, pH değeri 6.58’dir. Türkiye’nin en fazla su akıtan kaplıcasıdır. Saniyede 15 litre debisi olan sudan günde 500 kişi yararlanmaktadır. Total mineralizasyonu yüksektir. (2.720 mg/It).

Çeşme Ilıcaları’nda tedavi edilecek hastalıkların başında romatizma gelir. Ateşli devresi geçmiş Buyyo romatizmasındaki eklem şişlikleri bu sularda çabucak kaybolur. Eklemlerin hareketi normal halini alır. Sıcak banyo kürü bitip şişlikler geçtikten sonra, hastalığın tekrarlanmaması için plajda yapılacak kum, güneş ve deniz banyosu, sağlanan yararı daha da arttıracaktır. Romatoid artritlerde ise, bir aylık kaplıca küründen büyük yarar elde edilir. Yine kaplıcayla birlikte yapılacak kum ve güneş banyosunun, hastalığın iyileşmesinde yardımı olacaktır.

Çeşme, artrozlular için ideal bir yerdir. Sodyum klorürlü suların kan dolaşımını arttırması ve deri üzerinde yarattığı uyarıcı tesirin uzun süreli olması nedeniyle, artrozlu hastaların ağrıları çabuk geçer. Ağrılar geçtikten sonra, kum ve güneş banyosuyla birlikte yapılacak deniz banyosu tedaviyi tamamlayacaktır. Diğer eklem travmalarındaki tedavi süresi ise çok daha kısa sürecektir.

Nevraljili hastalar, banyo ve çamurundan çok yararlanırlar. Özellikle nevrit ve kısmi felçlerde, sinirler çabuk rejenere olur, hasta sağlığına erken kavuşur. Eklem tüberkülozunda, adenitli, raşitik hastaların tedavisinde, ılıcada alınacak banyolarla birlikte, yöre ikliminin olumlu etkisi görülür. Kadın hastalıklarından amenore ve dismenore, küçük rahimliler ve iltihaplı hastalıklar, bu tedavilerden çok yararlanırlar.

Çeşme sularının tuzlu sular sınıfına girdiğini daha önce söylemiştik. Tuzluluk oranı, neredeyse deniz suyunun yoğunluğuna yakın bir derecededir. Litrede 27 gramın üstündeki tuzlulukla birlikte, oldukça yüksek miktarda sülfat ve toprak alkalitesi bulunur. Sıcaklığı yüksek olan bu sular, özellikle Fransa’nın ve bazı Avrupa ülkelerinin talassoterapi merkezlerinde yaygın olarak uyguladığı, deniz suyunun ısıtılmak suretiyle kullanılması işlevini, doğal olarak bize sağlamaktadır. Bu sularla yapılacak uygulamalarda; özellikle bazı iltihaplı ve kronik sendromlarda, kronik iltihaplı kadın hastalıklarında, suyun rezolutif özelliklerinden yararlanılabilir. Ayrıca, lokomotör sistemin ağrılı hastalıklarında, bazı enfeksiyonel vakalarda, dejeneratif romatizmal hallerde, siyatikte, kan oluşumunun geciktiği kırık olaylarında değerlendirilmesi gereken kıymetli bir sudur.

Çeşme Ilıcalan’ndaki şifalı su, sadece karadan değil, Yıldızburnu mevkiinde denizden de kaynamaktadır. Denizin jeotermal suya nazaran daha soğuk ve tuzlu olan suyu, sayısız şifalı kaynağın bulunduğu bu özellikli bölgede, sanki bir kaplıca ortamı yaratmakta, sıcaklık ortalaması 45°C’ye ulaşan suyun şifa etkisi daha da artmaktadır. Aslında Çeşme yöresindeki termal su, deniz suyunun magmaya inerek doğal yoldan ısınıp dezenfekte olduktan sonra termal suya dönüşmüş halidir. Bu nedenle şifa değeri, ülkemizdeki termal suların çoğundan daha yüksektir.

Çeşme, bölge olarak turistik önemi inkâr edilemez ender yörelerimizden biridir. Bu nedenle çok kişinin seyahat ettiği bu ilçede termal hizmet veren modern tesisler kurulmuş ve bölge gerçekten bir Termal Turizm Merkezi haline dönüştürülmüştür. Müşterilerine bu hizmeti sunan konaklama tesislerinin başlıcaları şunlardır:

Altınyunus Tatil Köyü: Çeşme’nin Boyalık mevkiindeki bu ünlü tesis, hem termal, hem de bir talassoterapi merkezi olarak hizmet vermektedir. Bilindiği gibi talassoterapi; deniz ve yan unsurlarından tedavi amacıyla yararlanmaktadır. Yan unsurlar ise; başta iklim olmak üzere, güneş kum, yosun gibi yardımcı faktörlerdir. Bu tür uygulamalar, 100 yıllık bir geçmişi olmasına rağmen, son 20 yılda daha sık gündeme gelir olmuştur.

Deniz suyu 30°C ve biraz üstünde ısıtıldığında, doğal kaplıca sularıyla ‘sodyum klorürlü sularla’ aynı özellikleri yüklenir. Çünkü deniz suyu, sodyum klorürlü, kalsiyum ve magnezyum sülfatlı, hidromineral bir sudur. İkincil durumda potasyum ve hidrokarbonat, üçüncül olarak da fosfor, iyot ve florür içerir. Deniz suyunda bulunan bu elementler, doğal bir şekilde havada bulunan ozon gazıyla birlikte temiz ve sağlıklı bir ortam yaratırlar. Böylelikle, biri normal deniz suyu, diğeri ısıtılmış deniz suyuyla doldurulmuş tedavi havuzlarında, tedaviye yönelik birtakım egzersiz programlan uygulanır. Kilo vermek isteyenler için hazırlanan bilimsel içerikli özel diyet programları sayesinde, sağlık turizmi çerçevesinde zayıflama ve zindeleşme çalışmaları yürütülür. Öncelikle, bilimsel ve etkin bir programa başlamadan önce bu tedaviden yararlanmak isteyenler tıbbi bir muayeneden geçirilir. Kişinin özel yapısına ve kilosuna göre yapabileceği egzersizler, özel duşlar, kontrollü diyet listeleri tespit edilir. 15 günlük zayıflama, diyet ve zindeleşme programı sonunda bu kürü uygulayanlar kilo vermenin ve daha sağlıklı, daha zinde olmanın mutluluğunu yaşarlar.

Altınyunus Tati Köyü’nde, bir tatil merkezinde olması gerekenlerin dışında, modern sağlık merkezlerinde bulunması gereken bütün üniteler de yer almaktadır. Bunları; sağlık kabinleri, jakuzzi, buhar banyosu, sauna, masaj, hidroterapi ve talassoterapi havuzları, solaryum, açık ve kapalı yüzme havuzlan, spor aktiviteleri, uzman personel vs. şeklinde sıralamak mümkündür. Tatil köyünde 515 odada 1030 yatak ve 8 suit dairede hizmet verilmektedir.

Çeşme’nin Ilıca mevkiinde, hemen hemen aynı ünitelere sahip, beş yıldızlı Sheraton Çeşme (373 odada 950 yatakla hizmet vermektedir), dört yıldızlı Sun Beach Süzer Otel (174 odada 360 yatakta hizmet vermektedir), üç yıldızlı Delmar Otel (100 odada 200 yatak ve 8 süitle hizmet vermektedir), üç yıldızlı Otel Hora (48 odada 100 yatakla hizmet vermektedir), 2 yıldızlı Naturel Thermal Hotel ve üç yıldızlı Grant Ilıca Hotel gibi tesisler, konaklamanın yanı sıra termal hizmeti birlikte sunan önemli kuruluşlardır.

Gediz Ilıcası

Gediz Ilıcası, Kütahya ili Gediz İlçesi’in 20 kilometre kadar güneybatısında, Simav yolu üzerindedir. Çam ağaçlarıyla süslü bir vadinin içinde, denizden 710 metre yükseklikte bulunur.

‘Buğuldak’, ‘Kara Hasan’ ve ‘Traverten’ adlı kaynaklardan çıkan suyun sıcaklığı 78-79°C, debisi 23 lt/sn., pH değerleri 6.5-7.9 arasında değişmektedir.

Sodalı sıcak maden suları grubuna dahil olan suyu, ayrıca sülfat ve serbest karbondioksit içerir. Banyo tedavisi, her türlü kas ve spazm ağrılarına iyi gelir. Sinir sistemine bağlı sıkıntıları rahatlatır. İçme olarak kullanıldığında; karaciğer ve böbrekler üzerinde olumlu etkisi görülür.

Gediz llıcası’na, kaplıca mevsiminde çevre illerden pek çok ziyaretçi gelmektedir. Konaklama sorunu yaşansa da, sosyal ihtiyaçların karşılanması konusunda bir sıkıntı bulunmamaktadır.

Lif Kaplıcası

Siirt ili, Kışlacık Köyü yakınlarında bulunan Lif Kaplıcası’nın debisi saniyede 30 litreye yakındır. Ortalama sıcaklığı 41 derece olan bu kaplıcanın klorürlü, sülfatlı , bikarbonatlı, sodyumlu, hidrojen sülfürlü kalsiyum içerdiği bilinmektedir. Kaplıcanın suyu romatizma, solunum yolları, kadın hastalıkları ve sinirsel hastalıkların tedavisine faydalı olduğu bilinmektedir.

Balıklı Çermik

Sivas ili Kangal ilçe merkezine yaklaşık 13 km. mesafede bulunan Kavak Deresi vadisinde yer alan Balıklı Çermik deniz seviyesinden 1500 metre yüksekliktedir.

Kaplıcanın bulunduğu alan, 1917 yılında sazlık ve sulak bir bölgeymiş. Ayağında yara olan bir çobanın tesadüfen tedavi olmasından sonra, yöre halkı açtığı ilkel çukurlardan yararlanmaya başlamış. Kaplıcaya ‘Yılanlı Çermik’ denilmesi bu tarihlere rastlar. Daha sonra suda, nereden geldiği bilinmeyen küçük balıklar görülmeye başlanmış. Balıklar, çukurlara girenlerin vücudundaki yara kabuklarını, sivilce başlarını koparır, bu şekilde temizlenen yaralar da, suyun şifalı etkisinin de tesiriyle çok çabuk iyileşirmiş. Suyun hızlı bir şekilde tanınmasına neden olan etkenlerin başında geldiğinden, balıklar kaplıcanın sembolü olmuş ve yöre bu kez ‘Balıklı Çermik’ diye anılmaya başlanmış. Halk, 35-36°C sıcaklıkta yaşayan, gri-bej renkli, 2-10 cm. boyundaki binlerce balığın kutsallığına inanır ve onlara dokunmazlar.

Sodyum bikarbonatlı, kalsiyumlu ve magnezyumlu olan kaplıcanın suyu, oligometalik ılıca ve içmeler grubunda değerlendirilmiştir. Temperatürü 35-36.5°C, pH değeri 7.3, radyoaktivitesi 1.8 emandır. Kaynaklar, güney doğrultusunda sıralanmış olup beş ayrı yerden çıkmaktadır. Benzer özellikler gösteren bu kaynakların debisi yüksektir. (130 İt/sn) ve günde 5760 kişinin yararlanabileceği bir potansiyele sahiptir.

Banyo tedavisi; ruhsal yorgunluklara, kalp hastalıklarına, deri hastalıklarına, her türlü romatizmal hastalıklara, nevralji, nevrit, hemipleji, parapleji gibi sinir hastalıklarına, kırık-çıkık sekellerine, travmatik eklem ve kas hastalıklarına, banyo ve lavaj uygulaması suretiyle kadın hastalıklarına ve bazı cilt hastalıklarına önerilmektedir. İçme tedavisi; böbreklerde kum ve taş oluşumunda, tekrarlayan durumlarda etkili olur.

Kaplıcanın en önemli özelliği ise, artık dünyaca ‘Doktor Balıklar’ namı altında ün yapan bu balıklardan, tıbben olmasa bile, tıbba yardımcı bir unsur olarak yararlanılmasıdır. ‘Cyprinide=Sazangiller’ familyasına dahil ‘Cyprinion Macrostamus=Beni Balığı’ ile, Kayabalığı türlerinden ‘Garra rufa=Yağlı Balık’ cinsi bu balıklar; delici, emici ve pansumancı olmak üzere üç gruba ayrılırlar. Tahriş olmuş durumdaki veya herhangi bir enfeksiyon sonucu oluşmuş cilt dokusundaki yaraları, egzema, cerahatli sivilceler ve sedef hastalığı oluşumlarını iyileştirmekte yardımcı olurlar. Kaplıcada, havuza giren kişilerin etrafında toplanan ince ve kahverengi-gri-bej renkli balıklar, derhal faaliyete geçer ve vücut çevresinde dolaşmaya başlayarak hastalık belirtisi olan yerleri temizlemeye girişirler. Dişleri olmayan bu balıklar,36°C sıcaklıktaki suyun yumuşatmış olduğu kabarmış yara kabuklarını kopararak, cildi pürüzsüz hale gelinceye kadar temizlerler. Cilt üzerinde belirgin bir yara izi kalmaz. Tedaviden olumlu sonuç alınabilmesi için, bir günde belirli aralıklarla havuza giren ve kaplıcanın şifalı suyundan sabahları aç karnına 3-5 bardak içen hastalar, 21 gün süreyle bu tedavilerini sürdürecek olurlarsa, % 98 oranında amaçlarına ulaşmış olurlar. Diğer taraftan, yerden kaynayan su içindeki küçük kabarcıkların ve balıkların vücut üzerine yaptıkları ufak darbelerin etkisiyle, vücutta bir gevşeme ve dinlenme hali görülür. Bu tedavi tamamen yan etkisiz olup, kesinlikle herhangi bir ilaca gereksinim duyulmamaktadır. Suyun içeriğinde, cilt hastalıklarının tedavisinde etkili olduğu bilinen selenyum maddesinin bulunması, sedef hastalığı gibi psikolojik kökenli olan ve telkine çok yatkın bulunan hastalıklarda başarılı sonuçların alınmasına neden olmaktadır.

Sedef hastalığı, nedeni kesin olarak bilinmeyen bir hastalıktır. Tıp dilinde ‘Psoriasis’ olarak bilinir. Kalıtsal ve sinirsel kökenlidir. Daha çok baş derisinde, diz ve dirseklerde, tırnaklarda meydana gelen düzensiz kırmızı lekeler halinde kendini gösterir. Lekeler gümüş renginde ve pul pul olup, deri seviyesinin üstündedir. Kaşıntı yapmazlar, israil’de bulunan Lut Gölü’ndeki benzer özelliklere haiz tedavi tesislerinden sonra, Balıklı Çermik’in devreye sokulması, modern tıbbın bugüne kadar kesin çözüm bulamadığı bu tür hastalıklar için ayrıca bir ümit kaynağı olmaktadır. Bir kere, kaplıcaya girmekle sağlanan etkilenme önemli ölçüde psikolojiktir. Kişiler, şöhretini bildikleri bir yere bu şekildeki bir etkilenmeye hazır halde girerler. Buradaki sıcak, sakin ve rahat ortamda stresten uzak kalırlar. Ayrıca, aynı soruna sahip kişilerce oluşturulan dertleşme ortamının da, doğal bir grup tedavi seansı şeklinde cereyan ettiğini de söylemek mümkündür.

Sağlık turizminde dünya çapında önemli bir konuma yükselen Balıklı Çermik’teki ilk modern tesisleşme çalışması 1950’li yıllarda başlamış ve aradan geçen süre zarfında tesisleşme daha da ileri götürülerek, bugün yılın on iki ayında yurtiçi ve yurtdışından gelen hastalara hizmet veren dünyanın sayılı kaplıcalarından biri haline gelmiştir.

Kaplıcada; biri kapalı, biri yarı açık, diğer ikisi tam açık dört adet tedavi havuzu ile bir adet olimpik ölçülerde yüzme havuzu vardır. Kapalı olan havuz sadece yaralı ve hastalara, açık havuzlardan biri erkeklere, diğer ikisi ise kadınlara ayrılmıştır. Olimpik havuz ise herkese açıktır. Konaklama; 150odada 300 yatakla hizmet veren Balıklı Kaplıca Oteli’nde yapılmaktadır. Bunun dışında, birtakım motel ve pansiyon türü yerler de vardır. Ancak, sezon süresince yatak sayısı yeterli olmadığından, 1000 civarında çadır da kurulmakta, yine kaplıca sınırları içinde Avrupai nitelikte kamp ve karavan turizmine göre düzenlenmiş özel bir alan da bulunmaktadır.