Ömerköy Kaplıcası

Ömerköy Kaplıcası, Susurluk’un 15 kilometre güneybatısında, Ömerköy’dedir. Köyün kuzey yönünde, 2 kilometre uzaklıktadır. Buraya, karayolunun yanı sıra demiryoluyla da ulaşma olanakları mevcuttur.

Sodyum sülfat ve kalsiyum bikarbonat içeren madeni az bir sudur. Temperatürü 31.5°C, radyoaktivitesi 75 eman, pH değeri 6.67’dir. Banyo tedavisinden; ruhsal yorgunluğu olanlar, nekahat dönemi geçirenler, sinirli nevrastenik kimseler faydalanırlar. Şifalı suyun radyoaktivitesi yüksek olduğundan, özellikle sinir sistemi üzerindeki etkisi önemlidir. Tıbbi ve teknik özellikleri Kepekler Ilıcası ile benzerlik gösterir.

Ömerköy Kaplıcası’nın tedavi kısmı; bir genel havuz ile sıra banyolardan ibarettir. Sosyal tesisleri yeterli düzeydedir. Ayrıca, pansiyon olarak kullanılan tek odalı küçük evler vardır. Yazın halk, genellikle çadır kurmak suretiyle kaplıcadan yararlanmayı tercih eder. Anadolu’nun birçok yöresinde olduğu gibi, bu tür tesisleşmemiş kaplıcalardan ancak yörenin insanı yararlanmaktadır.

Oylat Kaplıcası

Oylat Kaplıcası: Bursa’nın İnegöl ilçesinde yer alan Oylat Kaplıcası, Marmara Bölgesi’nin en önemli kaplıcaları arasında sayılır. İlçe merkezine 27 kilometre uzaklıkta, Tahtaköprü bucağına bağlı Saadet köyü sınırları içindedir. Uludağ’ın güneydoğu uzantısında, denizden 750 metre yükseklikte, çam, kayın, gürgen, meşe ve kestane ağaçlarının oluşturduğu olağanüstü güzellikteki doğal bir ortamdadır.

Kaplıcanın tarihçesi konusunda varılmış ortak bir görüş olmamasına rağmen, Saadet köyünde bulunan bazı eserler, kaplıcanın 2000 yıldır, yani Romalılardan beri kullanıldığı kanısını uyandırmaktadır. Günümüzde Kadınlar Hamamı olarak kullanılan Eski Hamam’ın duvar ve havuz mimarisi, Roma dönemi mimarisiyle benzer özellikler gösterir. İnşaat sırasında yörede bulunan Roma paraları ile kaplıcanın batısında yer alan sarnıçlar bu kanıyı güçlendirmektedir. Kaplıcanın, Osmanlı döneminde de yöre halkı tarafından kullanıldığı ve bu ününü günümüze kadar devam ettirdiği bilinmektedir.

Oylat Kaplıcalarının hüzünlü, ama sonu mutlu biten bir de efsanesi vardır:

“Bizans İmparatorluğu zamanında bölgenin hâkimi olan Tekfur’un çok sevdiği kızı amansız bir hastalığa yakalanıp yatağa düşer. Dönemin tüm hekimleri toplanır ama hiçbiri kızın derdine çare bulamaz. Ne yapacaklarını bilemeyen hekimler kızcağızı göz önünden uzaklaştırmak ve başarısızlıklarını örtmek için bu kaplıcaya getirirler. ‘Öl yat’ deyip, Jcızı bırakıp giderler. Ne var ki, kız buranın sularıyla yıkanarak iyileşir. O gün bu gündür kaplıcanın şifa dağıttığına inanılır ve adı da dilden dile değişerek ‘Oylat’ haline gelir.”

Oylat Kaplıcası’nm oluşumuna, Uludağ granit platosunun etrafında bulunan metamorfik kalkerler ve bunları kesen genç yaştaki riyalit ‘volkanik lav’ daykları neden olmuştur. Tetkik edilecek olursa; Oylat’daki binaların, otel ve motellerin, granit, mermer ve traverten blokların oluşturduğu yamaç molozlu bir terasın üzerinde konuşlandığı görülecektir. Kaplıca suyunu taşıyan fay, güneykuzey yönünde akan Alaçam Deresi’ni enine olarak batıdoğu yönünde kesmektedir. Oylat, çevresinin doğal güzelliği nedeniyle, diğer ova kaplıcalarından farklı klimatolojik özellikleriyle ayrıcalıklı bir tercih nedeni olmaktadır.

Kaplıcanın kaynaklarını, asıl ve kaçak kaynaklar olmak üzere ikiye ayırmak gerekir. Asıl kaynak suları, özellikle yaz aylarında ortaya çıkar. Bunlardan ‘Sızı Suyu’ adı verilen kaynak, kışın tamamen sel suları altında kalır. Kaplıcaya uzaklığı 2 kilometre olan sel yatağı üzerindeki köprünün sağ tarafında, debisi 3540 İt/sn. olan suya ise ‘Göz Suyu’ adı verilir. Bu suyun bileşiminde iyon az olmasına karşın radyoaktivite yüksektir. Oylat Kaplıcası’nm kaptajı ilkel bir şekilde yapılmış, bu yüzden su kaçakları meydana gelmiştir. Önceleri yalnızca Eski Kaplıca binasında kapte edilen termal su, Yeni Kap; Uca binasının yapılmasıyla daha verimli bir görünüm kazanmış ve debisi 300 İt/sn.ye yükselmiştir.

Oylat Kaplıcası’nm hamam suyu; kalsiyum sülfath, bikarbonatlı, oligometalik bir sudur. Temperatürü ortalama 41.5°C (Eski Kaplıca’da 42°C, Yeni Kaplıca Arslanlı havuzda 41.5°C ve genel havuzda 41°C pH değeri 7.26, radyoaktivitesi 10 emandır. Sızı Suyu; kalsiyum sülfath ve bikarbonatlı olup, temperatürü 39°C, pH değeri 7.18’dir. Göz Suyu ise; sülfath, hidrojenli, iyotlu ve demirli bir sudur. Temperatürü düşüktür (10°C). pH değeri 3.04, radyoaktivitesi 44 emandır.

Bu şifalı su, Bursa kaplıcalarının endikasyon özelliklerini taşır. Klimatolojik ve doğal güzelliği, şifalı suyla birleşince pek çok hastalığa iyi gelmektedir. Romatizmal hastalıklar, nevralji ve nevritler, ağrılı sinir hastalıkları, çocuk felci, kaplıcanın iyi geldiği başlıca hastalıklardır. Radyoaktif suların nörohormonal regülatör etkisi, hipertansiyon ve hipotansiyonların her ikisine de iyi gelir. Vücuttaki hücre faaliyetlerini kamçılayıcı, denkleştirici bir etkisi vardır. Ruhen ve bedenen yorgun kimseler, üç haftalık bir tedaviden sonra eski enerji ve zindeliklerine kavuşurlar. Ayrıca gut, egzema, nevrasteni ve sürmenaja, kısırlık ve kadın hastalıklarına, idrar yollan iltihaplarına karşı yararlıdır. Göz Suyu’nun göz hastalıklarına iyi geldiği yolunda çok önemli tıbbi kanıtlara ulaşılmıştır. İçme tedavisi ise; diüretik etki yaratır ve akut dönem dışında böbreklerdeki küçük taş ve kumlara karşı etkilidir. Şişmanların zayıflamasına da yardımcı olur.

Kaplıcada; kadın ve erkeklerin ayrı ayrı faydalandıkları, büyük ve derin iki adet tedavi havuzu ile altı adet özel banyo vardır. Ayrıca, Fizik Tedavi Ünitesi tarzında çalışan bir sağlık kabini bulunmaktadır. Her türlü sosyal tesisin bulunduğu kaplıca bölgesinde konaklama sorunu yaşanmamaktadır. Oylat Otel’in dışında kaplıca müşterilerine hizmet eden;

97 odada 210 yataklı Büyük Otel, 63 odada 210 yataklı Blok Motel ve 150 odada 250 yataklı Güven Otel ile 6 adet lüks villa vardır. Bu otellerin hepsi Oylat Kaplıcaları bünyesine dahil otellerdir. Kaplıca alanında ayrıca ufak tefek pansiyonlarla çadır kurmaya uygun bir kamp yeri bulunmaktadır. Otellerin dışında, Alaçam Deresi kenarında kaçak bir kaynaktan sızan suların kullanıldığı Orman Bakanlığı’na ait bir de misafirhane vardır.

Karamustafa (paşa) Kaplıcası

Karamustafa (paşa) Kaplıcası: Bursa’nın Bademlibahçe sularından yararlanan kaplıcanın denizden yüksekliği 155 metre olup, Yeni Kaplıca yakınlarındadır. Bu çok önemli kaplıcanın da tarihi geçmişi hakkında değişik iddialar ileri sürülmüştür.

Prof. Dr. Nüzhet Şakir Dirisu’ya göre; bu kaplıca, 1490 yılında Sadrazam Rüstem Paşa’nın ağası Karamustafa tarafından, Prof. Dr. N. R. Belger’e göre ise; Köprülü Mehmet Paşa’nın damadı Sadrazam Karamustafa Paşa tarafından yaptırılmıştır. Ancak, tespit edilen bir gerçek vardır ki, o da tarihi çok daha gerilere giden bir hamam enkazı üzerine yeni baştan yaptırıldığıdır.

Kaplıcanın suyu, madeni az ılıca ve içmeler grubuna girer. Bileşiminde,” bikarbonat, sodyum, kalsiyum ve sülfat bulunur. Temperatürü 58°C, pH değeri 6.6, radyoaktivitesi ise 4837 Pci/lt= 48.37 emandır. Bu durumda, radyoaktif sular grubunda değerlendirilmesi gerekir.

Banyo tedavisi; romatizma, nevralji, nevrit, polinevrit, romatoid artrit, siyatik, artroz, yorgunluk ve nekahat halleri, gut, kaynamayan kemik kırıkları, ürtiker ‘kurdeşen’, egzema ve astım gibi bazı allerjik hastalıklarda, kadın hastalıklarından aneksit, metrit, parametrit, amenore, dismenore vs. gibi hastalıklarda önerilmektedir. Özellikle, kadın hastalıklarının tedavisinde uygulanacak ‘vajen duşları”çok yararlı olmaktadır.

Bademlibahçe sularından yararlanan diğer kaplıcalarla, yani Yeni ve Kaynarca kaplıcalarıyla aynı sınıflandırmaya tabi tutulan Karamustafa Kaplıcası’nda, karbondioksit miktarı eşik değerin altında kalmaktadır. Buna karşılık radyoaktivite, bu civardaki suların içinde en yüksek düzeye ulaşmaktadır. Şu halde, ek endikasyon olarak, radyoaktif suların rahatlatıcı ve hormonları uyarıcı ‘Gençlik Suyu’ özelliklerinin göz önüne alınması gerekmektedir. Akciğerler yoluyla organizmaya giren bu radyoaktivitenin endokrin sistem üzerindeki etkisi dikkate alınmalıdır. Bu tür sular, uygulama sırasında metabolizmayı hızlandırır ve ürik asit atımını arttırır.

Kaplıcanın bir adet tarihi havuzu ve altı adet özel banyosu bulunmaktadır. Hamamın içinde, kısır kadınların çocuk sahibi olabilmeleri için, oyulmuş bir taş vardır. Su bunun dibinden kaynar. Banyoya gelenlerin çoğu kadınlardır. Kısırlığa şifalı olduğu hakkındaki söylentiler nedeniyle kadınlar, taş yalağın içine oturarak dipten kaynayan 45°C’deki sıcak suyun vajen içine girmesini sağlarlar. Radyoaktif özelliklere, haiz ve doğrudan doğruya kaynaktan gelen sıcak suyla yapılan 1520 dakikalık vajen duşu, aneksitleri ve rahim çevresindeki iltihapları giderir ve bu nedenle doğuramayan kadınların da çocuk sahibi olma şanslarını arttırır.

Karamustafa Kaplıcası’nın, 24 odada 48 yatak kapasitesiyle hizmet veren bir oteli ve yardımcı sosyal olanakları vardır. Bununla birlikte, çevrede çok sayıda bulunan normal konaklama tesislerinden de yararlanmak mümkündür.

Çekirge Kaplıcaları

Bursa’nın Çekirge semtinde yer alan kaplıcaların tümü bir başlık altında toplanmış ve değerlendirilmiştir. Çekirge bölgesinin şifalı suları Vakıfbahçe kaynaklarından gelir. Yörede çok sayıda konaklama tesisi bulunur ve bu tesislerin su banyoları ve diğer kaplıcalar hep bu kaynak sularıyla beslenir. Çekirge semtinin denizden yüksekliği ortalama 220 metredir.

Çekirge kaplıcalarının zengin ve derin bir tarihi vardır. Ancak bu konuya girmeden önce, halk arasında yaygın olan yöresel bir söylenceden bahsetmemiz doğru olacaktır.

Söylence, kaplıcaların nasıl olup da ortaya çıktığı ve neden sularının sapsarı aktığı hakkındadır. Dilden dile, kuşaktan kuşağa anlatılanlara göre; Çekirge’nin yamaçlarında yaşlı bir kadın, sarı saçlı kızı ve bir ineği ile birlikte yaşarmış. Uludağ’ın eteklerindeki yemyeşil bahçelerde koşup oynayan, gönlünce eğlenen Sarı Kız’a bir süre sonra gaibden sesler gelmeye başlamış. Ses, “Harlıyarak mı geleyim? Gürleyerek mi geleyim?” diye sürekli sorup duruyormuş. Bu ısrarlı soru karşısında Sarı Kız, bir gün dayanamamış ve “Harlıyarak gel!” diye yanıt vermiş. Çok geçmeden kayalardan harlıyarak sular akmaya başlamış ve Sarı Kız’ı da önüne katarak sırlar âlemine almış götürmüş. Sarı Kız’ın yüreğinin ateşiyle sıcak akarmış bu sular ve sapsarı rengini de genç kızın saçlarından almışmış. O tarihten sonra kaplıcaların sularından şifa bekleyenler, kaplıcaya girdiklerinde “Arılık, duruluk, Sarı Kız’ın aşkına bir cum!..” derler ve üç kez suya girip çıkarlarmış. Bu şekilde davranmayanların suların şifasından yararlanamayacaklarına inanılırmış.

Çekirge bölgesi kaplıcalarının Roma lmparatorluğu’nun ikiye bölünmesinden çok önce de işletildiği, araştırmacılar tarafından kesin olarak tespit edilmiştir. Bu kaplıcaların daha sonra Bizanslılar tarafından ele alındığı, hatta 525 yılında Bi’ zans İmparatoru Justinianos’un, eşi Theodora ve dört din görevlisiyle birlikte Çekirge hamamlarına gelip yıkandıkları bilinmektedir. Daha sonra bu kaplıcalar, Selçuklular ve Osmanlılar tarafından geliştirilmiş ve yeni yapılan eklerle daha sosyal bir içerik kazanmıştır. Bölgede yapılacak kısa bir gezinti, kaplıcaların halen o zamanların kalıntılarını taşıdığını gözler önüne serecektir.

Bursa Halkevi tarafından yayımlanan ‘Bursa Hamamları’ adlı eserde; Çekirge Hamamı diye anılan kaplıcanın, 1316 yılında, evliya mertebesine ulaşmış bir kişi tarafından yaptırılıp bağışlandığı ve bu bağışın sicil kayıtlarına (Bursa sicilleri 231 Shf.25) işlendiği belirtilmektedir. Yine aynı eserde; 1486 yılında, Bursa’nın Koca Embiya mahallesinde ‘Selvinaz’ adıyla anılan Tavettin lbrahimoğlu Mevlana isimli alim bir kişinin bulunduğu ve onun adına açılan ünlü Selvinaz Banyoları’nın bu tarihle bağlantılı olduğu yazılmaktadır. Kitapta ayrıca; bugün Termal Hotel Gönlüferah ismiyle faaliyet gösteren modern tesisin de, aynı adı taşıyan çok eski bir kaplıcanın yerinde kurulduğu bildirilmektedir.

Atatürk tarafından yaptırılan Çelik Palas Oteli’nin banyoları da, daha önce belirttiğimiz gibi, bu Vakıfbahçe sularıyla beslenmektedir. Bu sular borularla direkt olarak bağlanmışsa da, yollarda sıcaklığından 12°C kaybetmektedir. Çelik Palas’ın büyük havuzu ‘Pisine’, tarihi Türk hamamlarının tipik bir örneğini temsil etmektedir.

Bu arada, aynı semtte bulunan Askeri Hastane ‘Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi’nin, yurdumuzun modern termal tedavi tesislerinden biri olduğunu da belirtmek gerekir. ‘Girme’ yöntemiyle toplanan Vakıfbahçe sularının ve mevcut kaçak kaynakların değerlendirildiği bu sular, bölgede birkaç hamamda, Horhor Hamamı, Cıkcık Hamamı ve Balçık Hamamımda kullanılmaktadır.

Çekirge Kaplıcası’nın kadınlara mahsus bölümünün içinde, bir büyük havuz ve bir de arslanağzınm önünde dörtköşe küçük bir havuz vardır. Çocuğu olmayan kadınlar tarafından çok rağbet gören bu havuzda kadınlar, küçük havuzu* n altındaki deliği açarak cinsel organlarını suyun karşısında tutarlar. Böylece, az bir basınçla gelen su vajen içine girer. Ortalama 200300 litre hacmindeki kaplıca suyu, vajen içinden geçerek annekslerdeki ve rahim çevresindeki iltihapları giderir. Hastalıktan kurtulan kadın, banyoya bir süre daha devam ettikten sonra çoğu kez çocuk sahibi olabilmektedir.

Halk, bu durumu öteden beri kaplıcayı yaptıran evliyanın kudretine bağlamaktadır. Bu nedenle, önce hamamdaki ‘Evliya Kurnası’nda yıkanmak ve ‘Çekirge Sultanımın ayağının bastığı yer olarak bildirilen bir taşın içindeki sudan üç yudum içmek âdet olmuştur. Oysaki, bütün keramet küçük havuzun önünde durularak yapılan vajen duşundadır. Kadın hastalıklarının tedavisinde büyük şöhrete ulaşan Fransa’nın Lüksöy kaplıcasında yapılan tedavi de, bu kadar basit bir yöntem olmamakla birlikte, aynı tarzda uygulanan vajen duşudur.

Çekirge Kaplıcası’nda kullanılan sular, madeni az ılıca ve içmeler grubuna dahil, bileşiminde bikarbonat, kalsiyum, magnezyum ve sülfat bulunduran sulardır. Bu bölgedeki şifalı suların, diğer kaynaklarda olduğu gibi, teknik niteliklerinde belli başlı bir farklılık yoktur. Kaynakların temperatürleri 3845°C arasında, radyoaktiviteleri 33 eman, pH değerleri 7.4 civarında oynamaktadır.

Kaplıcanın suyu; kronik romatizma, nevralji, nevrit, polinevrit, romatoid artrit, siyatik, artroz, yorgunluk ve ateşli hastalıklar sonrasındaki nekahat dönemi, gut, şişmanlık, kaynamayan kemik kırıkları, egzema ve astım gibi bazı allerjik hastalıklar, kadın hastalıklarından aneksit, metrit, parametrit, amenore, dismenore hallerinde tavsiye edilmektedir.

Çekirge sularının içimi halinde diüretik etki de görülür. Sabahleyin aç karnına 5001000 gram su içildiğinde, ilk bardaktan itibaren yarım saat sonra idrar gelmeye başlar, idrarın dansitesi düşüktür. Çıkan idrar miktarı, içilen sudan daima 150200 gram fazla olur. İdrardaki klorür, üre ve ürik asit. miktarı çok azdır. Fakat 24 saat içinde çıkan idrardaki bu tuzların toplamı daima yüksek oranlardadır. Geceleri gelen idrarda, fosfat, oksalat ve ürat tuzlarının çoğalmış olduğu görülür. Bu yüzden halk arasında Çekirge sularının kum yaptığına dair bir inanış vardır. Oysaki, bu sular kum yapmaz, aksine vücut hücreleri içindeki kumları harekete geçirerek dışarı atar. Nitekim, 1520 günlük bir tedaviden sonra idrar berraklaşır, kum artık görülmez olur. Suların sıcakken içimi hoş ve kolaydır, soğudukça kireçli su tadını alır.

Kestanbolu Kaplıcası ve Çamuru

Çanakkale’nin Ezine ilçesindeki Kestanbolu Kaplıcası ve Çamuru ise, ilin en önemli termal tesisidir. İlçe merkezine 15 kilometre kadar uzaklıkta, güneybatı yönünde, eski Kestanbol kenti yıkıntılarının yer aldığı aynı adı taşıyan köydedir. Kaplıcanın bulunduğu yer, palamut ağaçlarıyla kaplı olup, 3 kilometre uzaklıkta görünen denize karşı çok güzel panoromik bir manzaraya sahiptir.

Çanakkale’ye 65 kilometre uzaklıkta olan Kestanbolu Kaplıcası, yurdumuzun tarihi en eski kaplıcalarından biridir. Kaplıcanın yanında bulunduğu antik kent, tarihte ilk kez Antigones tarafından yapılmış, sonra Büyük İskender tarafından büyütülerek güzelleştirilmiş ve Troa adını almıştır. Kent Romalıların eline geçince, yakınında bulunan kaplıcada banyolar ve tedavi üniteleri kurulmuştur. Zamanla harap olan kaplıca, 1900 yılında yeniden imar edilmiş ve I. Dünya Sava-şı’nda tamamen yanmış, o zamandan bu yana da istenilen düzeye bir türlü ulaşamamıştır. 1935 yılında Ezine Belediye-si’nce tekrar ele alınan kaplıcada günbegün olumlu adımlar atılmasına başlanılmıştır.

Sodyum klorürlü ‘tuzlu’ sular grubunda incelenen Kestanbolu Kaplıcası’nda altı kaynak bulunmaktadır:

a) Ana kaynak= 52 adet küçük kaynak suyunun kapte edilmesiyle oluşmuştur. Sodyum klorürlü, radonlu ve demirlidir (6.25 mg/lt). Temperatürü 67°C, radyoaktivitesi 26.83 eman, pH değeri 5.92’dir.

b) II. kaynak= Sodyum klorürlü, radonlu ve demirlidir. (5.00 mg/lt) Temperatürü 47°C, radyoaktivitesi 23.18 eman, pH değeri 6.16’dır.

c) Çamur suyu= Sodyum klorürlü, demirli, karbondiok-sitli ve radonludur. Temperatürü 68°C, radyoaktivitesi 40.03 eman, pH değeri 5.68’dir.

d) Kadınlar hamamı= Tarihi hamamın asıl kaynağını teşkil etmektedir. Sodyum klorürlü ve demirlidir. Temperatürü 31°C, radyoaktivitesi 4.48 eman, PH değeri 6.62’dir.

e) Göz suyu= Sodyum klorürlü ve kalsiyumludur. Temperatürü 21UC, radyoaktivitesi 2.44 eman, pH değeri 6.94’tür.

f) Talî kaynak= Pek önemi olmayan ve debisi çok az olan bu kaynak, şu anda kullanılmamaktadır.

Banyo tedavisi ile; her türlü romatizmalar, nevrit, poli-nevrit, kadın hastalıkları ile geç kaynayan kırık vakalarında ve eklem yapışıklıklarının erken açılmasında ideal bir kaplıcadır. Demir ve kalsiyum iyonlarının bulunuşu, bu hastalıkların nekahat dönemlerinde vücudu kuvvetlendirmesi ve kemiklerin kalsiyum metabolizmasını düzene koyması açısından suya ayrı bir özellik kktar. Raşitik ve adenitli hastalara ılık banyo yaptırılması, solunum yolu hastalıklarında serpin-tileme uygulaması çok iyi gelir.

Tuzlu sular grubuna dahil bu tür maden sularında; yüksek sıcaklık, radyoaktif emanasyonlar ve demir bulunmaktadır. Suların bu nedenle birçok açıdan değerlendirilmesi mümkündür.

Bilindiği gibi tuzlu sular, banyo uygulamaları tarzında kullanıldığında, bazı iltihabi durumlarda etkili olurlar ki, bu özelliğe ‘rezolutif etki’ adı verilir. Bu nedenle, kadınlarda ge-nital organların kronik iltihaplarında, lokomotör sistemin bazı süprasyonlarında, drenaj temin edildikten sonra travmatik nedenlere bağlı kaynaması gecikmiş kırıklarda, yine travmaya bağlı romatizmal sendromlarda, küçük çocukların lenf bezlerinin şişmesinde, kemik tüberkülozunun bazı şekillerinde, üst solunum yollarının spazmodik astmatiform send-romlarında değerlendirilebilir. Üst solunum yollarının yukarıda sözü edilen hastalıklarında, uygulamalar sırasında alman radyoaktif emanasyonların tesirinin arttırılmasının istendiği hallerde, inhalasyon uygulamaları yapılmak suretiyle, suyun içeriğindeki gazların daha yoğun bir şekilde organizmaya dahil edilmesi sağlanır. Suya bazı reçineli maddelerin eklenmesiyle, üst solunum yolları üzerindeki spazm çözücü etki çok daha hızlandırılabilir. Ayrıca, aerosol uygulamaları tarzında ve antibiyotikler katılarak bu tür tuzlu ve fazla radyoaktifli suların üst solunum yolları ve akciğerler üzerinde çok yararlı bir tedavi aracı olarak kullanılması iyi olur.

Çamur banyosu ve inhalasyon uygulamalarıyla tanınan Kestanbolu Kaplıcası, bu yörenin en önemli sularından biri olarak kabul edilmektedir. Ancak, çok daha modern cihazlara ve yeni bir görünüme kavuşturacak modern tesislere gereksinim vardır. Sadece suların değerlendirilmesi bu konuda yeterli olmayacaktır. Debisinin çok fazla olması, yapılacak çok değişik uygulama tarzlarının gerçekleştirilmesini sağlayacaktır. Yakınında bulunan radyoaktif çamur platformları dikkate alındığında, bu uygulamaların daha da zenginleşeceği kesindir. Bölge, üzerinde gayet ciddi çalışmalar yapılması gereken ve Avrupa ülkelerindeki benzer sularla yürütülecek rekabette her zaman için bir adım öne geçebilecek bir potansiyele sahiptir.

Kaplıcanın; kadın ve erkeklere ait olmak üzere, iki adet tedavi havuzu, beş adet özel banyosu ve bir Fizik Tedavi Ünitesi vardır. Yardımcı tesisler açısından hiçbir sıkıntı yaşanmamaktadır. Konaklama olanakları gün geçtikçe arttırılan kaplıcada, 100 yatak kapasitesiyle hizmet veren bir de otel mevcuttur.

Şifne Kaplıcası İçme ve Çamur Banyoları

Çeşme ilçesine bağlı, eski adı ‘Reisdere’ olan Şifne beldesi de, Şifne Kaplıca, İçme ve Çamur Banyoları’yla tanınan bir beldedir. Kaplıcalar, ilçe merkezinin 5 kilometre doğusunda, Küçük Şifne Koyu’nda yer alır. Karaburun Yarımadasının batısında, sahil şeridine kuzeygüney yönünde paralel uzanan bir fay hattı, hem Çeşme Ilıcaları’nın, hem de Şifne Termal Merkezi’nin suyunu temin etmektedir.

Şifne’nin termal özelliklerinin cilt hastalıklarına iyi geldiğini anlatan bir de efsanesi vardır: “Zamanın kralının kızı amansız bir cilt hastalığına yakalanır. Köpeği de aynı şekilde tüylerini döker”ve vücudunda yaralar oluşur. Kral bir gün ava çıktığında, köpeğinin çamurların içine yatarak yuvarlandığını, vücudunun her tarafını çamurla sıvadığını ve daha sonra suya girerek yıkandığını görür. Bu olaydan sonra köpeğin vücudundaki yaralar hızla kapanır, tüyleri yeniden çıkmaya başlar. Tüyler eskisine göre daha parlak ve daha sıktır. Kral, bu çamur ve banyo suyundan yararlanması konusunda kızını ikna eder. Kız da babasının sözünü dinler ve amansız hastalığından kısa sürede kurtulur. O günden bu yana, sedef, egzema, mantar, sivilce, kan çıbanı, ter ve ayak kokularından kurtulmak isteyenler bu yöreye gelir. Şifalı su da gün geçtikçe ününe ün katar…”

Dr. Rıza Reman, ‘Balneoloji’ adlı eserinde “Çeşme’den dört İngiliz mili uzaklıkta, bir körfezin yakınında bazı sıcak su kaynaklarının hastalıkların tedavisinde kullanıldığını ve düzenli banyolarının bulunduğunu…” ünlü gezgin MacFarlam’a atfen bildirmektedir. Binalar taştan ve İtalyan mimarisi tarzında olup, Roma lmparatorluğu’nun geç devirlerinde yapılmıştır. Farlam’ın gezdiği tarihlerde, banyoların bir kısmı yıkık ve bakımsızmış. Sularını ‘almost miraculous’ deyimiyle tasvir eden, aynı zamanda bir İtalyan gemisinin kaptanı olan MacFarlam, bizzat kalçasındaki romatizma ağrılarının da bu banyolarda geçtiğini yazmıştır.

Bu bölgede pek çok kaynağın bulunduğu bilinmekteyse de, bunlardan sadece dördünden yararlanılmaktadır. Yakın aralıklarla sıralanmış olan bu kaynaklar; kaplıca, içme ve çamur banyolarının suyunu karşılayacak düzeydedir. Hemen yanıbaşında yer alan deniz ve uygun iklim koşullarıyla birleşince, dünyada bu kadar özelliği bir arada bulunduran ender bir tedavi, sağlık ve dinlence merkezi haline gelmiştir. Sonuç olarak Şifne, termalizmle dinlencenin birlikte yaşandığı çok şanslı yörelerimizden biridir.

Sodyum klorürlü ılıca ve içmeler grubunda değerlendirilen bu şifalı suları sırasıyla inceleyecek olursak;

a) Şifne Kaplıcası: Bileşiminde klorür, sodyum ve magnezyum bulunur. Temperatürü 3842°C, radyoaktivitesi

8.50 eman (0.55 m.m.c), pH değeri ise 6.767.20’dir. Total mineralizasyonu yüksektir. (33 mg/lt)

Bu kaplıca, Doğu Akdeniz ikliminin bütün özelliklerini taşıması ve suyunun da fazla sıcak olması nedeniyle, bilhassa adenitli, rotinik ve eklem tüberkülozlu hastalara çok iyi gelmektedir. Astenik, iştahsız, zayıf ve kansız kişilerde, ağır ateşli hastalıklardan sonraki nekahat hallerinde de değerli bir şifa kaynağıdır. Şifne Kaplıcaları, aynı zamanda romatizma, siyatik, kadın hastalıkları ve idrar yolu rahatsızlıklarında yararlı olur. Sık sık burnu kanayanlar için birebirdir. Bazı iltihabı ve kronik sendromlarda, iltihabi kadın hastalıklarında, kronik üst solunum yolu hastalıklarında, lokomotör sistemin ağrılı hastalıklarında, enfeksiyöz ve dejeneratif romatizmalar ve polio sekellerinde tercih edilmesi gereken bir kaplıcadır.

b) Şifne Mide Suyu: Temperatürü 20°C, radyoaktivitesi 0.84 m.m.c, pH değeri 7.4’dür. Hipostenik midelere az miktarda içilmesi şartıyla yararlı olmaktadır.

c) Şifne Çamuru: Temperatürü 1925°C, radyoaktivitesi 0.235 m.m.c.’dir. Çamur banyosundan sonra derideki kızarıklıklar saatlerce devam eder. Şifne çamuru, özellikle Prtrez türü romatizmalarda yararlıdır. Ağrıyan yerlere lokal olarak uygulanır. Buradaki çamur, dünyaca ünlü ‘Moor’ çamurunun özelliklerini taşıması bakımından değerlidir.

d) Şifne Büyük İçme: Klorür, sodyum ve magnezyum içeren bir sudur. Temperatürü 1924°C, radyoaktivitesi 7.54 eman (0.4 m.m.c), pH değeri 6.52’dir.

e) Şifne Küçük İçme: Bileşimi aynıdır. Temperatürü 25°C, radyoaktivitesi 5.3 eman, pH değeri 6.56’dır. Litresinde 40 miligram serbest karbondioksit gazı bulunur.

Bütün bu bölgede kaynayan şifalı sularda olduğu gibi, Büyük ve Küçük içmelerin sulan da kuvvetli tuzlu sular sınıfına girmektedir. Debileri saniyede 12 litredir. Büyük lçme’de, litrede 13 gram, Küçük İçme’de litrede 22 gramın üstünde tuz bulunmaktadır. Ayru her iki su oldukça fazla miktarda sülfat anyonu taşır. Bu nedenle içimi pek hoş değil

dir. Her iki içmede hakim sodyum anyonunun yanı sıra fazla miktarda magnezyumun varlığı da dikkat çekicidir. Gerek sülfat, gerek klorür ve gerekse magnezyumun birlikte bulunması, bu suların müshil etkisini ön plana çıkarmaktadır. Az miktarda alınsa bile, bu etki özellikle mide ve bağırsaklar, karaciğer, safra kesesi ve pankreas üzerinde kendini gösterir. Sistemin sökresyon ve motilitesinin güçlü bir şekilde uyarıldığı gözlenir. Aynı etkinin, anneks sistemlerin, karaciğer, safra kesesi, mide ve bağırsağın nisbeten tembellik gösterdiği vakalarda, özellikle değişik nedenlere dayanan kronik kabızlıklarda olumlu sonuçlar verdiği bilinmektedir.

Şifne suları, genelde 14-21 seansta sonuç verir. Bu süre sonunda ciltteki hücreler yenilenir, sedef hastalığı, şişmanlık, sellülit, ödem, varis gibi cilt ve dolaşım hastalıkları ortadan kalkar. Sellülitin doğal tedavisinde kullanılan termal su, şifalı çamur ve aromaterapi masajlarıyla birlikte uygulanırsa daha etkili olur. Doğrudan doğruya termal suyun uygulanması durumunda, dokularda daha fazla ödem birikimine neden olacağından, tek başına termal su tercih edilmemeli, çamur tedavisiyle birlikte, isteğe bağlı olarak aromaterapiyle takviye edilmelidir. Tekniğine göre uygulanacak sellülit masajları, mevcut rahatsızlıkları doğal yoldan giderecektir.

Şifne, sadece kaplıcaları, içmeleri ve doğal çamuruyla tanınan bir belde değildir. Dibe inip ısındıktan sonra yüzeye çıkarken birçok minerali de beraberinde getiren deniz suyu, güneş ve kumla birleşince apayrı bir şifa kaynağı oluşturur. Açık denizden gelen ‘Gerence’ rüzgârı ise, astım ve diğer solunum yolları hastalıklarına iyi gelir.

Konaklama sorununun yaşanmadığı, her türlü sosyal gereksinimin karşılandığı Şifne’de, Şifne Termal Oteli belediyeye bağlı olarak çalışan ve diğer kaplıcalar arasında özel bir yeri olan bir tesistir. Özelliği ise, kullanılan termal suyun hemen deniz kıyısından çıkmış olmasıdır. 40 odada 80 yatakla hizmet veren otelde, termal havuzlar ve uzman denetiminde yapılan çamur banyolarından en üst derecede yararlanmak mümkündür.

Güzellik Kaplıcası

İzmir’in Bergama ilçesi de, tarihi ve turistik değerde kaplıcalara sahip bir başka ilçedir. Bu kaplıcalardan en ünlüsü ise, merkeze uzaklığı 5 kilometre olup İzmir yolu üzerinde bulunan Güzellik Kaplıcası’dır. Denizden yüksekliği 66 metre olan kaplıca alanı, aynı zamanda güzel bir mesire yeridir. ‘Bergama Ilıcaları’ diye de bilinir.

Tarihi çok eskilere giden Bergama Güzellik Kaplıcasının, M.Ö.500 yılında Bergama Kralı Eumesen tarafından kurulup işletilmeye başlandığı bilinmektedir. O zamanlar ‘Eskülap banyoları’ diye anılan kaplıcanın, bir de büyük ünü vardı. 404 ‘

Şimdi içinde bulunduğu ören yeri tetkik edildiğinde, buranın Asklepion adına kurulmuş büyük bir sağlık merkezi olduğu görülecektir. Burası, gerçekten çağının en önemli tıp merkezlerinden biri, belki.de birincisiydi. Kentin ana giriş kapısının üstünde, “Buraya ölüm giremez!” yazısı bulunmaktaydı. Bölgede; Tıp ve Sağlık Tanrısı Asklepion adına inşa olunan Asklepion Tapmağı, alt katında hastaların rüya ve telkinle tedavi edildiği, üst katında da güneş ve su banyolarının uygulandığı iki katlı Telesferos Tapınağı, şifalı su ve çamur banyolarının yapıldığı kutsal havuzlar, midesinden rahatsız olanlara içilmesi halinde şifa veren kutsal suyun aktığı kutsal çeşme vs. bulunmaktaydı. Asklepion, ana kente 820 metrelik uzun bir yolla bağlıydı. Bugün, bir bölümü ortaya çıkarılan yolla, tapınağın altında yer alan 80 metrelik tünel gezilebilmektedir. Sağlı sollu odalarda yatan hastalar, sürekli akan su sesini dinleyerek rahatlarlar, şifalı suyun tedavi edici özelliklerinden yararlanarak kısa sürede eski sağlıklarına kavuşurlardı.

Selçuklu ve Osmanlı döneminde, kaplıca suyunun ‘debbag’lar tarafından derileri yumuşatmak amacıyla kullanılması, adını da etkilemiş ve daha sonra bu kaplıca ‘Dabaklar Kaplıcası’ diye anılmaya başlanmıştır. Günümüze kadar ulaşan eski hamam, tek kubbeli olup tarihi değeri bulunmaktadır.

Güzellik Kaplıcası’nın suyu, madeni az ılıca ve içmeler grubunda incelenmiştir. Bikarbonat, sülfat ve sodyum içerir. Temperatürü 36°C, radyoaktivitesi 10.55 eman, pH değeri 7.94’tür. Sodyum bikarbonatlı, alkalik maden sularından olup, toplam mineralizasyonu 1.5 gram kadardır. Bütün bu yöredeki maden sularında görüldüğü gibi, bileşiminde az miktarda sülfat anyonu da bulunur. Bu tür acı bikarbonatlı sular, mide, bağırsak, karaciğer ve safra yollarıyla metabolizma hastalıkları üzerinde etkilidir. Serbest karbondioksitin yer almaması nedeniyle, şişelenmesinin düşünüldüğü hallerde, yapay yolla karbondioksit eklenmesi iyi olacak, suyun içimini kolaylaştıracaktır.

Suyun antialjik etkisi yüzünden, başta romatizmal sendromlar başta olmak üzere, lokomotör sistemin çeşitli sendromlarının tedavileri, ancak akut dönemlerinin dışında değerlendirilebilir. Oligometalik bir su olması nedeniyle, içme yoluyla fayda sağlanılmasa bile, sindirimi kolaylaştırmak açısından faydalı olacaktır.

Bergama Ilıcaları, asıl ününü güzellik banyosuna borçludur. Suyunun güzelleştirici etkisi çok eski zamanlardan bu yana bilinmektedir. Bu etkinin, sudaki sodyum bikarbonatın yağlı ve seboreik deriler üzerinde yaptığı olumlu etkiden ileri geldiği bir gerçektir. Cildi çirkin gösteren seboreik akneler, yapılacak düzenli banyolardan sonra kaybolur. Yağlı derisi olanlara ve seboreden ileri gelen dermatozlara bu banyolar çok iyi gelir. Nevrastenikler, ruhsal ve bedensel yorgunluk çekip dinlenmeye ihtiyacı olan yaşlılar, kolay sinirlenen insanlar, bu kaplıcanın suyundan çok yararlanırlar.

Kadın ve erkeklere özel birer kapalı havuzun dışında, açık yüzme havuzu da olan kaplıcada, sosyal gereksinimi karşılayacak her türlü tesis bulunmakta, turistik bir otel ve çok sayıda motel ve pansiyon konaklama ihtiyacını karşılamaktadır. Kaplıcanın tarihi değerinin olması, çok sayıda yabancı turistin ilgi göstermesine neden olmaktadır. Daha modern hale getirilmesi gereken tesisin, bu yatırımların yapılması halinde dünya çapında bir sağlık ve güzellik merkezi olacağı kesindir.

 

Doğanbey Kaplıcaları

Doğanbey Kaplıcaları, Seferihisar’ın 15 kilometre güneydoğusunda, Cuma Ilıcalan’nm güneyindedir.

Buradaki kaynakların denize uzaklığı 1.52 kilometredir. Sayıları 60’a ulaşan bir sürü küçük kaynağın birleşmesinden oluşmuştur. Kaplıcadan çıktıktan sonra, tek bir dere halinde denize akarlar. Bu kaynakların en sıcağı 76°C, en soğuğu ise 53°C’dir. Sodyum klorürün yanı sıra bromür de içerirler. Radyoaktiviteleri 1.24 eman, pH değerleri 7.14’dür. Litrede 6.5 gram tuz içerdiklerinden, içme tarzında kullanılmaları halinde, biraz daha sert olmakla birlikte bundan önceki grubun endikasyon özelliklerini gösterirler. Sıcaklıklarının yüksek olması/dış uygulamalarla değerlendirilmeleri gerektiğini gösterir. Romatizma ve eklem kireçlenmelerinde, ameliyat sonrası rehabilitasyon çalışmalarında etkin sulardır.

Üçüncü grup kaplıcalara gelince, bunlar daha j .meyde yer alırlar. Sırasıyla;

Karakoç Kaplıcası: Kavaklıdere köyündedir. Köy bitişiğinde yer alan bu kaplıcayı besleyen sular; sodyum klorürlü ve bikarbonatlı sular sınıfında değerlendirilmiştir. Temperatürü 64°C, radyoaktivitesi 1.74 eman, pH değeri 6.54’dür. Banyo tedavisi; romatizma, deri hastalıkları ve raşitizm üzerinde, içme tedavisi ise; mide ve bağırsak rahatsızlıkları, ile beslenme bozuklukları üzerinde etkilidir. Yöre halkı, kan çıbanlarının tedavisinde bu kaplıcanın sularından büyük ölçüde yararlandıklarını söylemektedirler.

Karakoç Çamur Suyu: Aynı kaynaktan beslenir. Sodyum klorür oranı yüksek, temperatürü 43°C, radyoaktivitesi 7.65 eman, pH değeri 7.24’dür.

Karakoç Açık Kaynak: Sodyum klorürün yanı sıra bromür de içerir. Temperatürü 58°C, radyoaktivitesi 2.7 eman, pH değeri 6.9’dur.

Yukarıda sıraladığımız kaynak sularının bileşiminde, litrede 5 grama yakın sodyum klorür bulunmaktadır. Bu yoğunluktaki tuzlu sular, başta mide ve bağırsak sistemi olmak üzere, karaciğer, safra kesesi ve diğer salgı bezleri üzerinde sökresyonu ve motiliteyi arttırıcı etki gösterirler. Bu nedenle laksatif ve müshil etkileri güçlüdür. Yüksek sıcaklıkları göz önüne alındığında, dış uygumalarda rahatlıkla kullanılabilecekleri ortaya çıkar. Ancak bu durumda, normal banyo sıcaklık derecesi olan 3440°C civarına kadar soğutulmaları gerekecektir. Kırıkçıkık sekellerinde, iş kazalarında, travmaya bağlı ağrılı Iokomotör sistem sendromlarında, kan oluşumu gecikmiş kırıklarda, üst solunum yollarının spazmodik sendromlarında değerlendirilebilirler. Suların sedatif ve rezolutif etkileri de ayrıca göz önünde tutulmalıdır. Keza, çamur banyolarına uygun olmaları, bu uygulamalardan geniş çapta yararlanılmasını sağlayacaktır.



 

Terme Kaplıcası

Terme Kaplıcası, Kırşehir’in olduğu kadar yurdumuzun da en ünlü kaplıcalarından birdir. Bu kaplıcanın suyu,, sadece Türkiye’de değil, bütün Avrupa’da az bulunur niteliktedir. Çok eski devirlerden beri kullanılan, ender özelliklere sahip bir sudur.

Terme Kaplıcası;kent merkezine 2 kilometre uzaklıkta, Kuşdili mevkiindedir. Şehrin güneyine düşer. Deniz seviyesinden 900 metre yüksekliktedir.

Madeni az ılıcalar grubunda incelenen, kalsiyum ve sodyum sülfatlı, oligometalik bir sudur. Temperatürü 40°C, pH değeri 6.29, radyoaktivitesi 412 emandır. Banyo tedavisinde en başta gelen uygulama alanı romatizmal hastalıklardır. Burada; omurga kireçlenmesi ‘spondilozlar’, spondilartrozlar, osteokondrozlar, eklem kireçlenmeleri ‘artezler’, romatoid artrit, ankilozan spondilit, periartrit, tendinit, tendoperiostit, bursit, fibrosit, sellülit gibi yumuşak doku romatizmaları, siyatik, selviko, bronşiyal ve interkostal nevraljiler, felçlerden hemipleji, parapleji, ameliyatlardan, yaralanmalardan, kazalardan kalan sekeller, eklem hareketlerindeki ağrı ve kısıtlanmalar, spor yaralanmaları, salpenjit, overit, rnetrit, parametrit ve adneksit gibi kadın hastalıkları, ruhsal yorgunluklar, sinirsel gerginlikler, vejetatif distoni vs. gibi hastalıklar tedavi olmaktadır. Banyo tedavisi ayrıca; nevralji, nevrit ve çocuk felçlerine, kalp ve dolaşım sistemi rahatsızlıklarına, ateşli hastalıklar sonrası nekahat dönemlerine yararlı olmakta, anemik ve kudretsiz hastalar için önerilmektedir. Suyunun soğutularak içilmesi durumunda, sofra suyu olarak sindirimi kolaylaştıracaktır. Yüksek tansiyonlu hastalar için, şifalı bir suda bulunması gereken karbondioksit miktarı tam ideal ölçülerdedir.

Terme Kaplıcası’nın suyu, debisi yüksek, 40″C sıcaklıkta bir maden suyudur. Isı kaybı önlendiği takdirde, soğutmaya gerek kalmadan oldukça ekonomik bir tarzda değerlendirilebilecek bir sudur. Debisinin yüksek olması, değişik uygulamalara olanak sağlar. Bu tarzda kullanıldığında, özellikle sıcaklığın sedatif etkisi ile karbondioksitin çevre dolaşımı üzerinde vazodilatatör etkisi ön plana çıkacaktır. Her iki etki sonucu, hipertansiyonlu hastalarda kan basıncının düştüğü görülür. Ayrıca, bronşlar üzerinde de sedatif bir etki meydana gelecektir. Bronşiyal astımlılarda bu husus mutlaka göz önüne alınmalıdır. İçme kürleri yapıldığında; karaciğer, safra kesesi, mide ve bağırsak sistemi üzerindeki etkisi yine ön plana geçecek, 1.5 grama yaklaşan total mineralizasyonuna rağmen serbest karbondioksit içermesi, içimi kolaylaştıracaktır.
Beslenme bozukluklarından ileri gelen hastalıklar üzerinde de olumlu etkileri görülecektir.
Kaplıcada; bir adet genel tedavi havuzuyla çok sayıda özel banyo yer almaktadır. Fizik Tedavi Ünitesi, yurdun dört bir köşesinden şifa umuduyla gelen hastalara uzman hizmeti vermekte, konaklama ise, civarda bulunan ve toplam yatak kapasitesi 1000’i aşan otellerde sağlanmaktadır. Bu otellerden en önemlisi; il Özel idaresi tarafından özel sektöre verilip işletilen üç yıldızlı Grand Hotel Terme’dir.

132 odada 264 yatak ve 4 süitle hizmet veren otelde; iki adet kapalı termal havuz, bir adet açık yüzme havuzu, sağlık ünitesi, Türk hamamı ve spor aktiviteleri için ayrı bölümler bulunmaktadır.

Hamamözü (Arkut Bey) Kaplıcası

Kısa Tarihçesi:

Amasya, Hamamözü ilçemize ait kaplıcaların geçmişi, milattan önceki yıllara kadar uzanır. Ancak kesin bilgiler Selçuklu devri Kılıç Arslan´ın Danişmentliler´e 1095 yılında hükmetmesi sonucu Amasya´yı oğullarından Melik Nizamettin Ergun Şah´a devretmesi ve Argun Şah´ın bölgemizi Arkut Bey´in himayesine bırakması sonucu; yer yüzüne sızıntı halinde çıkan suyumuz o günün imkanları nispetinde yeniden bir kaplıca inşa ettirilmiştir.

Kaplıcalarımızın Arkutbey Hamamı ismi de buradan gelmektedir.
Daha sonra, tabiat şartları nedeniyle Kaplıcalar yeraltında kalmıştır. Zamanla yapılan araştırmalar sonucu o günlere ait eserler ve su kemerleri göze çarpmaktadır.
1303 yılında dedelerimiz bu yöreye yerleştiklerinde kaplıca tamamen kapanmış sıcak su sızıntılarından başka hiç bir emare ortalıkta kalmamıştı. O günlerin imkanları ile kaplıcalarımız ikinci kez inşa edilmiş ve hala aynı düzen ile hizmet etmektedir. Kaplıcanın ismi yörenin ismini alarak ´´ HAMAMÖZÜ KAPLICALARI´´ olmuştur.
Ne yazık ki o günün şartları, bu güne cevap vermekten çok geride kalmıştır.Bu görüş açısından Belediyemiz 1977 yılında İller Bankası ile irtibata geçmişse de Hamamözü´nün layık olduğu modern Termal Tesisler ancak 2000 li yıllarda hizmete girmiştir.

İşletme Şekli:

Kaplıcamızın mülkiyeti Hamamözü Belediye´sine aittir. Belediye belirli zamanlarda Kaplıcanın işletmesini ihale yolu ile özel kişilere kiraya vermektedir. Kaplıcamız Bayanlar ve Erkekler kısmı olarak sabah 4:00 -24:00 saatleri arasında hizmet vermektedir. Yaz aylarında 13:00-18:00 saatleri arasında değişim yapılmaktadır (Pazar günleri hariç). Kaplıcamıza gelen misafirlerimize giriş ve çıkışlarda peştemal, büyük havlu, baş havlusu işletmeci tarafından verilmektedir.

Şifalı Suyun Teknik Raporu:

20.07.1989´de Msc.Kim.Müh.Ender Başak tarafından Amasya İli Hamamözü Arkut Bey Kaplıcası´ndan alınan su örnekleri, Tıbbi Ekoloji ve Hidroklimotoji Anabilim Dalı Hidroloji Araştırma laboratuarında analiz edilmiş ve maden suyunun sodyumbikarbonatlı, kalsiyumlu, hipertermal, oligemetalik, hipotenik yapıda olduğu saptanmıştır.

Maden Suyunun kimyasal özelliklerine ve bu tür sularda yapılmış araştırmalara dayanarak aşağıda sıralanan hastalık gruplarında lokal uygulamalar, lavajlar, içme kürleri ve (aktif veya pasif eksersizlerle ) tam, yarım oturma banyoları uygulamaları şeklinde kullanılmasında yarar vardır. Ağrı giderici ve sedaktif etkili suyu kullanılacağı hastalıklar şunlardır:

*Kronik iltihabive dejenaratif romatizmal hastalıklar,
*Lokomotor sistemin travmatik rahatsızlıklarında;
*Travmatik ve infeksiyöz paralizler
*Nörovejatif bozukluklar
*Kalp ve damar hastalıkları (Hipertansiyon,ataroskerotik damar hastalıkları)
*Psikosomatik bozukluklar
*Vejatatif – Endokrin regülasyon bozuklukları
*Kadınlarda siklus bozuklukları
*Yaşlılarda dermatolojik hastalıklarda
*Kozmetik amaçlı
Kaplıca ve Şifalı Suyun Şifa Verdiği Rahatsızlıklar:

*Müzmin romatizmal hastalıklar
*Kırık-çıkık sonu hareket gücünün açılması
*Beyin çarpması sonucu gelişen felçler (örn:Çocuk felci)
*Sinir sistemi hastalıklar
*Değişen yüksek tansiyonlar ve kalp damar hastalıklar
*Ruhsal bozukluklar
*Bel fıtığı ve siyatik
*Hormonların düzensizliği
*Kadınlarda adet bozukluklar
*Ayrıca cildi korur, saçların kepeklenmesini önler

Aktiviteler:

Tesisimizde 56 adet çift kişilik, 2 adet üç kişilik ve 5 adet de suit olmak üzere 63 oda bulunmakta olup, toplam 130 yatak (ekstra yataklar ile 150) kapasitelidir. Tüm odalar balkonlu olup; TV, minibar, direkt telefon hattı, saç kurutma, sıcak-soğuk iklimlendirme ve yerden ısıtma ile donalımlıdır. Banyolarda ayrıca termal su kullanımı oda bazında da mümkündür.
Tamamen termal su ile doldurulmuş 10x20x1.45m. ebatında(jakuzi basmaklı)büyükler ;5x10x0.45m.ebatıda da çocuklar için Kapalı Yüzme Havuzu bulunmaktadır.Aynı kompleks içinde sauna, fitness-center bir de soğuk-sıcak yiyecek -içecek satış yapan büfemiz mevcutdur.Bay ve bayanların ayrı ayrı kullandıkları sekizgen 1,50m. derinliğinde 10 metrekarelik iki adet Kür Havuzu ve Türk Hamamları ile ailece kullanabilecekleri 17 adet Özel Banyosu bulunmaktadır.
Giriş, Dinlenme ve Havuzlu olmak üzere üç adet lobisi , oyun salonu, 150 kişi kapasiteli restaurantı, 100 kişi kapasiteli konferans salonu, TV salon, yuvarlak masa toplantı salonu, 60 araçlık açık otoparkı, mağzası, çay bahçesi, kafeteryası, piknik alanı, spor kompleksleri ve bay – bayan mescidleri bulunmaktadır.

Havuz Kompleksi:

2000 metrekarelik tamamen kapalı, uzay çatı dizaynlı olan kompleks içinde yer alan aktiviteler ve özellikleri şöyledir:

Aktiviteler ve Özellikleri :

-Termal Havuz (Büyükler) – Boyutları: 10x20x1.45 m. Jakuzi basamaklı
-Termal Havuz (Küçükler) – Boyutları: 5x10x0.45 m.

Her iki havuzun da ortak özellikleri şöyledir:
1-Orijinal termal su ile doldurulmuştur, termal su kaynaktan çıktığı gibi hizmete sunulmaktadır.
2-Termal su, havuza alttan devamlı bir şekilde giriş yapıp üstten taşma sistemi ile çalıştırılmakta ve taşan su dışarı atılmaktadır. Bir daha hizmete sunulmamaktadır.
2-Havuzların derinlikleri her yerde belirtilen sabitliktedir.

Sauna

Fazla kilo problemlerinizi ve günün yorgunluğunuzu hemen havuzun yanıbaşındaki saunamızda atabilirsiniz. Rahatlığın keyfine varın.

Fitness Center

Gerekli kondisyonel ve vücutsal periyodik bedensel hareketlerinizi yapabileceğiniz veya formunuzu koruyabilmeniz için gerekli olan her türlü aletli veya yer hareketli, mekanik ve elektronik aletlerle donatılmış salonumuz sizlerin hizmetindedir.

Kür Havuzu

Orta derinliği 1.5 m., oturma derinliği 0.5 m., yüzey alanı 10 metrekare ve şekilsel olarak sekizgen bir dizayna sahip olan, tamamen orijinal termal su ile doldurulmuş bu havuzlarımızda misafirlerimiz sağlık amaçlı sualtı oturma ve termal su buhar kürü yapabilmektedirler.

Türk Hamamı

Klasik Türk hamam kültürüne uygun; yedi kurnalı, göbek taşlı olup kullanım suyu tesisimiz tarafından ısıtılmış olan şebeke suyudur. (Termal su değildir)

Kullanım Şekli : Bu kompleksler bay ve bayanlar için ayrı ayrı inşa edildiğinden kullanımı 08:00 ile 23:00 arasındadır.
Özel Aile Banyoları

Küvetli, duşlu, klozetli ve lavabolu olan ve termal su veya ısıtılmış şebeke suyu ile hizmet veren banyolarımız dizayn olarak otel odalarındaki banyolarla aynı özelliklere sahip olduklarından genellikle Günübirlikçi misafirlerimiz tarafından tercih edilmektedir. Otel müşterilerimiz ise tercih ederler ise ücretsiz kullanım hakkına sahiptirler.