Şükriye Çamuru

Şükriye Çamuru, Orhaneli ilçesinde, bileşiminde kükürt içermesi nedeniyle uyuz ve deri hastalıklarına yararlı, küçük ölçekli şifalı bir kaynaktır. Yöre halkının rağbet ettiği yerlerden biridir.

Sodağı Köyü Kaplıcası

Sodağı Köyü Kaplıcası, İlçeye bağlı Sodağı köyündedir. 55°C’de olan suyu .doğal lezzette, kokusuz ve berraktır. Ağrılı hastalıklara iyi gelir.

Gemlik Kaplıcası

Bursa’nın şirin sahil beldelerinden Genlik’deki Gemlik Kaplıcası da, bölgenin tanınmış kaplıcaları arasındadır. İlçe merkezine 10 dakika uzaklıkta, Umurbey köyüne giden yol üzerindedir. Kaplıcaların Bizanslılar zamanında da işletildiğine dair tarihi kayıtlar mevcuttur.

Gemlik Kaplıcası, Bursa kaplıcalarına benzer. Suyu, madeni az ılıca ve içmeler grubunda incelenmiştir. Temperatürü 36°C, radyoaktivitesi 5.3 eman, pH değeri 7.5’dur. Banyo tedavisi; romatizma, nevralji, nevrit, hemipleji, ruhsal yorgunluk, nevrasteni ve kalp hastalıklarına önerilir, içimi halinde diüretik etki gösterir. Suyun doğal bir lezzeti vardır. Kokusuz bir sudur.

Kaplıcadaki tedavi üniteleri; bir adet genel havuz ve on altı adet özel banyo ile çok sayıda sıra banyodan ibarettir. İlçenin çok yakın olması sosyal gereksinimlerin karşılanmasına olanak verir. Konaklama, kaplıca işletmesine bağlı Terme Hotel’de yapılır Otel, Yalova asfaltı üzerinde olup, 30 odada 100’e yakın yatak kapasitesiyle hizmet veren kaliteli bir tesistir. Ayrıca, turistik önemi haiz Gemlik ilçesinde çok sayıda konaklama tesisi vardır ve kaplıca tedavisinden yararlanmak isteyenler bu konuda sıkıntı çekmezler.

Oylat Kaplıcası

Oylat Kaplıcası: Bursa’nın İnegöl ilçesinde yer alan Oylat Kaplıcası, Marmara Bölgesi’nin en önemli kaplıcaları arasında sayılır. İlçe merkezine 27 kilometre uzaklıkta, Tahtaköprü bucağına bağlı Saadet köyü sınırları içindedir. Uludağ’ın güneydoğu uzantısında, denizden 750 metre yükseklikte, çam, kayın, gürgen, meşe ve kestane ağaçlarının oluşturduğu olağanüstü güzellikteki doğal bir ortamdadır.

Kaplıcanın tarihçesi konusunda varılmış ortak bir görüş olmamasına rağmen, Saadet köyünde bulunan bazı eserler, kaplıcanın 2000 yıldır, yani Romalılardan beri kullanıldığı kanısını uyandırmaktadır. Günümüzde Kadınlar Hamamı olarak kullanılan Eski Hamam’ın duvar ve havuz mimarisi, Roma dönemi mimarisiyle benzer özellikler gösterir. İnşaat sırasında yörede bulunan Roma paraları ile kaplıcanın batısında yer alan sarnıçlar bu kanıyı güçlendirmektedir. Kaplıcanın, Osmanlı döneminde de yöre halkı tarafından kullanıldığı ve bu ününü günümüze kadar devam ettirdiği bilinmektedir.

Oylat Kaplıcalarının hüzünlü, ama sonu mutlu biten bir de efsanesi vardır:

“Bizans İmparatorluğu zamanında bölgenin hâkimi olan Tekfur’un çok sevdiği kızı amansız bir hastalığa yakalanıp yatağa düşer. Dönemin tüm hekimleri toplanır ama hiçbiri kızın derdine çare bulamaz. Ne yapacaklarını bilemeyen hekimler kızcağızı göz önünden uzaklaştırmak ve başarısızlıklarını örtmek için bu kaplıcaya getirirler. ‘Öl yat’ deyip, Jcızı bırakıp giderler. Ne var ki, kız buranın sularıyla yıkanarak iyileşir. O gün bu gündür kaplıcanın şifa dağıttığına inanılır ve adı da dilden dile değişerek ‘Oylat’ haline gelir.”

Oylat Kaplıcası’nm oluşumuna, Uludağ granit platosunun etrafında bulunan metamorfik kalkerler ve bunları kesen genç yaştaki riyalit ‘volkanik lav’ daykları neden olmuştur. Tetkik edilecek olursa; Oylat’daki binaların, otel ve motellerin, granit, mermer ve traverten blokların oluşturduğu yamaç molozlu bir terasın üzerinde konuşlandığı görülecektir. Kaplıca suyunu taşıyan fay, güneykuzey yönünde akan Alaçam Deresi’ni enine olarak batıdoğu yönünde kesmektedir. Oylat, çevresinin doğal güzelliği nedeniyle, diğer ova kaplıcalarından farklı klimatolojik özellikleriyle ayrıcalıklı bir tercih nedeni olmaktadır.

Kaplıcanın kaynaklarını, asıl ve kaçak kaynaklar olmak üzere ikiye ayırmak gerekir. Asıl kaynak suları, özellikle yaz aylarında ortaya çıkar. Bunlardan ‘Sızı Suyu’ adı verilen kaynak, kışın tamamen sel suları altında kalır. Kaplıcaya uzaklığı 2 kilometre olan sel yatağı üzerindeki köprünün sağ tarafında, debisi 3540 İt/sn. olan suya ise ‘Göz Suyu’ adı verilir. Bu suyun bileşiminde iyon az olmasına karşın radyoaktivite yüksektir. Oylat Kaplıcası’nm kaptajı ilkel bir şekilde yapılmış, bu yüzden su kaçakları meydana gelmiştir. Önceleri yalnızca Eski Kaplıca binasında kapte edilen termal su, Yeni Kap; Uca binasının yapılmasıyla daha verimli bir görünüm kazanmış ve debisi 300 İt/sn.ye yükselmiştir.

Oylat Kaplıcası’nm hamam suyu; kalsiyum sülfath, bikarbonatlı, oligometalik bir sudur. Temperatürü ortalama 41.5°C (Eski Kaplıca’da 42°C, Yeni Kaplıca Arslanlı havuzda 41.5°C ve genel havuzda 41°C pH değeri 7.26, radyoaktivitesi 10 emandır. Sızı Suyu; kalsiyum sülfath ve bikarbonatlı olup, temperatürü 39°C, pH değeri 7.18’dir. Göz Suyu ise; sülfath, hidrojenli, iyotlu ve demirli bir sudur. Temperatürü düşüktür (10°C). pH değeri 3.04, radyoaktivitesi 44 emandır.

Bu şifalı su, Bursa kaplıcalarının endikasyon özelliklerini taşır. Klimatolojik ve doğal güzelliği, şifalı suyla birleşince pek çok hastalığa iyi gelmektedir. Romatizmal hastalıklar, nevralji ve nevritler, ağrılı sinir hastalıkları, çocuk felci, kaplıcanın iyi geldiği başlıca hastalıklardır. Radyoaktif suların nörohormonal regülatör etkisi, hipertansiyon ve hipotansiyonların her ikisine de iyi gelir. Vücuttaki hücre faaliyetlerini kamçılayıcı, denkleştirici bir etkisi vardır. Ruhen ve bedenen yorgun kimseler, üç haftalık bir tedaviden sonra eski enerji ve zindeliklerine kavuşurlar. Ayrıca gut, egzema, nevrasteni ve sürmenaja, kısırlık ve kadın hastalıklarına, idrar yollan iltihaplarına karşı yararlıdır. Göz Suyu’nun göz hastalıklarına iyi geldiği yolunda çok önemli tıbbi kanıtlara ulaşılmıştır. İçme tedavisi ise; diüretik etki yaratır ve akut dönem dışında böbreklerdeki küçük taş ve kumlara karşı etkilidir. Şişmanların zayıflamasına da yardımcı olur.

Kaplıcada; kadın ve erkeklerin ayrı ayrı faydalandıkları, büyük ve derin iki adet tedavi havuzu ile altı adet özel banyo vardır. Ayrıca, Fizik Tedavi Ünitesi tarzında çalışan bir sağlık kabini bulunmaktadır. Her türlü sosyal tesisin bulunduğu kaplıca bölgesinde konaklama sorunu yaşanmamaktadır. Oylat Otel’in dışında kaplıca müşterilerine hizmet eden;

97 odada 210 yataklı Büyük Otel, 63 odada 210 yataklı Blok Motel ve 150 odada 250 yataklı Güven Otel ile 6 adet lüks villa vardır. Bu otellerin hepsi Oylat Kaplıcaları bünyesine dahil otellerdir. Kaplıca alanında ayrıca ufak tefek pansiyonlarla çadır kurmaya uygun bir kamp yeri bulunmaktadır. Otellerin dışında, Alaçam Deresi kenarında kaçak bir kaynaktan sızan suların kullanıldığı Orman Bakanlığı’na ait bir de misafirhane vardır.

Dümbüldek Kaplıcası

Dümbüldek Kaplıcası: İlçe merkezine 10 kilometre uzaklıkta, Akarca köyündedir. Ovaya hâkim, yerel bağ ve bahçelerle dolu yemyeşil bir yamaçtadır. ‘Mustafakemalpaşa Kaplıcası’ ya da ‘Dümbüldek Hamamı’ diye de bilinir.

Bikarbonatlı, sodyum ve kalsiyumlu, karbondioksitli olan suyu, madeni az ılıca ve içmeler grubunda değerlendirilmiştir. Temperatürü 4652°C, radyoaktivitesi 8.4 eman, pH değeri 7’dir. Banyo tedavisi; romatizma, nevrit ve nevralji hastalıkları için çok yararlıdır. Suda serbest karbondioksit gazının bulunmasından dolayı (433 mg/lt), dolaşım sistemi hastalıklarına, kadın hastalıklarına, kalp ve damar hastalıklarına birebirdir. Ayrıca, çocuk felçlerinde, kontraktürlü yarım felçlerde büyük fayda sağlar. Tüm bu özellikleriyle, kalp ve damar hastalıklarının tedavisinde Balkanların en büyük termal merkezi olmaya aday durumdadır. Hatta, Almanya’nın ünlü kaplıcası Bad Nauheim’dan daha üstün özelliklere sahiptir.

Dümbüldek Kaplıcası’nın suyu, ağrılı sendromları yatıştırıcı, serbest karbondioksit içermesi nedeniyle periferik dolaşımı düzenleyici ve bileşimindeki demir vasıtasıyla da cilt üzerinde astrenjan etki yaratan bir sudur, içme kürlerinin önerilmesi durumunda, mide, bağırsak, karaciğer, safra kesesi ve pankreas üzerinde olumlu etkileri görülecektir. Demir noksanlığına bağlı anemik hallerde üst düzeyde tesir eder.

Çifte kubbeli olan kaplıcada; ikisi kadınlara, diğerleri de erkeklere ait olmak üzere toplam altı adet havuz ve bir dizi sıra banyo vardır. İlçe belediyesi tarafından işletilen 35 ev, onbeşer günlük devreler halinde, martnisan aylarından itibaren kiraya verilmektedir. Çevrede ayrıca motel ve pansiyon tarzı yerler de mevcut olup, toplam yatak sayısı 200’ün üzerindedir. Konaklamanın yeterli olmadığı durumlarda, hastalar Mustafakemalpaşa’daki otellerde (Hande ve Karen otelleri) kalmakta ve sezon süresince sürekli çalışan ulaşım araçlarıyla kaplıcaya gidip gelmektedirler. Kaplıca, sosyal tesis bakımından yeterli düzeydedir.

Kükürtlü Kaplıca

Kükürtlü Kaplıca ‘Uludağ Üniversitesi Atatürk Hidroterapi ve Rehabilitasyon Merkezi’: Bursa kent merkezinde bulunan son kaplıca grubu, eski adıyla söylemek gerekirse Kükürtlü Kaplıca’dır. Çekirge caddesinin ovaya bakan kesiminde, 23.173 metrekarelik bir alanda, deniz yüzeyinden 190 metre yüksekliktedir.

Kükürtlü Kaplıca, Bursa’nm tarihi en eski ve önemli kaplıcalarından biridir. Küçük Kükürtlü (Kadınlar Hamamı) ve Büyük Kükürtlü (Erkekler Hamamı) olarak ikiye ayrılır. ‘Bursa Hamamları’ isimli eserde; ‘Bu kaplıcaları, Osmanlı hükümdarlarından I. Murat, 1389 yılından önce yaptırmış ve Allah rızası için vakfetmiştir” denilmektedir. (Bursa sicilleri 231Shf.44). Yine aynı eserde; “Eskiden Arapoğlu Hamamı diye kayıt altına alınan ve Kadınlar Kükürtlüsü diye de anılan hamamın, Beyazidi Veli’nin oğlu Sultan Mahmut’un kızı Hançerli Fatma Sultan’ın vakfı olarak 1739 yılında kiraya verildiği” bildirilmektedir. (Bursa sicilleri 338shf.l8)*

14811512 yılları arasında, II. Beyazıt zamanında restorasyonu tamamlanan ve yeni eklentiler yapılan kaplıcaya, 19’uncu yüzyıl ortalarında birkaç otel odası da ilave edilmiştir. Daha sonra özel mülkiyete geçen hamamların çevresi, konaklama amaçlı olarak üç taraftan büyütülmüştür. Daha sonra kuzeyine ve güneyine uzun sıra banyolar eklenerek son şeklini alan Kükürtlü hamamlar, günümüze dek otel olarak kullanıla gelmiştir.

1978 yılında Uludağ Üniversitesi senatosu, oteli kamulaştırma karan almış ve tesisler 1981 yılında üniversiteye teslim edilmiştir. 1983 yılında yeni düzenlemelerle tekrar iş

Bursa’da bulunan vakıfların en büyüğü ve en zengini, 1616 yılında kurulan Beyazidi Veli’ye ait vakıftı. Eski Kaplıca, Çekirge ve Kükürtlü hamamları bu vakfın yönetiminde idi. Bunların başında da hoca kıyafeti giyen ve peygamber soyundan olan Emirgazi oğlu Seyyid Cafer Paşa adında bir Arap bulunmaktaydı. ‘Arapoğlu Hamamı’ diye anılmasının nedeni de budur.

letmeye açılan Kükürtlü Otel ve Kaplıcası, çevresinde bulunan eski yapıların da elden geçirilerek restorasyonu sonucu, 1985 yılında komple bir sağlık kurumu olarak hizmete sokulmuştur.

Uludağ Üniversitesi Atatürk Hidroterapi ve Rehabilitasyon Merkezi adı altında faaliyete geçen tesiste; girişteki bina konaklama (200 yatak kapasiteli) ve restoran olarak kullanılmaktadır. İkinci bina, yönetim bürolarını ve poliklinikleri kapsamakta, üçüncü bina ise, büyük tedavi havuzu, üç adet küçük havuz, kırk adet özel tedavi küveti, egzersiz salonları, fizik tedavi ve dinlenme bölümlerinden oluşmaktadır.

Bileşiminde, bikarbonat, kalsiyum, magnezyum ve sülfat bulunan kaplıcanın suyu, oligometaliktir. Debisi 7 İt/sn. temperatürü 78°C, radyoaktivitesi 2.12 eman, pH değeri 6.44’tür. Litrede 1 gramın üstünde kükürt içerir. Serbest karbondioksit oranı ise, 281 mg/lt. olarak ölçülmüştür.

Şu anda, romatizmal hastalığı olan hastaların rehabilitasyonu ve cerrahi ortopedi tedavileri için kullanılan tesiste, kesin tanısı konmuş ve kaplıcaya gitmesinde hiçbir engel olmadığı etraflı klinik ve Iaboratuvar muayeneleriyle saptanmış hastalar, araya başka bir hastalık veya sorun girmediği takdirde, kaplıca sularından büyük oranda yararlanabilmektedirler.

Yeni Kaplıca

Yeni Kaplıca: Bademlibahçe sularıyla beslenen bir diğer kaplıca da Yeni Kaplıca’dır. Kaplıca alanının deniz seviyesinden yüksekliği 160 metredir.

Yeni Kaplıca; Bursa’nın en önemli kaplıcalarından olup, özellikle Türk termalizm mimarisinin en tipik abidelerinden birisini teşkil etmektedir. Tarihi Türk banyolarının en güzel örneğini bu kaplıcanın banyolarında görmek mümkündür. Kaplıcanın termal banyoları sekiz kemer üzerine kurulmuştur. Çinilerle sülü olan kubbeleri geniş ve yüksektir. Türk banyoları ile Roma banyolarını ayıran özelliklerden birisi de budur. Roma banyoları genellikle basık olduğu halde, Türk banyoları yüksektir. Bu nedenle banyolar, mimari zerafetinin yanı sıra büyüklüğü ile de dikkati çeker. İki kubbeli camekân ve iki yarım kubbe ile yanlara doğru uzatılmış bir kubbeden ibaret soğukluk kısmından sonra, yan yana üç kubbe ile örtülü ara bölümünden ‘ılıklık’ büyük havuzun bulunduğu sıcaklığa geçilir. Buradaki kubbe, yıldız biçiminde sıralanmış sekiz kemerli eyvan biçimindeki nişler üzerine oturtulmuş olup, mekân dıştan dört köşe kalın duvarlarla çevrilmiştir. Mermer döşemeler, geometrik yıldız geçmeli renkli taş mozaiklerle süslüdür. Duvarlar da altıgen ve her nişte değişen yedi ayrı örnek çinilerle kaplıdır. Karşılıklı gelen iki nişin çinileri arasında, lacivert üzerine beyaz renkte Rüstem Paşa’nın yaptırdığını gösteren bir kitabe vardır. Kaplıcanın özellikle erkekler bölümündeki havuz çok güzeldir. Bu havuzda yüzmek mümkündür. Sıcak su, bir arslan ağzından akar. Sıcaklığa girişte, sağlı sollu ufak kubbelerle örtülü odalardan sağdakine, halk arasında ‘Üşük terleten’ adı verilmiştir. Burada bulunan büyük mermer banyoluğa 70°C sıcaklıkta gelen kaynak suyu, olduğu gibi gelir ve sürekli akarak odada 4045°C’lik bir buhar sıcaklığı oluşturur.

Yeni Kaplıca’nın tarihçesi hakkında, bu yörede bulunan diğer kaplıcalarda olduğu gibi, pek çok farklı görüş ileri sürülmüştür. Prof. Dr. Nüzhet Şakir Dirisu’ya göre; Yeni Kaplıca, Kanuni Sultan Süleyman zamanında, padişahın gut ve romatizmalarının tedavisi için 1559 yılında yapılmıştır. ‘Bursa Hamamları’ isimli eserde ise, bu konuda; “Kanuni’nin sadrazamlarından Rüstem Paşa tarafından, 1552 yılında Bursa’ya bina emini olarak Kerim Bey adında biri gönderilmiş, kurnalarını ve mermerlerini satın alarak Yeni Kaplıca’yı yaptırmıştır” denilmektedir.

Bu konuda ileri sürülen bir başka görüş de, eski kütüphane genel direktörü Hasan Fehmi Bey’e aittir. Hasan Fehmi Bey; “Yeni Kaplıca, 1549 yılında Bursa kadısı olan Abdülkadir Efendi tarafından inşa ettirilmiştir. Bursa’da en mühim mebanii milliyemizden olan dokuz kubbeli bu kaplıcayı, Kadı efendi o zamanın sadrazamı Rüstem Paşa’ya takdim etmiştir. Bina, bu suretle Rüstem Paşa adına vazedilip kayda geçirilmiştir.” demektedir.

Yeni Kaplıca’nın suyu, kükürtlü sular grubunda değer lendirilmiştir. Temperatürü 77°C, radyoaktivitesi 0.69 eman, pH değeri 6.78’dir. Bikarbonatlı, sodyum sülfatlı, kalsiyumlu bir sudur. Hafif sülfür kokusu duyulur. Dermatozlar, Buyyo romatizması sekelleri, romatoid artritler, artrozlar, nevralji ve nevritler, kadın hastalıkları ile solunum yolu hastalıkları için çok yararlıdır. Ayrıca, sinirsel ağrı çekenler, prostat, egzema ve kuru öksürük gibi hastalıkları olanlar, bu sulardan beklediklerinden çok daha fazla yarar sağlarlar.

Bademlibahçe yöresi kaplıcaları için yapılan tıbbi ve teknik değerlendirmelerle benzer özellikler gösterir. Ancak, Türkiye’deki diğer kaplıcalara göre değişik bir özelliği vardır ki, suyunun 24 saat süreyle aynı sıcaklığı muhafaza edebilmesidir.

Yeni Kaplıca’nın, tarihi değeri haiz bir adet genel tedavi havuzu, dokuz adet sıra banyosu ve bir adet buhar odası vardır. Kaplıcada ayrıca, çok sayıda sosyal tesisin yanı sıra, 102 yatak kapasiteli bir de otel bulunmaktadır.

Kaynarca Kaplıcası

Bursa’nın Bademlibahçe yöresinde, Yeni Kaplıca’nın hemen yanıbaşmda, aynı şifalı kaynaklarla beslenen bir kaplıcadır. Bursa’nın önemli kaplıcalarından olan Kaynarca Kaplıcası’nın denizden yüksekliği 160 metredir.

Kaplıcanın kim tarafından inşa ettirildiği kesin olarak bilinmemekle birlikte, yapılan araştırmalara göre 1680 yılı öncesinde inşaasının tamamlandığı belirlenmiştir. Tarihi bir havuzu vardır.

Genel olarak hamam tarzında kullanılan kaplıcanın suyu; acı bikarbonatlı sular grubuna dahil olup, Buyyo romatizması, kadın hastalıkları ve solunum yolu rahatsızlıklarının tedavisinde başarı sağlamaktadır.

Kaynarca Kaplıcası’nda; toplam yatak sayısı 100 civarında bir konaklama tesisi ile diğer yardımcı tesisler yer almaktadır.

Karamustafa (paşa) Kaplıcası

Karamustafa (paşa) Kaplıcası: Bursa’nın Bademlibahçe sularından yararlanan kaplıcanın denizden yüksekliği 155 metre olup, Yeni Kaplıca yakınlarındadır. Bu çok önemli kaplıcanın da tarihi geçmişi hakkında değişik iddialar ileri sürülmüştür.

Prof. Dr. Nüzhet Şakir Dirisu’ya göre; bu kaplıca, 1490 yılında Sadrazam Rüstem Paşa’nın ağası Karamustafa tarafından, Prof. Dr. N. R. Belger’e göre ise; Köprülü Mehmet Paşa’nın damadı Sadrazam Karamustafa Paşa tarafından yaptırılmıştır. Ancak, tespit edilen bir gerçek vardır ki, o da tarihi çok daha gerilere giden bir hamam enkazı üzerine yeni baştan yaptırıldığıdır.

Kaplıcanın suyu, madeni az ılıca ve içmeler grubuna girer. Bileşiminde,” bikarbonat, sodyum, kalsiyum ve sülfat bulunur. Temperatürü 58°C, pH değeri 6.6, radyoaktivitesi ise 4837 Pci/lt= 48.37 emandır. Bu durumda, radyoaktif sular grubunda değerlendirilmesi gerekir.

Banyo tedavisi; romatizma, nevralji, nevrit, polinevrit, romatoid artrit, siyatik, artroz, yorgunluk ve nekahat halleri, gut, kaynamayan kemik kırıkları, ürtiker ‘kurdeşen’, egzema ve astım gibi bazı allerjik hastalıklarda, kadın hastalıklarından aneksit, metrit, parametrit, amenore, dismenore vs. gibi hastalıklarda önerilmektedir. Özellikle, kadın hastalıklarının tedavisinde uygulanacak ‘vajen duşları”çok yararlı olmaktadır.

Bademlibahçe sularından yararlanan diğer kaplıcalarla, yani Yeni ve Kaynarca kaplıcalarıyla aynı sınıflandırmaya tabi tutulan Karamustafa Kaplıcası’nda, karbondioksit miktarı eşik değerin altında kalmaktadır. Buna karşılık radyoaktivite, bu civardaki suların içinde en yüksek düzeye ulaşmaktadır. Şu halde, ek endikasyon olarak, radyoaktif suların rahatlatıcı ve hormonları uyarıcı ‘Gençlik Suyu’ özelliklerinin göz önüne alınması gerekmektedir. Akciğerler yoluyla organizmaya giren bu radyoaktivitenin endokrin sistem üzerindeki etkisi dikkate alınmalıdır. Bu tür sular, uygulama sırasında metabolizmayı hızlandırır ve ürik asit atımını arttırır.

Kaplıcanın bir adet tarihi havuzu ve altı adet özel banyosu bulunmaktadır. Hamamın içinde, kısır kadınların çocuk sahibi olabilmeleri için, oyulmuş bir taş vardır. Su bunun dibinden kaynar. Banyoya gelenlerin çoğu kadınlardır. Kısırlığa şifalı olduğu hakkındaki söylentiler nedeniyle kadınlar, taş yalağın içine oturarak dipten kaynayan 45°C’deki sıcak suyun vajen içine girmesini sağlarlar. Radyoaktif özelliklere, haiz ve doğrudan doğruya kaynaktan gelen sıcak suyla yapılan 1520 dakikalık vajen duşu, aneksitleri ve rahim çevresindeki iltihapları giderir ve bu nedenle doğuramayan kadınların da çocuk sahibi olma şanslarını arttırır.

Karamustafa Kaplıcası’nın, 24 odada 48 yatak kapasitesiyle hizmet veren bir oteli ve yardımcı sosyal olanakları vardır. Bununla birlikte, çevrede çok sayıda bulunan normal konaklama tesislerinden de yararlanmak mümkündür.

Boyugüzel Kaplıcası

Çekirge’de, Askeri Hastane’nin çok yakınında bulunan Boyugüzel Kaplıcası, 1633 yılında Boyugüzel Mehmet Ağa tarafından yaptırılmış olup, şimdi 50 odada 120 yatak kapasiteli bir termal otel olarak hizmet vermektedir. Zemin katında yer alan iki banyo odasının ‘hamamın’ birinin kurnası, kuruluş tarihinden beri orijinalliğini korumaktadır. Otel müşterileri, her gün belirli bir süreyle kaplıcadan yararlanabilmektedirler.