Hüdai Kaplıcaları

Burada bulunan Hüdai Kaplıcaları, diğer adıyla ‘Hüdaî Termal Turizm Merkezi’. Sadece Türkiye’nin değil, dünyanın en ünlü kaplıcaları arasındadır. Bu da, kaplıcanın sağlık turizmi açısından önemli bir yer edinmesine ve ününü yurt dışına taşımasına neden olmuştur.

Kısaca ‘Sandıklı Kaplıcaları’ diye de anılan Hüdaî Kaplıcaları, ilçenin 8 kilometre güneybatısında, denizden 1000 metre yükseklikte, Timur ve Alikaya tepeleri arasındaki düzlüktedir. Çok eski zamanlarda Romalılar tarafından kullanıldığı biliniyorsa da, tarihçesi hakkında kesin bir bilgi yoktur.

Debisi yüksek ve suyu sıcak olan bu kaplıca, minerali-zasyonu düşük ılıca ve içmeler grubuna dahildir. Şifa etkisi fazla, radyoaktivitesi çok yüksek olan kaplıca suyunda; sülfat, bikarbonat, sodyum ve kalsiyum bol miktarda, bromür, karbondioksit, arsenik ve radon ise önemsenecek miktarda bulunur. Suyun temperatürü 62-68°C, çamur suyunun sıcaklığı ise 64-70°C arasında oynamaktadır. Radyoaktivitesi 13-25 eman arasında değişkenlik gösterir. pH değeri 6.6-7 olup, total mineralizasyonu 1.952-2.458 mg/lt. arasında değişmektedir.

Hüdai Kaplıcasında Hangi Tedaviler Uygulanır ve Hüdai Kaplıcası Nelere İyi Gelir?

Banyo tedavisi; artroz, romatoid artrit, spondilit, siyatik, mialji, salpenjit, overit, metrit, parametrit ve adneksit gibi kadın hastalıklarına iyi gelir.

Buhar banyosu; ruhsal yorgunluklar, sinirsel gerginlikler ve dolaşım sisteminin fonksiyonel bozukluklarına yararlıdır.

Çamur tedavisiyle; nevralji, nevrit, polinevrit, kınk-çıkıklar, çocuk felçleri ve muhtelif kadın hastalıklarına şifa aranır.

Bu yörenin bütün maden suları alkalik ve toprak alkalik, acı bikarbonatlı sular grubuna girer. Farklılıkları sadece radyoaktiviteleri ve taşıdıkları karbondioksit miktarından ileri gelir. Pek çok hastalığa iyi geldiği tıbbi olarak kanıtlanmış Sandıklı Hüdaî Kaplıcalarının kaynak sularını, bu tespitler doğrultusunda üç grupta incelemek doğru olacaktır.

Birinci gruba dahil; buğu kaynağı, kükürtlü kaynak ve ‘Vali havuzu’ da denilen çelikli kaynak suları, içerikleri bakımından birbirlerine yakın özellikler gösterirler. Son ikisinde, az miktarda, fakat yine de belirli bir düzeyin üzerinde karbondioksit tespit edilmiştir.

İkinci gruba; üstü kapalı ‘Çeltikli Hamam’, asri çamur suyu, kadın çamur suyu, erkek çamur suyu ve tek banyolular girmektedir. Bu grup sularda karbondioksitle birlikte önemli ölçüde radon düşüklüğü tespit edilmiştir. Diğer taraftan, birinci ve ikinci gruba giren bütün sularda florür saptanmıştır. Sandıklı yöresinin sıcak suları, halk tarafından genellikle ağrılı sendromlarda değerlendirilmektedir. Bu bölgede bulunan ve maden suyunun karışımıyla oluşan çamurlar, suyun ısısı ve diğer nitelikleri nedeniyle çamurun sıcağını uzun süre koruyabilme özelliğine sahiptir.

Üçüncü ve en büyük grubu ise; kaynak sularının romatizmal hastalıklarda kullanılması durumu oluşturur. Bu hastalıkların çok değişik türleri bulunduğu bilinmektedir. Özellikle yaşlılarda ve âdetten kesilmiş kadınlarda görülen ve de-jeneratif eklem romatizması diye adlandırılan türlerde, yerleşme noktası vücudun neresinde olursa olsun, su ve çamur uygulaması tercih edilir. Ancak, uzun süre devam eden ve eklemlerde şekil bozukluklarının ve eklem sıvısı hastalıklarının oluşturduğu iltihaplı romatizma çeşitlerinde dikkatli olunması tavsiye edilmektedir. Bu konuda, ayrıcalığına girmeden bir hasta için pratik olarak şu hususlar önerilmektedir:

Hastalığın aktif ve durgun devrelerine uyacak şekilde, eklemde sıvı toplanmadığı zamanlarda ve kireçlenmelerin hâkim olduğu dönemlerde uygulama yapılması doğru olacaktır. Aksine, eklemlerde sıvının toplandığı, ağrıların çok şiddetli olduğu, kanda iltihabi bulguların arttığı, hastalarda hafif ateş, bitkinlik ve renk solgunluğunun görüldüğü devrelerde ilaç tedavisine başvurulmalıdır. Hasta kürlere gönderil-mez. Bu devre medikal tedaviyle söndürüldükten ve kan bulgularının kısmen kararlı bir hal almasından sonra, hastanın kalp, mide, bağırsak, karaciğer vs. iç organlarında kür için kontrendikasyon oluşmadığı takdirde yeniden kür uygulaması önerilir. Yumuşak doku romatizmalarında da, hastalığın alevli olmadığı devrelerde kür tavsiye edilebilir. Radyoaktif sularda sedatif etkinin daha fazla olması normaldir. Karbondioksit taşıyanlarda ise, sıcağın etkisiyle birlikte periferik damarların açılması ve bunun sonucunda kanın yüzeyleşmesi beklenmelidir. Bu etki, tansiyonu düşük olanlarda yakından takip edilmesi gereken bir husustur. Çok sıcak sularda kanın büyük bir kısmının iç organlardaki dolaşımdan çekilerek çevreye aktarılması, hayati organlardaki kan basıncının azalmasına neden olabilir ve bu da hipovolemik şoklara yol açabilir. Ayrıca, gut antropatilerinde olduğu gibi, artan kriz devrelerinde de sular endikasyon kazanır.
Modern tıbbi cihazların ve uzman doktorların yer aldığı kaplıcada; büyük havuz, ön kükürtlü, arka kükürtlü, kadınlar çeliklisi, erkekler çeliklisi, nurlu havuz, perili havuz, mermer köşk ve vali havuzu isimlerinde dokuz adet genel havuz bulunmaktadır. Ayrıca; çamur banyosu için iki adet terapi havuzu, doğal buhar banyosu için de yeterli miktarda sauna vardjr.
Sandıklı kaplıcalarındaki çamur banyoları yöreye özgü bir özellikle hazırlanmaktadır. Dışarıda biriktirilen killi toprağın geniş havuzlara doldurulmasını müteakip, bu havuzlardan ılıca suyu sürekli olarak 8-10 saat akıtılır ve bu suretle 40 – 45°C sıcaklıkta bir çamur elde edilir. Çamur banyosu, Türkiye’nin en iyi çamur banyolarından biridir. Her gün binlerce kişi tarafından ziyaret edilmektedir. Kaplıcaya; sağlıklarına kavuşmak isteyen Emekli Sandığı, SSK ve Bağ-Kur’lu hastalar da gelebilmektedir.

Konaklama İmkanları

Sandıklı Belediyesi, bu yoğun talep karşısında, eski otelin yakınlarına yeni ve büyük bir otel daha yapmış, kapalı termal havuzun yanına, yaz aylarında da kullanılmak üzere bir de açık havuz ilave etmiştir. Kaynakta 68°C olan su sıcaklığının, havuzda 40°C’ye düştüğü gözlenmiştir.

Yakın zamanda ‘Hüdaî Termal Turizm Merkezi’ adını alan kaplıcanın toplam yatak sayısı 2100 civarındadır. Yine kaplıca mevsimi sırasında 300 kadar çadır da kurulmaktadır. Ziyaretçilerin her türlü sosyal gereksinimlerini karşılayacak tesislerin yanı sıra, gelenlerin piknik yapabilmelerini temin amacıyla yirmi dönümlük çamlık bir alan yeniden düzenlenmiştir.

Konaklama için belediyeye ait iki otelden yararlanılabilir;
a) Hüdaî Kaplıca Oteli; İki yıldızlı olup, 32 odada 64 yatak kapasitelidir.
b) Termal Yeni Otel; Üç yıldızlı olup, 132 odada 264 yatak kapasitelidir.
Afyon’daki sıcak su kaynaklarının çokluğu, sadece belirli ilçelerle sınırlı kalmayıp kent merkezi yakınlarına kadar sokulmalarıyla kendini belli eder. Bu da, bölgenin jeotermal alanının ne kadar geniş olduğunun bir göstergesidir.

Afyon-Merkez ilçe sınırları içinde yer alan; Mehmet Ağa Ilıcası ile Ilıca Kaplıcasının yanı sıra, ünlü Avşar Maden Suyu’ndan söz etmeden geçmek olmaz. Bu sular, yerel olmakla birlikte, yıllardır bölgeye hizmet vermiş kaynaklardır.

Sey Hamamı

Sey Hamamı, Kızılcahamam’a 13 kilometre uzaklıkta, Çerkeş yolu üzerindeki Güvem bucağı yakınlarında, Sey köyündedir. Birçok yabancı gezgin tarafından gezi haritalarında ‘Şah Hamamı’ olarak isimlendirilmiştir. Tarihi çok eskilere dayanmasına rağmen, geçen süreç içinde bir türlü modern bir görünüme kavuşturulamamıştır.

Sey Hamamfnın suyu; madeni az sular grubunda incelenmiştir. Sodyum bikarbonatlı, kalsiyumlu bir sudur. Temperatürü 43°C, radon miktarı 0.51 m.m.c. ve pH değeri 6.2’dir.. Bu duruma göre; Bursa’nın Çekirge suları ile aynı özellikleri taşımaktadır.

Banyo tedavisi; romatizma, nevralji, nevrit, polinevrit ve kadın hastalıklarına faydalıdır. Serbest karbondioksit miktarı 0.413 gram olduğundan, havuza girildiği zaman vücut üzerinde gaz taneciklerinin toplandığı görülür. Geç kanayan kırıklar, eklem tutulmaları ve kasıntılı yarım felçlere çok iyi gelir. Hamamın girişinde; “… romatizma, siyatik, kireçlenme, egzama ve mantar gibi birçok hastalığa iyi geldiği…” yazılıdır.

Kalsiyum bikarbonatlı olan bu sudan içildiğinde; diüretik etki gösterir. Yemeklerden önce soğutularak içilirse iştahı açar ve sindirimi kolaylaştırır.

Sey Hamamı’nda; biri kadınlara ait olmak üzere iki tesis bulunmaktadır. Tesislerin içinde 3×3 metre ebadında tedavi havuzları vardır. Sular bu havuzların dibinden kaynar.

Hamamın civarında dinlenme yerleri ve yeterli sayıda ev pansiyonları vardır. Gelen ziyaretçiler ihtiyaçlarını Güvem bucak merkezinden karşılarlar. Sık çam ormanlarıyla kaplı alanda kurulu tesisten, hem dinlence ve hem de sağlık amaçlı yararlanmak mümkündür.

Haymana Kaplıcası

Haymana Kaplıcası, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular ve Osmanlılar döneminde işletilmiş tarihi değeri haiz kaplıcalarımızdandır. İlçenin eski adının ‘Yabanhamamı’ olması ve 19’uncu yüzyılda şifalı sularının bir bölümünün bazı bağlantılarla Ankara’ya nakli için çalışmalar yapılması, buraya verilen önemin büyüklüğünün bir göstergesidir.

Haymana Kaplıcası’nın suyu, madeni az sular grubuna dahildir. Kalsiyum, sodyum, magnezyum, bikarbonat ve karbondioksit içerir. Temperatürü 46°C, radyoaktivitesi 1.55 eman, pH değeri ise 7.6’dır. Toplam debi miktarı 4.8 İt/sn.dir.

Bütün bir yıl boyunca açık bulunan kaplıcanın, suyunun içilmesi pek tavsiye edilmese de, içimi halinde belirli bir diüretik etki gösterir. 10001500 gramlık kaplıca suyu, aç karnına içildiğinde, bir saat içinde bol miktarda idrar söktürür. Bu yolla, idrar yolu iltihaplarında, küçük taş ve kumların dökümü arzulandığında, içme tedavisi iyi gelir. Su bikarbonatlı olduğu için içimi de kolaydır.

Banyo tedavisi ise; her çeşit romatizmalılar, nevralji, nevrit, polinevrit, artritliler için şifa kaynağıdır. Kadın hastalıklarından; aneksit, perimetrit, parametrit, amenore, dismenore ve âdet hali bozuklukları için tedavi edici özelliklere sahiptir.

Kırıkçıkıklardan sonraki eklem bozukluklarında, hemiplejilerde ve çocuk felçlerinde de kaplıca suyundan istifade edilir. Bazı allerjik hastalıkların Haymana kaplıcalarında, sona erdiği çok görülmüştür. Dermatozlular, bronşiyal astımlılar ve hatta bazdovlular, 21 günün sonunda sağlıklarına kavuşmuşlardır.

Haymana, aslında gerçek bir kaplıca beldesidir. Uluslararası Şifalı Su Kaynakları Araştırma Merkezi’nin 30 ülkede yaptığı araştırmalar sonucu; Haymana Kaplıcası’nın nitelik bakımından Fransa’nın ünlü Vichy kaplıcalarının ardından ikinci sırayı aldığı bildirilmiştir. Suyu, kalevi ve toprak kalevili, bikarbonatlı, karbondioksiti sular grubuna girer. İçildiğinde 1 gramın altında içerdiği total mineralizasyonu ile daha çok oligometalik suların diüretik etkisini gösterir. İçerdiği karbondioksit ile içme kürleri yapıldığında; mide, karaciğer ve pankreas üzerinde çok hafif bir etki oluşturabileceği düşünülebilir, içme suyu olarak şişelendirilerek değerlendirme yoluna gidilmesi önerilmiştir. Kaplıca tedavisinde daha ziyade karbondioksitin etkisi önemini korur. Hipertansiyonlu hastalarda tansiyonu düşürücü bir etki oluşturur. Kan dolaşımını genişlettiğinden, kanın atardamarlar yoluyla drenajını kolay, laştırır. Sol kalp üzerinde olumlu bir etkilemeyle onu korur. Solunum hareketlerinde derinleşme ve rahatlama meydana getirir. Bronşiyal astım vakalarında müsekkin tesiri gösterir. Akciğer daralması sendromlarında ve periferik dolaşımı ilgilendiren kardiyovasküler sistem hastalıklarında, damar sertliklerinde, kan dolaşımından oluşan tıkanıklık durumlarında yararlı bir sudur.

Haymana Kaplıcası’nın kaynakları çok zengin olup, saniyede 4 litre su vermektedir. Bu özelliğiyle günde 1000 kişinin yıkanmasına yetecek kapasitededir. Kaplıcanın suyu, havuzlarda toplandığı zaman, ayrıca soğuk su ilavesine gerek kalmadan banyo alınabilir. Uzmanlar, bu niteliğinden dolayı tedavide çok iyi sonuçlar alındığını ifade etmektedirler.

1972 yılında hizmete soktuğu yeni kaplıca binasıyla ilk atılımı yapan Haymana Belediyesi, daha sonra bu hizmetlerini daha da ileriye götürerek ilçeyi modern bir tesise kavuşturmuştur. Bunu, özel işletmelerin ve kişisel girişimcilerin yatırımları izlemiştir. Belediye’ye ait kaplıca tesislerinde; tedavi amacına yönelik bölümlerin yanı sıra, bir de Fizik Tedavi Merkezi bulunmaktadır. Uzman doktorların görev yaptığı bu merkezde, hastaların sağlık sorunları büyük bir titizlikle incelenmekte ve yapılan öneriler doğrultusunda kaplıcalardan yararlanmaları sağlanmaktadır.

Haymana, konaklama sıkıntısının yaşanmadığı ender ilçelerimizden biridir. Hemen her taraf otel, motel ve pansiyonlarla doludur. Kaplıcalara yönelik akın, ilçenin daha modern otel ve pansiyonlara kavuşmasını sağlamıştır. Özellikle yaz aylarında yükselen yoğunluk, yatak kapasitesini 5000’in üzerine çıkarmaktadır. Konaklamanın yeterli olmadığı durumlarda, kaplıcanın arkasındaki geniş araziye çadır kurmak da mümkündür. Ziyaretçilerin her türlü gereksinimi ilçe merkezinden sıkıntısız karşılanmaktadır.

Konaklama konusundaki önerilere gelince; 60 odada 120 yatak kapasitesine sahip Termal Otel, Belediye Parkımın hemen yanı başında bulunmaktadır. Tek yıldızlı Cimcime Otel, 34 odada 68 yatakla hizmet vermekte ve Turizm Bakanlığı belgeli Reyhan Pansiyon ise 15 odasında 27 yatakla üçüncü sırada yer almaktadır.

Haymana’nın, direkt Ankara ile irtibatının dışında, Polatlı bağlantılı Eskişehir yönüne ve Kulu bağlantılı olarak da Konya yönüne çıkışı vardır. Düzenli ve sürekli ulaşım imkânlarından en üst derecede yararlanmak mümkündür.

Zeytinliada Kaplıcası ve İçmesi

Balıkesir’in turistik ilçelerinden Erdek, aynı zamanda sahile 200 metre uzaklıkta bulunan Zeytinli Adası’ndaki Zeytinliada Kaplıcası ve İçmesi ile de tanınmıştır. Adaya, limandan kalkan motorlarla ulaşmak mümkündür.

‘Zeytinli Kaplıcası’ ya da ‘Zeytinliada Şifalı Suyu’ olarak da bilinen bu suyun, ısı derecesinin düşük olmasına rağmen, hem kaplıca olarak istifadesi yoluna gidilmiş, hem de içme olarak kullanılmıştır.

Çevresinde tarihi yıkıntıların bulunduğu iki mağaradan kaynayan sulardan biri içme, diğeri de banyo amaçlı kullanılmaktadır. Mağaraların civarında sızıntı halinde ufak kaynaklara da rastlanılan kaplıcanın ‘ayazma’ denilen bölümündeki su içme olarak tanınmış olup, eskiden şişelerle memleket dışına bile yollanırmış. Diğer mağarada ise, ‘Mermer Hamam’ tabir edilen bölüme, doğal mermer kayalar arasından birkaç basamak merdivenle inilmektedir. Litresinde 17 gram sodyum klorür ile 3.5 gram sodyum sülfat bulunan bu su banyo yapımında kullanılmakta ve mağaranın ortasında banyo için kullanılan bir havuz bulunmaktadır.

Suyun temperatürü 23°C, radyoaktivitesi 0.4 emandır. Banyo tedavisi; travmatik nedenlere bağlı kaynaması gecikmiş kırıklar, kemik sisteminin bazı hastalıkları, iş kazaları yaralanmaları ve kadınların genital organlarındaki kronik iltihaplanmalara yararlıdır. Çok tuzlu olan bu sular, içildiğinde müshil etkisi yapar ve bu nedenle bağırsak hastalıkları, karaciğer ve safra yolları rahatsızlıklarına tavsiye edilir.

Karamustafa (paşa) Kaplıcası

Karamustafa (paşa) Kaplıcası: Bursa’nın Bademlibahçe sularından yararlanan kaplıcanın denizden yüksekliği 155 metre olup, Yeni Kaplıca yakınlarındadır. Bu çok önemli kaplıcanın da tarihi geçmişi hakkında değişik iddialar ileri sürülmüştür.

Prof. Dr. Nüzhet Şakir Dirisu’ya göre; bu kaplıca, 1490 yılında Sadrazam Rüstem Paşa’nın ağası Karamustafa tarafından, Prof. Dr. N. R. Belger’e göre ise; Köprülü Mehmet Paşa’nın damadı Sadrazam Karamustafa Paşa tarafından yaptırılmıştır. Ancak, tespit edilen bir gerçek vardır ki, o da tarihi çok daha gerilere giden bir hamam enkazı üzerine yeni baştan yaptırıldığıdır.

Kaplıcanın suyu, madeni az ılıca ve içmeler grubuna girer. Bileşiminde,” bikarbonat, sodyum, kalsiyum ve sülfat bulunur. Temperatürü 58°C, pH değeri 6.6, radyoaktivitesi ise 4837 Pci/lt= 48.37 emandır. Bu durumda, radyoaktif sular grubunda değerlendirilmesi gerekir.

Banyo tedavisi; romatizma, nevralji, nevrit, polinevrit, romatoid artrit, siyatik, artroz, yorgunluk ve nekahat halleri, gut, kaynamayan kemik kırıkları, ürtiker ‘kurdeşen’, egzema ve astım gibi bazı allerjik hastalıklarda, kadın hastalıklarından aneksit, metrit, parametrit, amenore, dismenore vs. gibi hastalıklarda önerilmektedir. Özellikle, kadın hastalıklarının tedavisinde uygulanacak ‘vajen duşları”çok yararlı olmaktadır.

Bademlibahçe sularından yararlanan diğer kaplıcalarla, yani Yeni ve Kaynarca kaplıcalarıyla aynı sınıflandırmaya tabi tutulan Karamustafa Kaplıcası’nda, karbondioksit miktarı eşik değerin altında kalmaktadır. Buna karşılık radyoaktivite, bu civardaki suların içinde en yüksek düzeye ulaşmaktadır. Şu halde, ek endikasyon olarak, radyoaktif suların rahatlatıcı ve hormonları uyarıcı ‘Gençlik Suyu’ özelliklerinin göz önüne alınması gerekmektedir. Akciğerler yoluyla organizmaya giren bu radyoaktivitenin endokrin sistem üzerindeki etkisi dikkate alınmalıdır. Bu tür sular, uygulama sırasında metabolizmayı hızlandırır ve ürik asit atımını arttırır.

Kaplıcanın bir adet tarihi havuzu ve altı adet özel banyosu bulunmaktadır. Hamamın içinde, kısır kadınların çocuk sahibi olabilmeleri için, oyulmuş bir taş vardır. Su bunun dibinden kaynar. Banyoya gelenlerin çoğu kadınlardır. Kısırlığa şifalı olduğu hakkındaki söylentiler nedeniyle kadınlar, taş yalağın içine oturarak dipten kaynayan 45°C’deki sıcak suyun vajen içine girmesini sağlarlar. Radyoaktif özelliklere, haiz ve doğrudan doğruya kaynaktan gelen sıcak suyla yapılan 1520 dakikalık vajen duşu, aneksitleri ve rahim çevresindeki iltihapları giderir ve bu nedenle doğuramayan kadınların da çocuk sahibi olma şanslarını arttırır.

Karamustafa Kaplıcası’nın, 24 odada 48 yatak kapasitesiyle hizmet veren bir oteli ve yardımcı sosyal olanakları vardır. Bununla birlikte, çevrede çok sayıda bulunan normal konaklama tesislerinden de yararlanmak mümkündür.

Çekirge Kaplıcaları

Bursa’nın Çekirge semtinde yer alan kaplıcaların tümü bir başlık altında toplanmış ve değerlendirilmiştir. Çekirge bölgesinin şifalı suları Vakıfbahçe kaynaklarından gelir. Yörede çok sayıda konaklama tesisi bulunur ve bu tesislerin su banyoları ve diğer kaplıcalar hep bu kaynak sularıyla beslenir. Çekirge semtinin denizden yüksekliği ortalama 220 metredir.

Çekirge kaplıcalarının zengin ve derin bir tarihi vardır. Ancak bu konuya girmeden önce, halk arasında yaygın olan yöresel bir söylenceden bahsetmemiz doğru olacaktır.

Söylence, kaplıcaların nasıl olup da ortaya çıktığı ve neden sularının sapsarı aktığı hakkındadır. Dilden dile, kuşaktan kuşağa anlatılanlara göre; Çekirge’nin yamaçlarında yaşlı bir kadın, sarı saçlı kızı ve bir ineği ile birlikte yaşarmış. Uludağ’ın eteklerindeki yemyeşil bahçelerde koşup oynayan, gönlünce eğlenen Sarı Kız’a bir süre sonra gaibden sesler gelmeye başlamış. Ses, “Harlıyarak mı geleyim? Gürleyerek mi geleyim?” diye sürekli sorup duruyormuş. Bu ısrarlı soru karşısında Sarı Kız, bir gün dayanamamış ve “Harlıyarak gel!” diye yanıt vermiş. Çok geçmeden kayalardan harlıyarak sular akmaya başlamış ve Sarı Kız’ı da önüne katarak sırlar âlemine almış götürmüş. Sarı Kız’ın yüreğinin ateşiyle sıcak akarmış bu sular ve sapsarı rengini de genç kızın saçlarından almışmış. O tarihten sonra kaplıcaların sularından şifa bekleyenler, kaplıcaya girdiklerinde “Arılık, duruluk, Sarı Kız’ın aşkına bir cum!..” derler ve üç kez suya girip çıkarlarmış. Bu şekilde davranmayanların suların şifasından yararlanamayacaklarına inanılırmış.

Çekirge bölgesi kaplıcalarının Roma lmparatorluğu’nun ikiye bölünmesinden çok önce de işletildiği, araştırmacılar tarafından kesin olarak tespit edilmiştir. Bu kaplıcaların daha sonra Bizanslılar tarafından ele alındığı, hatta 525 yılında Bi’ zans İmparatoru Justinianos’un, eşi Theodora ve dört din görevlisiyle birlikte Çekirge hamamlarına gelip yıkandıkları bilinmektedir. Daha sonra bu kaplıcalar, Selçuklular ve Osmanlılar tarafından geliştirilmiş ve yeni yapılan eklerle daha sosyal bir içerik kazanmıştır. Bölgede yapılacak kısa bir gezinti, kaplıcaların halen o zamanların kalıntılarını taşıdığını gözler önüne serecektir.

Bursa Halkevi tarafından yayımlanan ‘Bursa Hamamları’ adlı eserde; Çekirge Hamamı diye anılan kaplıcanın, 1316 yılında, evliya mertebesine ulaşmış bir kişi tarafından yaptırılıp bağışlandığı ve bu bağışın sicil kayıtlarına (Bursa sicilleri 231 Shf.25) işlendiği belirtilmektedir. Yine aynı eserde; 1486 yılında, Bursa’nın Koca Embiya mahallesinde ‘Selvinaz’ adıyla anılan Tavettin lbrahimoğlu Mevlana isimli alim bir kişinin bulunduğu ve onun adına açılan ünlü Selvinaz Banyoları’nın bu tarihle bağlantılı olduğu yazılmaktadır. Kitapta ayrıca; bugün Termal Hotel Gönlüferah ismiyle faaliyet gösteren modern tesisin de, aynı adı taşıyan çok eski bir kaplıcanın yerinde kurulduğu bildirilmektedir.

Atatürk tarafından yaptırılan Çelik Palas Oteli’nin banyoları da, daha önce belirttiğimiz gibi, bu Vakıfbahçe sularıyla beslenmektedir. Bu sular borularla direkt olarak bağlanmışsa da, yollarda sıcaklığından 12°C kaybetmektedir. Çelik Palas’ın büyük havuzu ‘Pisine’, tarihi Türk hamamlarının tipik bir örneğini temsil etmektedir.

Bu arada, aynı semtte bulunan Askeri Hastane ‘Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi’nin, yurdumuzun modern termal tedavi tesislerinden biri olduğunu da belirtmek gerekir. ‘Girme’ yöntemiyle toplanan Vakıfbahçe sularının ve mevcut kaçak kaynakların değerlendirildiği bu sular, bölgede birkaç hamamda, Horhor Hamamı, Cıkcık Hamamı ve Balçık Hamamımda kullanılmaktadır.

Çekirge Kaplıcası’nın kadınlara mahsus bölümünün içinde, bir büyük havuz ve bir de arslanağzınm önünde dörtköşe küçük bir havuz vardır. Çocuğu olmayan kadınlar tarafından çok rağbet gören bu havuzda kadınlar, küçük havuzu* n altındaki deliği açarak cinsel organlarını suyun karşısında tutarlar. Böylece, az bir basınçla gelen su vajen içine girer. Ortalama 200300 litre hacmindeki kaplıca suyu, vajen içinden geçerek annekslerdeki ve rahim çevresindeki iltihapları giderir. Hastalıktan kurtulan kadın, banyoya bir süre daha devam ettikten sonra çoğu kez çocuk sahibi olabilmektedir.

Halk, bu durumu öteden beri kaplıcayı yaptıran evliyanın kudretine bağlamaktadır. Bu nedenle, önce hamamdaki ‘Evliya Kurnası’nda yıkanmak ve ‘Çekirge Sultanımın ayağının bastığı yer olarak bildirilen bir taşın içindeki sudan üç yudum içmek âdet olmuştur. Oysaki, bütün keramet küçük havuzun önünde durularak yapılan vajen duşundadır. Kadın hastalıklarının tedavisinde büyük şöhrete ulaşan Fransa’nın Lüksöy kaplıcasında yapılan tedavi de, bu kadar basit bir yöntem olmamakla birlikte, aynı tarzda uygulanan vajen duşudur.

Çekirge Kaplıcası’nda kullanılan sular, madeni az ılıca ve içmeler grubuna dahil, bileşiminde bikarbonat, kalsiyum, magnezyum ve sülfat bulunduran sulardır. Bu bölgedeki şifalı suların, diğer kaynaklarda olduğu gibi, teknik niteliklerinde belli başlı bir farklılık yoktur. Kaynakların temperatürleri 3845°C arasında, radyoaktiviteleri 33 eman, pH değerleri 7.4 civarında oynamaktadır.

Kaplıcanın suyu; kronik romatizma, nevralji, nevrit, polinevrit, romatoid artrit, siyatik, artroz, yorgunluk ve ateşli hastalıklar sonrasındaki nekahat dönemi, gut, şişmanlık, kaynamayan kemik kırıkları, egzema ve astım gibi bazı allerjik hastalıklar, kadın hastalıklarından aneksit, metrit, parametrit, amenore, dismenore hallerinde tavsiye edilmektedir.

Çekirge sularının içimi halinde diüretik etki de görülür. Sabahleyin aç karnına 5001000 gram su içildiğinde, ilk bardaktan itibaren yarım saat sonra idrar gelmeye başlar, idrarın dansitesi düşüktür. Çıkan idrar miktarı, içilen sudan daima 150200 gram fazla olur. İdrardaki klorür, üre ve ürik asit. miktarı çok azdır. Fakat 24 saat içinde çıkan idrardaki bu tuzların toplamı daima yüksek oranlardadır. Geceleri gelen idrarda, fosfat, oksalat ve ürat tuzlarının çoğalmış olduğu görülür. Bu yüzden halk arasında Çekirge sularının kum yaptığına dair bir inanış vardır. Oysaki, bu sular kum yapmaz, aksine vücut hücreleri içindeki kumları harekete geçirerek dışarı atar. Nitekim, 1520 günlük bir tedaviden sonra idrar berraklaşır, kum artık görülmez olur. Suların sıcakken içimi hoş ve kolaydır, soğudukça kireçli su tadını alır.

Bademlibahçe Suları

Bademlibahçe Suları, Şehir merkezine daha yakın bir. bölgeden kaynayan bu sulara Bademlibahçe Suları ya da ‘Kaynarca Grubu Suları’ adı verilir. Bikarbonatlı, sülfatlı, sodyum ve kalsiyumlu, metaborikasit ve florür içeren, hipertermal (7083°C) ve hipotonik sulardır.

Bademlibahçe Suları ile Kaynarca Kaplıcası, Yeni Kaplıca, Karamustafapaşa ve Kükürtlü kaplıcaları beslenmektedir. Sularının radyoaktivitesi 48 emandır. Bu suların en dikkati çeken özelliği, bugün Uludağ Üniversitesi Atatürk Hidroterapi ve Rehabilitasyon Merkezi’ne dönüşmüş Kükürtlü Hamam’ın bahçesinden çıkan 3’üncü kaynağın, kükürtlü hidrojen bakımından bölgenin en zengin kaynağı olmasıdır.

Gerek Vakıfbahçe ve gerekse Bademlibahçe sularıyla tedavi edilen hastalıkların başında romatizma ve nevralji gelir. Buyyo romatizmasında; ateş düştükten sonra, Bursa’nın kaplıca sularıyla beslenen Türk hamamlarında çabuk iyileşme sağlanır. Romatoid artritli hastalarda, banyo tedavisi çok daha yararlı olur. Artrozlarda ise, terleme ve buğulamadan çok faydalanılır. Bu tür hastalarda aynı zamanda nörovejetatif sistem düzensizliği bulunduğu gibi, beslenme bozukluğu ve hormonal dengesizlikler de vardır. Bursa’nın radyoaktif suları bu rahatsızlıkların giderilmesinde önemli rol oynar.

Radyoaktif maddelerin vücuda fazla miktarda girmesi, toksit ve tahrip edici etki yapar. İlkin kalp üzerinde, daha sonra da epitel hücreleri üzerinde etkisi görülür. Bunun dışında radyoaktivitenin cinsel organlar, sinir ve beyin merkezleri üzerinde de büyük etkisi vardır, ilk zamanlarda radyoak tivitenin tesiriyle bu organlarda bir kan dolaşımı artışı gözlenir. Radyoaktivitenin tesiri arttıkça dokular da harap olur. Bu durumda radyoaktiviteyi her hastalığa göre belirli bir ölçüde kullanmak gerekir. Kaplıca tedavisinde, hücerelerin faaliyetini savlayıcı, eksite edici dozda radyoaktivite uygulanması doğru olur.

Emanasyon durumunda bulunan radyoaktivite, banyo sırasında deriden ve soludum yollarından vücuda girer. Hücrelerin içine kadar yayılan emanasyonun ürik asit üzerinde eritici tesiri vardır. Radyoaktif banyolardan sonra idrarda ürik asit miktarı artar, kanda ise azalır. Bunun sonucunda eklemlerdeki tofüsler erir, kaybolur. Bu nedenle gutlu hastaların kaplıca sularıyla tedavisinden çok iyi sonuçlar alınır. Kobaylar üzerinde yapılan deneylerde, tofüs oluşturulduktan sonra emanasyon tedavisiyle bunların kaybolduğu görülmüştür.

Emanasyonun ayrıca idrarı arttırıcı etkisi de vardır. Az miktarda vücuda giren emanasyon, bütün hücrelerde büyük bir faaliyet yaratır. Bünyedeki diyastazların tesir kudreti artar, eksik hormon salgılarında çoğalma olur. Bilindiği gibi, nörovejetatif sinir sisteminin işlemesi hormon düzenine sıkı sıkıya bağlıdır. Emanasyon etkisiyle hormonların oranı normale döndüğü gibi, sempatik sistem denkleşmesi de sağlanır.

Bir de emanasyonun lökositler üzerindeki etkisi pek önemlidir. Lökositlerin sayısını çoğaltmaz, fakat lökositleri parçalayarak çok çekirdekli lökositler meydana getirir. Lökosit çekirdeklerinin, diyastazların doğmasında büyük rolü vardır. Lökositlerde gelişen bu olay nedeniyle kandaki fermanlar çoğalır ve emanasyonun antitoksik ve ürik asidi eritici etkisi ortaya çıkar.

Emanasyon, aynı zamanda damarları genişletir, kan basıncını düşürür. Fakat bunların hepsinin üstünde, sinir sistemi üzerindeki yatıştırıcı etkisiyle nevraljililerin çabuk iyileşmesini sağlar. Nevrit ve polinevritlerde, sinirin erken rejenere olmasını temin eder.

Yine emanasyon, beslenme faaliyetinin arttırılmasında, adale atrofilerinde önemli rol oynar. Uzun süredir kaynamayan kemik kırıklarında, kaplıcalarda yapılacak banyolardan çok kısa süre sonra kaynama gerçekleşir ve atrofiler geçer.

Kadın hastalıklarından; aneksit, metrit, parametrit, amenore ve dismenore olaylarında vajen duşundan ve banyolardan çok faydalanılır.

Bursa’nın şifalı sularıyla kobaylar üzerinde yapılan deneylerde, bu suların antianafilaktik etkisi olduğu da tespit edilmiştir. Bu nedenle Bursa kaplıcaları, ürtiker, egzema, astım gibi bazı allerjik hastalıklara da iyi gelmektedir.

Kestanbolu Kaplıcası ve Çamuru

Çanakkale’nin Ezine ilçesindeki Kestanbolu Kaplıcası ve Çamuru ise, ilin en önemli termal tesisidir. İlçe merkezine 15 kilometre kadar uzaklıkta, güneybatı yönünde, eski Kestanbol kenti yıkıntılarının yer aldığı aynı adı taşıyan köydedir. Kaplıcanın bulunduğu yer, palamut ağaçlarıyla kaplı olup, 3 kilometre uzaklıkta görünen denize karşı çok güzel panoromik bir manzaraya sahiptir.

Çanakkale’ye 65 kilometre uzaklıkta olan Kestanbolu Kaplıcası, yurdumuzun tarihi en eski kaplıcalarından biridir. Kaplıcanın yanında bulunduğu antik kent, tarihte ilk kez Antigones tarafından yapılmış, sonra Büyük İskender tarafından büyütülerek güzelleştirilmiş ve Troa adını almıştır. Kent Romalıların eline geçince, yakınında bulunan kaplıcada banyolar ve tedavi üniteleri kurulmuştur. Zamanla harap olan kaplıca, 1900 yılında yeniden imar edilmiş ve I. Dünya Sava-şı’nda tamamen yanmış, o zamandan bu yana da istenilen düzeye bir türlü ulaşamamıştır. 1935 yılında Ezine Belediye-si’nce tekrar ele alınan kaplıcada günbegün olumlu adımlar atılmasına başlanılmıştır.

Sodyum klorürlü ‘tuzlu’ sular grubunda incelenen Kestanbolu Kaplıcası’nda altı kaynak bulunmaktadır:

a) Ana kaynak= 52 adet küçük kaynak suyunun kapte edilmesiyle oluşmuştur. Sodyum klorürlü, radonlu ve demirlidir (6.25 mg/lt). Temperatürü 67°C, radyoaktivitesi 26.83 eman, pH değeri 5.92’dir.

b) II. kaynak= Sodyum klorürlü, radonlu ve demirlidir. (5.00 mg/lt) Temperatürü 47°C, radyoaktivitesi 23.18 eman, pH değeri 6.16’dır.

c) Çamur suyu= Sodyum klorürlü, demirli, karbondiok-sitli ve radonludur. Temperatürü 68°C, radyoaktivitesi 40.03 eman, pH değeri 5.68’dir.

d) Kadınlar hamamı= Tarihi hamamın asıl kaynağını teşkil etmektedir. Sodyum klorürlü ve demirlidir. Temperatürü 31°C, radyoaktivitesi 4.48 eman, PH değeri 6.62’dir.

e) Göz suyu= Sodyum klorürlü ve kalsiyumludur. Temperatürü 21UC, radyoaktivitesi 2.44 eman, pH değeri 6.94’tür.

f) Talî kaynak= Pek önemi olmayan ve debisi çok az olan bu kaynak, şu anda kullanılmamaktadır.

Banyo tedavisi ile; her türlü romatizmalar, nevrit, poli-nevrit, kadın hastalıkları ile geç kaynayan kırık vakalarında ve eklem yapışıklıklarının erken açılmasında ideal bir kaplıcadır. Demir ve kalsiyum iyonlarının bulunuşu, bu hastalıkların nekahat dönemlerinde vücudu kuvvetlendirmesi ve kemiklerin kalsiyum metabolizmasını düzene koyması açısından suya ayrı bir özellik kktar. Raşitik ve adenitli hastalara ılık banyo yaptırılması, solunum yolu hastalıklarında serpin-tileme uygulaması çok iyi gelir.

Tuzlu sular grubuna dahil bu tür maden sularında; yüksek sıcaklık, radyoaktif emanasyonlar ve demir bulunmaktadır. Suların bu nedenle birçok açıdan değerlendirilmesi mümkündür.

Bilindiği gibi tuzlu sular, banyo uygulamaları tarzında kullanıldığında, bazı iltihabi durumlarda etkili olurlar ki, bu özelliğe ‘rezolutif etki’ adı verilir. Bu nedenle, kadınlarda ge-nital organların kronik iltihaplarında, lokomotör sistemin bazı süprasyonlarında, drenaj temin edildikten sonra travmatik nedenlere bağlı kaynaması gecikmiş kırıklarda, yine travmaya bağlı romatizmal sendromlarda, küçük çocukların lenf bezlerinin şişmesinde, kemik tüberkülozunun bazı şekillerinde, üst solunum yollarının spazmodik astmatiform send-romlarında değerlendirilebilir. Üst solunum yollarının yukarıda sözü edilen hastalıklarında, uygulamalar sırasında alman radyoaktif emanasyonların tesirinin arttırılmasının istendiği hallerde, inhalasyon uygulamaları yapılmak suretiyle, suyun içeriğindeki gazların daha yoğun bir şekilde organizmaya dahil edilmesi sağlanır. Suya bazı reçineli maddelerin eklenmesiyle, üst solunum yolları üzerindeki spazm çözücü etki çok daha hızlandırılabilir. Ayrıca, aerosol uygulamaları tarzında ve antibiyotikler katılarak bu tür tuzlu ve fazla radyoaktifli suların üst solunum yolları ve akciğerler üzerinde çok yararlı bir tedavi aracı olarak kullanılması iyi olur.

Çamur banyosu ve inhalasyon uygulamalarıyla tanınan Kestanbolu Kaplıcası, bu yörenin en önemli sularından biri olarak kabul edilmektedir. Ancak, çok daha modern cihazlara ve yeni bir görünüme kavuşturacak modern tesislere gereksinim vardır. Sadece suların değerlendirilmesi bu konuda yeterli olmayacaktır. Debisinin çok fazla olması, yapılacak çok değişik uygulama tarzlarının gerçekleştirilmesini sağlayacaktır. Yakınında bulunan radyoaktif çamur platformları dikkate alındığında, bu uygulamaların daha da zenginleşeceği kesindir. Bölge, üzerinde gayet ciddi çalışmalar yapılması gereken ve Avrupa ülkelerindeki benzer sularla yürütülecek rekabette her zaman için bir adım öne geçebilecek bir potansiyele sahiptir.

Kaplıcanın; kadın ve erkeklere ait olmak üzere, iki adet tedavi havuzu, beş adet özel banyosu ve bir Fizik Tedavi Ünitesi vardır. Yardımcı tesisler açısından hiçbir sıkıntı yaşanmamaktadır. Konaklama olanakları gün geçtikçe arttırılan kaplıcada, 100 yatak kapasitesiyle hizmet veren bir de otel mevcuttur.

Tekgöz Kaplıcası

Tekgöz Kaplıcası, Kayseri’nin Himmetdede beldesine bağlı Yemliha köyünde olup, il merkezine uzaklığı 38 kilometredir.

Tekgöz Kaplıcası, Selçuklular ve Osmanlılar zamanından bu yana işletilen tarihi kaplıcalarımızdan biridir. Kaplıca alanında, Selçuklulardan kalma büyük bir hamam yıkıntısı bulunmaktadır.

Madeni az ılıca ve içmeler grubuna dahil olup, sodyum bikarbonatlı bir sudur. Temperatürü 40°C, pH değeri 7.2, radyoaktivitesi ise 4.5 emandır. Su sıcaklığının ideal olmasına karşın, debisi çok fazladır. Bu nedenle üzerinde çok daha geniş işlevli modern tesislerin kurulmasında yarar vardır. Banyo tedavisi; romatizma, nevralji, nevrit, yarım felçler, kırık ve çıkıklardan sonra oluşan eklem tutuklukları, muhtelif kemik hastalıkları, ağrılı hastalıklar ve kadın hastalıkları için çok yararlıdır.

Yeterli sayıda konaklama tesisinin bulunduğu kaplıcanın, tedavi havuzları ve çok sayıda sıra banyosu bulunmaktadır. Her türlü yardımcı tesisin yer aldığı kaplıcada ulaşım sorunu da yaşanmaz.

Köşk Kaplıcası

Köşk Kaplıcası, Konya ili Hüyük ilçesinin en ünlü kaplıcasıdır. İlçeye bağlı Köşk köyündedir. ‘Köşk Hamamı’ diye de bilinir. Köşk Köyü Camii’ne vakıf olsun diye yaptırılmıştır. Orijinal bir Selçuklu hamamıdır.

Kare biçimindeki binanın üzerini bir kubbe örter. Suyun kaynağı binanın içine alınmıştır. Tam ortada, eni 4.40 m., boyu 7.50 m. ve derinliği 1.50 m. olan taş bir havuz bulunur. Havuzun her iki tarafında soyunma kabinleri yer alır. Fazla sular, güneydeki bir delikten boşalır. Dışarı çıktığında iki kademeli bir havuzda toplandıktan sonra bahçeye dağılır.

Hem banyo, hem de içme olarak kullanılan suyun sıcaklığı 36°C, debisi ise 68 It/sn.dir. Bileşiminde kalsiyum sülfat, bikarbonat ve demir bulunması, böbrek taşları üzerinde, ortostatik albüminüride, iltihap ve nefrit sekellerinde onu etkin kılmaktadır. Diüretik etkisi güçlüdür. Nevralji, nevrit, romatizma, çocuk felci, kırık-çıkık sekelleri ve cilt hastalıklarında yararlı bir sudur. İçme kürlerinin, mide, bağırsak, karaciğer ve safra kesesi üzerinde olumlu etkisi görülür.

Köşk Kaplıcası’na ilgi son yıllarda artmıştır. Hamamın yanında bulunan küçük bir motel ihtiyaca kafi gelmemektedir. Üzerinde yatırım yapıldığı takdirde, ülkenin önemli kaplıcalarından biri olmaya adaydır.