Kızılsinler Kaplıcası

Kızılsinler Kaplıcası, Eskişehir yolu üzerinde, il merkezine 27 kilometre uzaklıkta, Sabuncupınar beldesine bağlı, eski adı Kızılsinler olan Ilıca köyünde bulunmaktadır. ‘Ilıcaköy Kaplıcası’ ya da ‘Harlek Kaplıcası’ diye de anılmaktadır. Eskişehir-Kütahya karayoluna 4 kilometre mesafededir. Kaplıca alanının denizden yüksekliği 1050 metreolup, çevresi ormanlıktır. Bir vadinin iki yanına dağılmış evler ve villalarla kaplı tipik bir termal köy görünümündedir.

Kızılsinler Kaplıca’nın da kendine has bir öyküsü vardır. Bu öykü, her ne kadar Bursa-Çekirge Kaplıcalan’nın öyküsüyle benzerlik gösteriyorsa da, yine de tekrar tekrar anlatılacak güzellikte, destansı bir öyküdür.

“Evvel zaman içinde, insanların kaya kovuklarında, inlerde oturduğu bir çağda, şimdilerde hamam olan mağara bir koca ninenin evi, ‘Boyalık’ denilen yer de samanlığı imiş. Ninenin sarı saçlı, çakır gözlü, bal tenli bir kızı varmış. Kızın vücudu kadar, içi de temiz ve güzelmiş. Eliyle büyüttüğü sarı ineğe bütün sevgisiyle bağlanan kız, akşam sabah yemini, suyunu kendi eliyle verirmiş. Bir gece ineğine saman almak için samanlığa girmiş. Burada kulağına birtakım uğultular gelmiş. Çok derinden gelen bu sesleri hiçbir sese benzetememiş. Kulak vermiş, ses kendine hitabediyormuş:

Güzel kız, melek kız! Geliyorum, geliyorum! Ama. söyle bana; harlayarak mı geleyim, gürleyerek mi?

O ana kadar korku nedir bilmeyen ceylan yapılı dağların kızı, ilk kez bu gizemli ses karşısında irkilmiş, ilk kez bu sesle ürpermiş, sarsılmış. Hemen nineciğine koşmuş. Heyecanını onun sıcak koynunda söndürdükten sonra, her şeyi olduğu gibi anlatmış.

Nine ile sarı kız bir hayli düşünmüşler, ne bu diye? Dağ anası mı, orman ejderhası mı? İn mi, cin mi? Haydut mu, yoksa kıza gönül vermiş bir sevdalı mı? Ya harlamasına, gürlemesine ne demeli? Bunu bir türlü çözememişler ve kimselerç diyememişler. Her iyi ve kötü gün gibi, o günün de sabahı olmuş. Gündüz gözüyle köşeyi bucağı aramışlar, taramışlar, ama hiç kimseyi bulamamışlar.

Ertesi gece, her nedense, vakti geldiğinde kızla ninesi yerinde duramamış, samanlığa koşmuşlar. Bu sefer ses daha açık ve belirgin geliyormuş. Nine girdiğinde susan, kızla yalnız kaldığında beliren ve benliklerini sarsan o sese karşı yine hiçbir şey diyememişler. Üçüncü gün kız kararlıymış. Gaipten gelen sesin sahibi her kimse, neyse çıksın meydana istiyormuş.

O gece, karanlıkların derinliğinden süzülen ses tekrar ortaya çıkmış. Uğultular güçlenmiş ve sanki kayalar birden bire dile gelmiş. Ses;

Güzel kız, sarı kız! Geliyorum, geliyorum… izin ver! demiş.

Kızın şiddetle çarpan göğsünden yanıt olarak küçük bir çığlık yükselmiş. Dayanamayıp; İn misin, cin misin? Ne isen gel de göreyim! diye bağırmış.

Ses tekrar sormuş:

Harlayarak mı geleyim, gürleyerek mi?

Kız da, tüm cesaretini toplayarak karşılık vermiş:

Harlayarak gel, ey mübarek!

Bu duyulan son ses olmuş. Oyuklardan, deliklerden fışkıran sular her tarafı kaplamış. Samanlığa dolan sıcak sular, kısa sürede bu ay parçası kızı sarıp götürmüşler.

Koca nine ile sarı inek ne olmuş bilinmez! Fakat, o günden beri hamama giren ince, duygulu ve temiz içli kızlar, hamamın loşluğu içinde harlayarak akan suların aynasında, sarı saçlı, altın telli, melek çehreli bir kızın gülümsediğini görürler, akan suyun sesine karışan şakıyan sesini duyarlar ve onun sıcaklığında sarı kızın gönül ateşini bulurlar…”

Kızılsinler Kaplıcası’nda da, bileşimleri birbirine oldukça benzeyen çok sayıda sıcak ve soğuk su kaynağı bulunmaktadır. Temperatürleri 2543°Carasında değişen bu kaynaklardan bazıları kaplıca, bazıları da içme olarak kullanılmaktadır.

Mağaranın içindeki bir kayadan çıkan en önemli kaynaklardan biri Harlek adıyla bilinmekte ve bir havuzda toplanmaktadır. Bu su, Erkekler Hamamfnın tamamını, Kadınlar Hamamı’nın da yarısını beslemektedir. Önemli bir diğer kaynak ise Haslas Kaynağı’dır. Bu kaynak, açık yüzme havuzunu besler. Üçüncü önemli kaynak ise, Göz Suyu’dur. Diğer küçük kaynaklar, dere yatağının karşı tarafında yer alan otel ve motellerin banyolarını beslemekte kullanılmaktadır.

Yaz kış sürekli kür uygulamalarının yapılabildiği ender kaplıcalardan biri olan Kızılsinler Kaplıcası’nın suyu; madeni az, yani oligometalik ılıca ve içmeler grubuna dahil, bileşiminde kalsiyum bikarbonat, sülfat ve magnezyum bulunan bir sudur. Az miktarda da iyot ve bromür içerirler. Kaynakların sıcaklıkları 25.2-43°Carasında değişmektedir. Radyoaktiviteleri 0.32-1.82 eman, pH değerleri ise 6.64-6.87 arasındadır. Toplam debileri 41 İt/sn.dir.

Banyo tedavisinden; her çeşit romatizmalılar, nevralji ve nevritliler çok faydalanırlar. Açık havada yapılacak banyoIar; çocuk felçleri, hemipleji ve kırık-çıkıklardan sonra bacakların güçlenmesine çok iyi gelir. Cilt ve kadın hastalıklarına önerilen bir sudur. Kadınlar Hamamı içinde bulunan Göz Suyu’nun da, göz hastalıklarının tedavisinde yararlı olduğu bilinmektedir. Yine aynı hamamda yer alan çeşmenin suyu müshil etkisi göstermektedir.

Daha önce de söylediğimiz gibi, bu bölgede çıkan bütün maden sularının bileşimleri aşağı yukarı birbirinin aynıdır. Bir litredeki total mineralizasyon miktarı 800 miligramı geçmemektedir. Taşıdıkları hâkim anyon bikarbonattır. Buna göre, tüm bu suları, toprak alkali, bikarbonatlı, oligometalik sular grubuna dahil etmek gerekir. Ayrıca, az miktarda sülfat anyonu içerenleri de vardır. Her iki kaynağın suyu, Göz Suyu kaynağından farklı olarak 43°C termalite gösterirler. Sofra suyu özelliğini taşıyan bu sular, genellikle alkalik sofra sularında olduğu gibi, karaciğer ve safra yolları üzerinde, özellikle sülfat içermeleri nedeniyle de böbrekler üzerinde hafif bir etki oluştururlar. Keza, metabolizma hastalıklarında, kan düzeyinde birikmiş bazı maddelerin temi denmesinde bir lavaj suyu olarak değerlendirilebilirler. Sıcaklığı yüksek olan sularla yapılan uygulamalar, bilhassa ağrılı sendromların tedavisinde endikasyon kazanır.

Kaplıcada, tedavi tesisi olarak; günlük su ihtiyacı 480 metreküp olan üstü açık bir yüzme havuzu, Kadınlar Hamamı ile Erkekler Hamamı’nda birer havuz bulunur. Yardımcı tesis sıkıntısı çekilmez. Konaklama için ise, çok sayıda otel, motel, pansiyon ve kamp yeri mevcuttur. Toplam yatak kapasitesinin 1500’ü bulduğu kaplıca alanındaki en önemli tesis, Kütahya Belediyesi’ne ait olan iki yıldızlı Harlek Termal Otel’dir. 75 odada 168 yatakla hizmet veren tesisin, ayrıca 30 adet Bungalow tipi evi de mevcuttur. Tepe üzerinde, çam ormanları arasında bulunan otelin çevresinde trekking parkurları ve piknik alanları yer alır. Otelde; termal yüzme havuzu, havuzlu Türk hamamı, sauna, sağlık kabini vs. gibi üniteler bulunmaktadır.

Yoncalı Kaplıcaları ve Çamur Banyosu

Yoncalı Kaplıcaları ve Çamur Banyosu, Kütahya’nın 16 kilometre kuzeybatısında, Tavşanlı yolu üzerindeki Yoncalı köyündedir. Deniz seviyesinden 1010 metre yükseklikteki kaplıca alanı, yaklaşık 500 dönümlük bir araziye yayılmıştır. Burası, Kirazlı çam ormanları ile Demirören ve Sarıören meşe ormanlarıyla kaplı, Kiraz Dağı’nın eteklerine kadar uzanan olağanüstü güzellikte bir dinlenme yeridir. Dr. Rıza Reman ‘Balneoloji’ adlı eserinde Yoncalı Kaplıcaları’ndan söz ederken, Hierokles, Busching, Hassel, Harles gibi araştırmacı gezginlerin bu kaplıcalardan övgüyle söz ettiklerini yazar. Dr. Reman, aynı eserinde; “1884 tarihli Hüdavendigâr Vilayeti Salnamesi’nde, Yoncalı tabir olunan ılıca hamamının banisinin hükümdarı sâlifeden Keykubat olduğu, meşhur ve mütevatidir kaydının bulunduğunu” söylemektedir. H. K. Erdem’den aktardığı bir başka ifadeye göre; “Yoncalı Kaplıcalan’nın Selçuklu hükümdarlarından Alaeddin Keykubat zamanında inşa edildiği, halen kullanılan iki genel havuzun Selçuklu dönemi eseri olduğu ve zaman zaman tamir gördükleri bilinmektedir” der. Her kaplıcanın kendine özel bir efsanesi olduğu gibi, Yoncalı Kaplıcalan’nın da çok yaygın bir efsanesi vardır:

“Selçuklu döneminde Kütahya’da, Sultan Alaeddin Keykubat’ın perdedârı Ramazan Bey’in kızı Gülümser Hatun, çok kötü bir cilt hastalığına tutulur. Devrin hekimleri bütün gayretlerine rağmen bu iğrenç ve bulaşıcı hastalığı tedavi edemezler. Kızın sağlığından ümit kesilir ve bulaşma korkusu nedeniyle ıssız ve sakin bir yere bırakılması düşünülür. Gülümser Hatun, beraberinde birkaç yardımcısıyla birlikte’, bugün ‘Yoncalı’ diye bilinen bölgeye getirilir. Çadırlar kurulur ve kız orada kendi kaderine terk edilir.

Cildinde oluşan yaralardan büyük üzüntü duyan Gülümser Hatun ve beraberindekiler, bir gün, oralarda dolaşan tüyleri dökük, etleri yara içinde bir cılız tilki görürler. Tilki, düzenli olarak her gün ikindi serinliğinde, çadırın yanından geçerek bir yere gider ve döner. Merak edip ilgilenirler. Gün geçtikçe tilkinin yaralarının kapandığını ve tüylerinin yeniden çıktığını sezinleyen Gülümser Hatun, bir gün gizlice tilkiyi takip eder. Bir de bakar ki, çayırlığın arkasında bir bataklık var ve tilki bir batağa girip yuvarlanıyor. Sonra, ikinci bir bataklığa giriyor ve son olarak da bir başka suda yıkanıp durulanıyor. Kızın canyoldaşları, onun da çamur banyosu yapmasını teklif ederler. Gülümser Hatun da bu doğrultuda bataklığa girip çıkar, ardından sıcak suda yıkanır. Günden güne iyileşir, eski sağlığına ve güzelliğine kavuşmaya başlar.

Bir gün, tam banyodan çıktığı sırada, civardan geçen bir çoban onu görür. Yüksek sesle; ‘İn misin, cin misin… yoksa peri kızı mısın?’ diye sorar. Kız bundan çok memnun olur. Karşılıklı olarak birbirlerini severler ve hep beraber geri dönüp babasının huzuruna çıkarlar. Babası çobana; ‘Dile benden ne dilersin?’ diye sorar. Çoban birkaç kez onun sağlığını dilerse de, sonunda Gülümser Hatun’ın ısrarlı bakışlarının etkisi altında kalarak kızına talip olduğunu söyler. Hemen düğün dernek kurulur, kızla çoban evlendirilir. Yoncah’nın şifalı sularından memnun kalan baba da, şükran ve memnuniyetinin bir ifadesi olarak o mevkide bir hamam ve bir camii yaptırır. (1233) Bugün dahi bu camii ve hamam, şifa umuduyla gelen hastalara hizmet vermektedir.”

Yoncalı Kaplıcalan’nı besleyen kaynaklar çoktur. Bileşimleri birbirine benzemekle beraber, beş ana grup halinde toplanmışlardır:

a) Göklıurna kaynakları: Bu kaynaklar, üç ayrı kaplıcanın bulunduğu bir gruba hitab eder. Temperatürleri 3943°C, pH değerleri 6.52-7.08 arasında değişmektedir. Bikarbonatlı, sülfatlı, kalsiyumlu ve karbondioksitli sulardır. Toplam debileri 8 İt/sn. civarındadır.

(aa) Erkekler Hamamı: Radyoaktivitesi 7 emandır.

(ab) Arslanağzı Hamamı: Radyoaktivitesi 10 emandır. Kayaların içine oyulmuş doğal bir kaplıcadır.43°C’deki sıcak su, arslanağızı tarzındaki bir oluktan hamamın içine döküldüğü için bu adı almıştır.

(ac) Kadınlar Hamamı: Radyoaktivitesi 7 emandır.

b) Namazgah Kaynağı: Son zamanlarda debisi azalan bu kaynağın suyu ayrı bir havuzda toplanmaktadır.

c) Çamur Suyu Kaynakları: Bu bölgede bulunan üç kaynağın ikisi tamamen bataklık halindedir. Üçüncü kaynağın debisi ise yüksek olup, etrafı çitle çevrilerek ayrı bir bölüm haline getirilmiş, çevresine dinlenme kabinleri ile duşlar yapılmıştır.

Bu kaynakların radyoaktivitesi 19 emandır. Bileşiminde yüksek oranda kükürt bulunmakta, temperatürü ise 3032°Carasında değişmektedir. ‘Moor’ türü çamurun en güzel örneğini burada bulmak mümkündür.

d) Çelikli Fokurdak Kaynakları: Bikarbonat, sülfat, kalsiyum ve magnezyum içeren kaynaklardır. Radyoaktiviteleri 21 eman civarındadır. Vali Kaplıcası’ndaki havuzu besleyen bu kaynaklar, aynı kaptajda toplanmış, radyoaktif ve çelikli sulardır.

e) Düldül Kaynakları: Bikarbonat, sülfat ve kalsiyum içeren bu kaynaklar, oligometalik maden sularının sahip olduğu özellikleri gösterirler. Ortalama radyoaktif değerleri 15 emandır. Toplam debi miktarı 16 İt/sn.dir.

(ea) Küp Kaynağı Erkek Hamamı: Radyoaktivitesi 7 emandır.

(eb) Dübecik İncirli Hamamı: Debisi 5 İt/sn.dir. Radyoaktivitesi 18 emandır.

(ec) Dübecik Gelinyatan Hamamı: Radyoaktivitesi 15 emandır.

(ed) Dübecik Altıntaş Hamamı: Radyoaktivitesi 15 emandır.

Yoncalı bölgesinde bulunan tüm kaynak sularının bileşimleri hemen hemen birbirinin aynıdır. Bunlar, toprak kalevili, acı, bikarbonatlı sulardır. Toplam mineralizasyonları litrede 800 miligram civarında olup, oligometalik suların özelliklerini gösterirler. Az miktarda karbondioksit, bazılarında yine az miktarda florür bulunmaktadır. Endikasyon özellikleri birbirlerine yakın değerlerdedir. Ancak, burada sular, orga nik menşeli ve asırlardan beri birikegelmiş artıklarla karıştığından, yöreye has bir özellikte, bambaşka bir uygulama olanağı ve zenginlik kazandıran çamurlara sahiptir. Organik,etkinliği bilinen maden sularının bu etkinliklerini bir kat daha fazlalaştıran çamur banyolarının yapılacağı ideal bir ortamı oluştururlar.40°Ccivarındaki termalite, doğal yöntemlerle çamur banyosu yapılmasının yanı sıra, ağrılı organ ve eklemler üzerinde lokal uygulamalara da imkân vermektedir.

Banyo ve çamur tedavisi; her çeşit romatizma, siyatik, deri ve kadın hastalıkları, gıda metabolizması bozukluğundan ileri gelen gut ve şişmanlık hallerinde yararlı olur. Suların ve çamurun radyoaktiviteleri yüksek olduğundan, nevraljiIi hastalara çok iyi gelir. Nevrit ve polinevritlerde, çocuk felçlerinde, kırıkçıkık sekellerinde, hareket sistemi aksaklıklarında çok iyi sonuçlar alınır.

Yoncalı Kaplıcalarında bulunan Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi’nde; başta ortopedi ve fizik tedavi olmak üzere beş farklı branşta uzmanlaşmış doktor kadrosuyla, fizyoterapist ve diğer yardımcı personel görev yapmaktadır. Merkezde ayrıca; Türk hamamı, jakuzzi, jimnastik salonu vs. gibi yardımcı üniteler de mevcuttur. Kür merkezine tedavi amacıyla gelen hastalar, önce uzman hekim kontrolundan geçirilmekte, hastalığın tanısı konmakta ve sonra hekim ve fizyoterapist işbirliğiyle özel bir tedavi programı hazırlanmaktadır. Söz konusu kaynaklardan42°Csıcaklıkta çıkan termal suyun bikarbonat iyonunca çok zengin olması ve kalsiyum ve magnezyum iyonlarını da içermesi, Behçet hastalığı ve paget gibi hastalıkların tedavisini de mümkün kılmaktadır.

Kaplıca bölgesinin belediye hizmet sınırı içine alınmış bulunması, klasik koşullarda sürdürülen termal hizmetin görünümünü birden bire değiştirmiş ve Yoncalı Kaplıcalan’nın daha modern bir görünüm kazanmasına neden olmuştur. Bu gün, toplam yatak kapasitesi 1000’i aşmakta, çok sayıda otel ve motel, konaklama ihtiyacını karşılamaya yeterli olmaktadır. Bu tesislerden en önemlisi; dört yıldızlı TÜTAV Termal Otel ve Tedavi Merkezi’dir. Otel; 53 odada 184 yatak ve 8 süitle hizmet vermekte, fiziktedavi, masaj, bitki ve çamur banyoları vs. gibi birçok üniteyi bünyesinde bulundurmaktadır.

Ceren Kaplıcası

Ceren Kaplıcası, Manisa ili  Kula ilçesine bağlı Şahitler Köyündedir.Suları iki hamama akar.

Kaplıca çevresinde görülen yapı kalıntıları bu şifalı suyun çok eskilerden beri tanındığına işarettir.

Küçük hamamın suyunda, bol miktarda CO2 Gazı vardır. Bu yönüyle de sıcak gazlı sulardan sayılır ve büyük değer taşır.Suyun sıcaklığı 50C’dır.
İçme olarak mide,karaciğer,safra yolları hastalıklarında, banyosu ile de romatizma kırık çıkık ve kadın hastalıklarında büyük fayda sağlar.

Süleymanlı Kaplıcası

Süleymanlı Kaplıcası, Kahramanmaraş il merkezinin 57 kilometre kuzeyinde, eski Elbistan-Maraş kervan yolu üzerinde, Süleymanlı beldesine bağlı Ilıca köyündedir.Süleymanlı Kaplıcası, halk arasında ‘Zeytin Kaplıcası’ diye de bilinmektedir.

Temperatürü 41-45°C arasında değişir. Bileşiminde yüksek oranda kükürt bulunan suyu, romatizmal hastalıklara, deri hastalıklarına yararlıdır. Kırıkçıkık sekelleri üzerinde de olumlu etki yaptığı bilinmektedir. Konaklama sorununun yaşanmadığı kaplıcada, sosyal tesisler nitelik ve nicelik olarak yeterli seviyededir.

Karaada Güzellik Ilıcası

Muğla ili Bodrum ilçesinin en ünlü şifalı su kaynağı olan Karaada Güzellik Ilıcası ‘Karaada Ilıcası’ olarak da anılır. Bodrum limanının 5 kilometre güneyinde, Karaada’da dır.

Karaada Ilıcası, denizin hemen kıyısında yer alan büyükçe bir mağaranın içindeki kayalardan kaynar. Çıkan su sahilde bir havuz oluşturduktan sonra denize dökülür.

Günü birlik düzenlenen motor seferleriyle ulaşılan Karaada, özellikle yabancı turistlerin ilgisini çeken bir adadır. 20 kilometreye varan çevre uzunluğu ve 10 kilometrekareyi bulan yüz ölçümüyle, pek de küçük sayılmayacak ölçülerdedir.

Karaada Ilıcası’nın suyu, sodyum klorürlü maden suları grubunda incelenmiştir. Bileşiminde; sodyum klorür ile az miktarda florür, bromür ve karbondioksit vardır. Temperatürü 33°C, radyoaktivitesi 2.35 eman, pH değeri 6.38’dir. Debisi yüksektir. Banyo tedavisi; romatizma, eklem yapışıklıkları, nevrit, polinevrit ve poliomiyelit hastalıklarına iyi gelir.

Suyu, yüksek oranda tuzlu ve ılık bir sudur. Dış uygulamalarda değerlendirilmesi uygun olur. Lokomotör sistemin hareket güçlüğü gösteren romatizmal sekellerinde, kırıklarda, kan oluşumunun geciktiği durumlarda, kronik iltihaplı hastalıklarda ve özellikle kronik jinekolojik iltihaplarda rezolutif etkinlik kazanır.

Karaada Güzellik Ilıcası; cilt hastalıklarına da iyi geldiği ve cildi güzelleştirdiği gerekçesiyle yabancı turistlerce çok ilgi görmektedir. Buradaki çamurun, güzelliği ile ünlü Mısır Kraliçesi Kleopatra’ya gönderildiği söylencesine kapılan ziyaretçiler, mağara içindeki çamuru güzelleşmek amacıyla yüzlerine ve vücutlarına sürmekte, daha sonra ılıca suyunda banyo yapıp temizlenmektedirler.

Adada bulunan irili ufaklı Fok Mağaraları’nın bazılarında rastlanılan sıcak suların da, aynı kaynaktan sızan sular olduğu, sıcaklıklarının Ege Denizi’nde sık sık meydana gelen depremlerin sonucunda 29-35°C arasında değiştiği tespit edilmiştir.

Karaada’da çok sayıda konaklama ve diğer yardımcı tesisler bulunsa da, özellikle yaz aylarında yoğunlaşan turizm hareketliliği bu konuda sıkıntı yaşanmasına neden olmaktadır.

Ladik Kaplıcaları

Samsun’un Ladik ilçesi de, ülkenin çeşitli yerlerinden tedavi amacıyla gelen çok sayıda ziyaretçiyi kendine çekmektedir. Ladik Kaplıcaları diye de anılan bu şifalı sular, ilçe merkezine 10 kilometre uzaklıktaki Hamamayağı köyünde, Samsun-Amasya karayoluna 3, Havza ilçesine ise 13 kilometre mesafededir. Kaplıcaların denizden yüksekliği 60 metredir.

Hamamayağı ve Hırlas isimlerindeki bu kaplıcalar, Roma ve Bizanslılar tarafından da işletilmiş tarihi kaplıcalardandır. Kalsiyum bikarbonatlı ve magnezyumlu olan suyunun temperatürü36°C, pH değeri 7.22, radyoaktivitesi 14.15 emandır.

Banyo tedavisi; sinir sistemi rahatsızlıklarına, hemiple-ji ve çocuk felçlerine önerilir. Ruhsal yorgunluk geçirenler bu sudan fazlasıyla yarar görürler. Dış uygulamalarda genellikle sedatif, içme kürlerinde ise diüretik etkisinden yararlanılır.

Kaplıcalarda; tedavi havuzlarının dışında çok sayıda sıra banyolar vardır. Sosyal tesis bakımından sıkıntı çekilmez. Konaklama için, yatak kapasitesi 200’le sınırlı otelinden yararlanılır. Otelin yetersiz kalması durumunda, ilçe merkezindeki diğer konaklama tesislerinden yararlanmak da mümkündür.

Havza Kaplıcaları ise, Samsun’a85 kilometreuzaklıktaki Havza ilçesindedir. Üç ayrı hamamın yer aldığı kaplıcaların suyu tek bir kaynaktan ve kaptajdan dağılmaktadır. Yörenin deniz seviyesinden yüksekliği 650 metredir.

Havza Kaplıcaları da tarihi çok eskilere dayanan kaplı-calarımızdandır. Strabon; kaplıcaların eskiden çok meşhur olduğunu ve Romalıların buraya ‘Thermae Phosemonitarum’ adını verdiklerini yazar. Kaplıcalar, üç farklı hamam kompleksinden oluşmuştur:

a) Büyük Hamam: Bazı tarih kitaplarına göre Roma-Bi-zans döneminde, bazılarına göre Selçuklu döneminde yapıldığı iddia edilir, ikinci görüşü savunanlara göre; Roma ve Bizanslılardan kalma hamamlar zamanla harap olmuş, bugün ayakta duran yapılar Selçuklular tarafından yaptırılmıştır. Tarihi kayıtlara göre; bu hamamın bulunduğu yerde büyük bir kilise varmış. 8 Ağustos 1022 tarihinde meydana gelen bir depremde bu kilise yok olmuş. Yeraltında fışkıran sıcak sular, ancak 9 gün sonra durulabilmiş. Daha sonra bu alanın üzerine bir hamam yapılmış.

Amasya Salnamesi’nde; hamamın taş örgülerinin 1245 yılında yapıldığı ve Selçuklu hükümdarlarınca onarıldığı yazmaktadır. Yine aynı kitapta; Büyük Hamam’a, ‘Şadi Paşa’ya da ‘Sultan Mesut’ hamamı da denildiği kaydı düşülmüştür. Biri büyük, iki küçük kubbesi olan hamamın içine Arslanağzı denilen kurnanın yanında ehram şeklinde küçük bir sütun vardır. Burası Kızgözü olarak adlandırılır. Bu nedenle Büyük Hamam, halk ağzında ‘Arslanağzı’ ya da ‘Kızgözü’ kaplıcası olarak da bilinmektedir.

b) Küçük Hamam: Büyük Hamam’ın hemen yanında bulunan Küçük Hamam, yapılış itibariyle hiç ona benzemez. Bu hamam, yine Selçuklular döneminde, Amasya emiri Yargıç Paşazade Mustafa Bey tarafından yaptırılmıştır. Mimari tarzı tamamen Selçuklu mimarisine uymaktadır.

c) Maarif Hamamı: Bu hamam hepsinden yeni olup, Abdülhamit’in son Dahiliye Nazırı Mazlum Paşazade Memduh Haşa tarafından yaptırılmıştır. Atatürk’ün 1919’da on sekiz gün süreyle kaldığı kaplıcadır.

Bu konuyla ilgili gelişmeler şu şekilde cereyan etmiştir: “25 Mayıs 1919 tarihinde, Kavak ilçesinden Havza’ya gönderilen telgrafta; ‘Mirliva Mustafa Kemal adında bir zat Havza’ya gelecektir. Böbreklerinden rahatsız olduğu için kaplıcalarda kalacaktır.’ denir. Bunun üzerine kendisine Mesudiye Oteli ile Ali Ağazadeler’in konağı hazırlanır ve beklenen kişi aynı gün akşam üzeri Havza’ya gelir, ilk geceyi konakta misafir olarak geçiren Mustafa Kemal, daha sonra otele yerleşir ve 13 Haziran 1919 gününe kadar orada kalarak hem tedavi olur, hem de milli mücadelenin hazırlıklarına başlar. Atatürk, Samsun’a üçüncü gelişlerinde, yani 24 Eylül 1924 tarihinde Havza’ya tekrar uğrar. Havzah’lara hitaben bıraktığı yazı şöyledir; ‘Sizlerle en elemli, en yeisli günlerde tanıştım. Aranızda günlerce kaldım. Bana mazinin hatırasını tekrarlatan şu daire içinde kıymetkâr mesai ve muavenetinizden pek müstefit oldum. Eğer Havzah’ların o samimi ve metin hüsn-ü kabulleri olmasa ve eğer Havza’nın nafi şifalı kaplıcaları ahval-i sıhhiyem üzerinde müspet bir tesir bırakmasaydı, emin olunuz ki inkılâp için çalışamayacaktım. Bundan dolayıdır ki, Havza ve Havzah’lara çok şey borçluyum. Kalbi rabıtamda ebediyyen saklıyacak ve sizi hiç unutmayacağım. İlk cür’eti, ilk cesareti gösteren sizlersiniz. İnkılâp ve cumhuriyet tarihinde kahraman Havza’nın ve Havzah’ların büyük bir yeri vardır. Gazi Mustafa Kemal.'”

Havza Kaplıcalan’nın suyu, sodyum bikarbonatlı, oligo-metalik bir sudur. Temperatürü52°C, pH değeri 7.85, radyoaktivitesi 4.47 emandır. Suyun debisi saniyede 1.6 litredir. Banyo tedavisi; her çeşit romatizma, nevralji, nevrit, poli-nevrit, kırık-çıkık sekelleri ile lezyonel olmayan jinekolojik sendromlarda önerilir. Tüm bu hastalıkların tedavisinde sédatif etkisi ön plandadır. Ayrıca, kronik bronşit, mide ve bağırsak ile böbrek hastalıklarında kaplıca suyundan çok olumlu sonuçlar alınır.

Türkiye’nin her yerinden ziyaretçilerin geldiği bu ünlü kaplıcalar, yurtdışından da çok sayıda hastayı ağırlamakta, ilgi çeken tarihi mimari yapısı ve şifalı özellikleriyle ilçe turizmine büyük ölçüde katkıda bulunmaktadır.

İlçede pek çok otel, motel ve pansiyon vardır. Bunların içinde en önemlisi, aynı zamanda termal hizmet veren iki yıldızlı Maarif Kaplıca Oteli’dir. 23 odada 48 yatakla hizmet veren tesiste her türlü ihtiyacı karşılayacak yardımcı üniteler bulunur. İlçedeki toplam yatak kapasitesi 2000’i geçer. Bele-diye’nin sürekli yatırım çabası içinde olması, ilçeyi kısa sürede sağlık turizminin tercih edilen yerlerinden biri haline getirecektir.

 

Balıklı Çermik

Sivas ili Kangal ilçe merkezine yaklaşık 13 km. mesafede bulunan Kavak Deresi vadisinde yer alan Balıklı Çermik deniz seviyesinden 1500 metre yüksekliktedir.

Kaplıcanın bulunduğu alan, 1917 yılında sazlık ve sulak bir bölgeymiş. Ayağında yara olan bir çobanın tesadüfen tedavi olmasından sonra, yöre halkı açtığı ilkel çukurlardan yararlanmaya başlamış. Kaplıcaya ‘Yılanlı Çermik’ denilmesi bu tarihlere rastlar. Daha sonra suda, nereden geldiği bilinmeyen küçük balıklar görülmeye başlanmış. Balıklar, çukurlara girenlerin vücudundaki yara kabuklarını, sivilce başlarını koparır, bu şekilde temizlenen yaralar da, suyun şifalı etkisinin de tesiriyle çok çabuk iyileşirmiş. Suyun hızlı bir şekilde tanınmasına neden olan etkenlerin başında geldiğinden, balıklar kaplıcanın sembolü olmuş ve yöre bu kez ‘Balıklı Çermik’ diye anılmaya başlanmış. Halk, 35-36°C sıcaklıkta yaşayan, gri-bej renkli, 2-10 cm. boyundaki binlerce balığın kutsallığına inanır ve onlara dokunmazlar.

Sodyum bikarbonatlı, kalsiyumlu ve magnezyumlu olan kaplıcanın suyu, oligometalik ılıca ve içmeler grubunda değerlendirilmiştir. Temperatürü 35-36.5°C, pH değeri 7.3, radyoaktivitesi 1.8 emandır. Kaynaklar, güney doğrultusunda sıralanmış olup beş ayrı yerden çıkmaktadır. Benzer özellikler gösteren bu kaynakların debisi yüksektir. (130 İt/sn) ve günde 5760 kişinin yararlanabileceği bir potansiyele sahiptir.

Banyo tedavisi; ruhsal yorgunluklara, kalp hastalıklarına, deri hastalıklarına, her türlü romatizmal hastalıklara, nevralji, nevrit, hemipleji, parapleji gibi sinir hastalıklarına, kırık-çıkık sekellerine, travmatik eklem ve kas hastalıklarına, banyo ve lavaj uygulaması suretiyle kadın hastalıklarına ve bazı cilt hastalıklarına önerilmektedir. İçme tedavisi; böbreklerde kum ve taş oluşumunda, tekrarlayan durumlarda etkili olur.

Kaplıcanın en önemli özelliği ise, artık dünyaca ‘Doktor Balıklar’ namı altında ün yapan bu balıklardan, tıbben olmasa bile, tıbba yardımcı bir unsur olarak yararlanılmasıdır. ‘Cyprinide=Sazangiller’ familyasına dahil ‘Cyprinion Macrostamus=Beni Balığı’ ile, Kayabalığı türlerinden ‘Garra rufa=Yağlı Balık’ cinsi bu balıklar; delici, emici ve pansumancı olmak üzere üç gruba ayrılırlar. Tahriş olmuş durumdaki veya herhangi bir enfeksiyon sonucu oluşmuş cilt dokusundaki yaraları, egzema, cerahatli sivilceler ve sedef hastalığı oluşumlarını iyileştirmekte yardımcı olurlar. Kaplıcada, havuza giren kişilerin etrafında toplanan ince ve kahverengi-gri-bej renkli balıklar, derhal faaliyete geçer ve vücut çevresinde dolaşmaya başlayarak hastalık belirtisi olan yerleri temizlemeye girişirler. Dişleri olmayan bu balıklar,36°C sıcaklıktaki suyun yumuşatmış olduğu kabarmış yara kabuklarını kopararak, cildi pürüzsüz hale gelinceye kadar temizlerler. Cilt üzerinde belirgin bir yara izi kalmaz. Tedaviden olumlu sonuç alınabilmesi için, bir günde belirli aralıklarla havuza giren ve kaplıcanın şifalı suyundan sabahları aç karnına 3-5 bardak içen hastalar, 21 gün süreyle bu tedavilerini sürdürecek olurlarsa, % 98 oranında amaçlarına ulaşmış olurlar. Diğer taraftan, yerden kaynayan su içindeki küçük kabarcıkların ve balıkların vücut üzerine yaptıkları ufak darbelerin etkisiyle, vücutta bir gevşeme ve dinlenme hali görülür. Bu tedavi tamamen yan etkisiz olup, kesinlikle herhangi bir ilaca gereksinim duyulmamaktadır. Suyun içeriğinde, cilt hastalıklarının tedavisinde etkili olduğu bilinen selenyum maddesinin bulunması, sedef hastalığı gibi psikolojik kökenli olan ve telkine çok yatkın bulunan hastalıklarda başarılı sonuçların alınmasına neden olmaktadır.

Sedef hastalığı, nedeni kesin olarak bilinmeyen bir hastalıktır. Tıp dilinde ‘Psoriasis’ olarak bilinir. Kalıtsal ve sinirsel kökenlidir. Daha çok baş derisinde, diz ve dirseklerde, tırnaklarda meydana gelen düzensiz kırmızı lekeler halinde kendini gösterir. Lekeler gümüş renginde ve pul pul olup, deri seviyesinin üstündedir. Kaşıntı yapmazlar, israil’de bulunan Lut Gölü’ndeki benzer özelliklere haiz tedavi tesislerinden sonra, Balıklı Çermik’in devreye sokulması, modern tıbbın bugüne kadar kesin çözüm bulamadığı bu tür hastalıklar için ayrıca bir ümit kaynağı olmaktadır. Bir kere, kaplıcaya girmekle sağlanan etkilenme önemli ölçüde psikolojiktir. Kişiler, şöhretini bildikleri bir yere bu şekildeki bir etkilenmeye hazır halde girerler. Buradaki sıcak, sakin ve rahat ortamda stresten uzak kalırlar. Ayrıca, aynı soruna sahip kişilerce oluşturulan dertleşme ortamının da, doğal bir grup tedavi seansı şeklinde cereyan ettiğini de söylemek mümkündür.

Sağlık turizminde dünya çapında önemli bir konuma yükselen Balıklı Çermik’teki ilk modern tesisleşme çalışması 1950’li yıllarda başlamış ve aradan geçen süre zarfında tesisleşme daha da ileri götürülerek, bugün yılın on iki ayında yurtiçi ve yurtdışından gelen hastalara hizmet veren dünyanın sayılı kaplıcalarından biri haline gelmiştir.

Kaplıcada; biri kapalı, biri yarı açık, diğer ikisi tam açık dört adet tedavi havuzu ile bir adet olimpik ölçülerde yüzme havuzu vardır. Kapalı olan havuz sadece yaralı ve hastalara, açık havuzlardan biri erkeklere, diğer ikisi ise kadınlara ayrılmıştır. Olimpik havuz ise herkese açıktır. Konaklama; 150odada 300 yatakla hizmet veren Balıklı Kaplıca Oteli’nde yapılmaktadır. Bunun dışında, birtakım motel ve pansiyon türü yerler de vardır. Ancak, sezon süresince yatak sayısı yeterli olmadığından, 1000 civarında çadır da kurulmakta, yine kaplıca sınırları içinde Avrupai nitelikte kamp ve karavan turizmine göre düzenlenmiş özel bir alan da bulunmaktadır.

Reşadiye Kaplıcası

Tokat ili Reşadiye ilçesinin 1 kilometre batısında kalan Reşadiye Kaplıcası aynı zamanda ‘Çermik’ ya da ‘Reşadiye Ilıcası’ olarak da bilinir. Günlük 7400 kişinin banyo gereneksinimini karşılayabilecek potansiyele sahiptir. Sodyum ve kalsiyum açısından zengin bir sudur. Kaynaktan çıktığı an ki sıcaklığı 48 derece olan bu su, egzersiz ve rehabilitasyon havuzlarındaki sıcaklığı 27-28 derecedir. Banyo tedavisi; romatizma, dolaşım sistemi hastalıkları, kırık ve çıkıkların tedavisi, kireçlenme, eklem ve ortopedik rahatsızlıklar, kadın hastalıkları, sinir ve cilt hastalıkları için önerilir. Ağrılı hastalıklara iyi gelir. Romatizmal ve ortopedik rahatsızlıklarda, ameliyat sonrası rehabilitasyon ve tedavilerde yararlıdır.

Bu değerli suyun şifalı özelliklerinden yararlanmak için, banyo uygulamalarının yanı sıra, içme kürleri de tavsiye edilmektedir. Reşadiye İçmeleri’ndeki suyun, değişik solunum ve dolaşım yolları hastalıkları üzerinde olumlu etkileri görülür.

Reşadiye kaplıca ve içmeleri, modern bir komplekstir. Sosyal ve yardımcı tesisleri her türlü ihtiyacı karşılayacak düzeydedir. Termal hizmetin en iyisinin verildiği Reşadiye Kaplıca Sitesi, konaklamak için de uygun bir yerdir. Kaplıca yakınında, eylül ayının son haftasında, iki gün süreyle ‘Altın Koç Festivali’ düzenlenmektedir.

Bağın Kaplıcası

Tunceli ili Mazgirt ilçesi, Dedebağ köyündeki Bağın (Dedebağ) Kaplıcası ilçe merkezine yaklaşık olarak 65 kilometre uzaklıktadır. Peri suyu kenarında bulunan Bağın Kaplıcası 3. öncelikli kaplıca sınıfına girmektedir. Su yaklaşık olarak saniyede 5 litre debiye sahip, ortalama sıcaklığı 35 derece olan suyun PH değeri 5.0’dır. Kalsiyum sülfatlı, sodyum sülfatlı ve klorür bikarbonatlı sular grubundadır.

Konaklama alanı olarak tek katlı olarak yapılan 30 yataklı konaklama tesisi ile yeme-içme tesisi ve çay bahçesi bulunmaktadır. Bu doğal kaplıca romatizmal hastalıklar, kırık-çıkık sekelleri ve kadın hastalıkları tedavisinde olumlu etki yaratmaktadır.

Emirfakılı Kaplıcası

Emirfakılı Kaplıcası, Uşak ilinin Merkez ilçesi Güre beldesine 10 kilometre uzaklıktaki Emirfakılı köyünün yakınlarında bulunan bir doğal kaynaktır. Uşak ilinin en önemli ve yöre halkı tarafından rağbet gören kaplıcalarından bir tanesidir. Özel kişi mülkiyetinde bulunan bu kaplıca 1976’dan günümüze dek halka hizmet sunmaktadır. Emirfakılı Kaplıcası saniyede 6 litre debiye ve ortalama olarak 36 derecede sıcaklıktadır.

Romatizmal hastalıklar, kırık-çıkık sekelleri, ağrılı hastalıklar gibi hastalıklara iyi geldiği bilinmektedir.