Meman Kaplıcası

Erzurum ilinde bulunan Meman Kaplıcası, karaciğer ve safra yolu hastalıklarına, bağırsakların düzenli çalışmasına etki eden şifalı özellikleriyle dikkati çeken bir şifalı kaplıcadır.

Hölenk Kaplıcası

Erzurum ilinde bulunan Hölenk Kaplıcası, karaciğer ve safra yolu hastalıklarına, bağırsakların düzenli çalışmasına etki eden şifalı özellikleriyle dikkati çeken bir şifalı kaplıcadır.

Çobandede Çermiği

Köprüköy ilçesindeki Çobandede Çermiğimde ise çok fazla miktarda karbondioksit bulunur. Termalitesi düşüktür ve total mineralizasyonu da diğer maden sularına göre çok daha az olup litrede 1.5 gram civarındadır. Buna göre; ilk gruba giren sular dış uygulamalarla değerlendirildiklerinde, termaliteleriyle sedatif, içerdikleri karbondioksit ile de vazodilatatör etki gösterirler, içme kürü tarzında kullanıldıklarında; bundan önceki sularda belirtildiği gibi, mide, bağırsak, karaciğer, safra kesesi ve metabolizma hastalıklarıyla diyabet vakalarında değerlendirilebilirler. Radyoaktif gazlar bakımından zengin olan Hasankale Ilıcası gibi düşük termaliteli sular, ısıtıldıkları takdirde aynı endikasyon özellikleri gösterirler. Radyoaktif emanasyon içermeleri, sedatif etkilerini ve ürik’asit atımını arttırıcı etki gösterir ve bu etkiyi daha belirgin bir şekle sokar, içme kürü olarak ise diğerlerinden farklı bir özellikleri yoktur. Çobandede Çermiği’nin suyu da fazla bir termalite göstermez. Bu su, litrede 1.5 gramın üstünde karbondioksit içermesi nedeniyle çok iyi bir sofra suyu olarak kullanılabilir. Bu nedenle, şişelenerek piyasaya sunulması ciddi olarak düşünülmelidir.

Çobandede Çermiği, Köprüköy ilçesine 3.5 kilometre uzaklıkta olup, halk arasında ‘Deli Çermik’ diye de anılmaktadır. Üstü açık Mr havuzun yanından kaynar. Kaptajın üzeri ise kapatılmıştır. Sodyum bikarbonat, kalsiyum, karbondioksit, demir ve bromür içeren suyunun sıcaklığı 26°C, pH değeri 6.1, radyoaktivitesi 0.59 emandır. İçeriğinde madensel tuzların az bulunması nedeniyle içmeye uygun değildir. Yöre halkı tarafından ılık suyunda banyo yapmak ve çamurundan yararlanmak suretiyle değerlendirilmektedir.

Banyo tedavisi; düşük tansiyonlular, astenik ve anemik bünyeler, romatizma ve deri hastalıkları, siyatik ve felçlere önerilmektedir. Kaynak civarında kükürt kokusu duyulmaz. Hastalar, suyun oluşturduğu bikarbonatlı çamuru vücutlarına sürerek fayda sağlarlar. Önce, çamuru sürüp güneşe yatarlar, sonra çamur kuruyup bedeni sıkıştırmaya başladığında, ılık suya girip temizlenirler. Bu tarz bir tedavi şekli ve süresi sonunda, özellikle ağrılı hastalıkların son bulacağı yolunda yaygın bir kanıya sahiptirler.

Şifalı suyunun özelliklerini kaybetmemesi, yabancı sızıntı ve farklı karışımlardan korunması amacıyla kaptajı yapılan çermiğin, gerek tedavi tesislerinin, gerekse konaklama ve sosyal tesislerinin henüz yeterli düzeye çıkarılmamış olması üzüntü vericidir. Uzun yıllardan beri halkın rağbet ettiği yerlerin başında gelen bu şifalı kaplıcada, 20 yataklı 6 pansiyon hizmet vermekte, diğer gereksinimler yakın olan ilçe merkezinden karşılanmaktadır.

Sakar Ilıcası ve Sakar Maden Suyu

Sakar Ilıcası ve Sakar Maden Suyu, 11 merkezine 32 kilometre uzaklıkta, Sarıcakaya ilçesine bağlı Sakarılıca köyündedir. Nallıhan karayolunun üzerine düşer. Hamamderesi adı verilen bu bölgede, hem sıcak, hem soğuk olmak üzere iki su kaynağı bulunur. Karbondioksit oranları yüksek olup sodalı sular grubunda incelenirler.

Sıcak suyun ılıcada, soğuk suyun da maden suyunda kullanıldığı bu şifalı kaynaklar; mide, bağırsak, karaciğer ve safra kesesi rahatsızlıklarına, romatizma, kalpdamar ve solunum yolu hastalıklarına, en önemlisi şeker hastalığına iyi gelmektedir. Aynı yörede bulunan tek yıldızlı Aytaç Termal Otel ise, 20 odada 40 yatak kapasitesiyle termal hizmet veren bir konaklama tesisidir.

Çardak Hamamı

Çardak Hamamı: Sivrihisar-Polatlı karayolunun güneyinde, Günyüzü ilçesine 14 kilometre uzaklıkta, Hamamkarahisar köyü sınırları içindir. Bu nedenle ‘Hamamkarahisar Kaplıcası’ diye anıldığı da olur. 35°C’de kaynayan suyu, sodalı sıcak maden sulan grubuna dahil oligometalik bir sudur. Banyo tedavisi; mide, bağırsak, karaciğer ve safra kesesi rahatsızlıklarına, romatizmal hastalıklara, eklem kireçlenmeleri, sinirkas yorgunlukları, dolaşım sistemi hastalıklarına yararlıdır. Kaplıca alanındaki tedavi ve konaklama tesisleri, Belediye’nin girişimiyle 1995 yılında yenilenmiştir.

İnişdibi İçmesi ve İnişdibi Maden Suyu

Giresun-Merkez ilçede ise aynı görevi İnişdibi İçmesi ve İnişdibi Maden Suyu görür. Ulaşımın mümkün olduğu içme kaynağı sahilden 27 kilometre içeridedir. Araçlar kaynağa kadar çıkabilirler. Karaciğer, safra kesesi ve safra yolları, böbrek taşları, idrar yollarındaki kumlar ve bu rahatsızlıklardan doğan sancılı hallerde önerilen bir sudur. Aynı yerde işletmeye açılan dolum tesisleri aracılığıyla, bu şifalı suyun şişelenerek il ve yurt çapında pazarlanması yoluna gidilmiştir. Günde 10 bin civarında olan dolum kapasitesi işletmenin daha modern bir hale getirilmesiyle fazlalaşacaktır.

Tamzara Köyü Maden Suyu

Şebinkarahisar ilçesine bağlı Tamzara köyünde bulunan Tamzara Köyü Maden Suyu da yöre halkı tarafından çok tutulan kaynaklardır. Tamzara köyünün ilçeye çok yakın olması nedeniyle bu içmeye ‘Şebinkarahisar İçmesi’ adı da verilir. Burası, yaz aylarında şifa bulmak amacıyla akın eden binlerce hastayla dolup taşar. Sıcak olan suyu, mide, bağırsak, böbrek, safra yollan ve karaciğer rahatsızlıkları için çok yararlıdır.

Güneysu İçmesi ve Çamur Suyu

Mersin’deki en önemli şifa kaynaklarından biri de, eski Gözne yolu üzerinde, il merkezine 12 kilometre uzaklıkta bulunan Güneysu İçmesi ve Çamur Suyu ‘dur. ‘Mersin İçmesi’ diye de anılırlar. Toros Dağlarımın eteklerindeki bir vadinin içindedir.

Sodyum klorürlü sular grubunda incelenen Güneysu kaynakları; klorür, sodyum ve kükürtlü hidrojen içerir. Sıcaklığı 37°C, pH değeri 7.35, radyoaktivitesi 0.497 emandır. İçme tedavisi pürgatif olarak etki eder. Safra yolları hastalıklarında, bağırsak bozukluklarında yararlıdır. Banyo tedavisi ise; iştahsız ve adenitli raşitik çocuklara iyi gelir. Romatizmalılar, nevralji ve nevritliler bu sulardan çok yararlanırlar.

Kükürtlü hidrojen içeren bu tuzlu su, içme halinde kullanıldığında müshil etkisi gösterir. Dış uygulamalarda, bir taraftan kükürdün, diğer taraftan tuzun tesiriyle rezolutif ve antienflamatuvar etki görülür. Bu suretle, enflamatuvar romatizmal sendromlârda, üst solunum yollarının kronik iltihaplarında, jinekolojik sendromlârda ve bunların diğer kronik enflamatuvar şekillerinde değer kazanır. Aynı etki Çamur Suyu’nda da gözlenir. Buradaki termalite biraz düşüktür. Termalitenin yapay yolla arttırılması halinde, çamurun sıcaklığı uzunca süre taşıması nedeniyle etkisi daha uzun süreli olacaktır. Her iki suyun radyoaktif olması, sedatif etkiyi arttıracağından, antienflamatuvar etkiyle birlikte olağanüstü değerde bir kombinezon oluşturacaktır.

İçme kaynağının kapte edildiği tesiste, şifalı su üç ayrı çeşmeden akmaktadır. Sezon sırasında bu sulardan yaralanmak isteyenler, kamp alanında çadır kurmak suretiyle konaklama gereksinimlerini karşılarlar. Yine de, içme civarında yatak kapasitesi 100’ü geçen muhtelif tesisler bulunmaktadır. Sosyal ve yardımcı üniteler ise yeterli düzeydedir.

Tuzla İçmeleri

Tuzla İçmeleri, Bizans döneminden bu yana İstanbul halkı tarafından kulanılan çok değerli şifalı su kaynaklarımızdan biridir.

Kaynak itibariyle aslında Kocaeli’nin Gebze ilçesi sınırları içinde bulunmasına rağmen, İstanbul’un banliyösü konumunda olması ve Pendik ilçesinin Tuzla beldesi hizmetlerinden yararlanması, onun İstanbul ili şifalı suları kapsamında değerlendirilmesini gerektirmiştir. Tuzla’ya 7 kilometre uzaklıkta, sakin, huzurlu ve doğal bir ortamda olup, bölge aynı zamanda bir mesire yeri olarak kullanılmaktadır.
Tuzla İçmeleri ile ilgili olarak, ünlü gezgin Evliya Çelebi, Seyahatnamesi’ne şu notları düşmüştür: “Her sene temmuz ayında, kiraz mevsiminde, İstanbul’un değişik beldelerinden buraya binlerce adam gelip çadır kurarak sazlı sözlü, helva sohbetli âlemler yaparlar ki, bu âlemler kırk gün kırk gece devam eder. Öyle tüfek ve fişek gösterileri olur ki, dille tarif edilemez. Mide, bağırsak rahatsızlığından şikâyetçi olanlar, burada üç gece kalıp içme suyundan içerler…'”

Evliya Çelebi, o zamanlar tanık olduğu içme tedavisin’ den ise şu şekilde söz eder; “.. içen^kimse, önce üç gün asla tuzlu ve tinli bir şey yemeyip dördüncü günün sabahı ve akşamı birer fincan su içer ama kendisini de sıcak tutar. Üç gün bu şekilde vücudunu disipline eder. Takibeden üç gün süreyle de üç nöbet sudan alıp, ardından tuzsuz piliç suyu içer. 15 gün bu tarz davrandığında, alttan üstten yarar görür. Sonra, buradan gemilere binilerek karşıdaki Yalova ılıcalarına giderek banyoya girer. Tüm vücudu sağlık ve zindelik kazanır…”

Sodyum klorüriü, bikarbonattı, sülfatlı ve sodyum klorürlü, sülfatlı, bikarbonatlı sular grubunda incelenen Tuzla lçmeleri’nde iki içmece vardır:

a) Tuzla Büyük İçmece: Klorüriü, sodyum ve magnezyumlu bir sudur. Temperatürü 20°C, pH değeri 6.84, radyoaktivitesi 5.61 emandır. Suyunun litresinde 4 gramdan fazla klorür ve 0.75 gram sodyum ve magnezyum sülfat vardır.

Kalsiyum iyonu da fazla miktarda bulunur. Bikarbonat tuz oranı, sülfat oranıyla eşit değerdedir. İçimi hoştur. Günde 15-20 bardak su içenler vardır.

b) Tuzla Küçük İçmece: Klorüriü, sodyum, kalsiyum ve magnezyumlu bir sudur. Temperatürü 19°C, pH değeri 6.80, radyoaktivitesi 5.97 emandır. Suyu diğerinden daha az tuzludur. Litrede 3 gram kadar sodyum klorür içerir.

Buraya gelenlerin çoğu, üç günlük bir içme tedavisiyle sadece müshil etkisinden yararlanacaklarını düşünürler. Oysaki, Tuzla içmelerindeki tedavi ikiüç gün içinde kalıcı bir sonuç vermez. En aşağı üç hafta süreyle, ara vermeksizin, hafif mülayimlik verecek miktarda su içilmesi gerekir. İçme tedavisi, sabahakşam aç karnına ve yarımşar saat arayla 23 bardak içilmek suretiyle yapılmalıdır. Karaciğer yetersizliği, safra yolları iltihapları, safranın küçük kum ve taşlan, en çok yarar gören hastalıklardır.

Bağırsakların görev bozukluklarında ve kronik anteritlerde çok iyi sonuçlar alınır. Kalsiyumun fazla olması nedeniyle hafif diüretik etki görülür. Suların 3234°C’ye kadar ısıtılarak kullanılması halinde, mide, ince ve kalın bağırsaklarda iltihabı önleyici etki yaratılır. Mide ve bağırsak salgılarını ve hareketlerini düzenler. Bu nedenle kronik iltihaplarda, karaciğer fonksiyonlarını ve metabolizma faaliyetlerini düzenlemede, gut ve şişmanlıkta, şeker hastalarının kan yağlarının ve bağırsak tembelliklerinin giderilmesinde içme kürlerinden çok yararlanılır.

Küçük İçme, hafif sodyum klorürlü bir sudur. Mineralizasyonu az olduğu için organizmadan geçerken fazla miktarda su yüklenmez. Bu nedenle mide ve bağırsak sistemi üzerinde etkisi az olur. Buna karşılık, vücuttan az miktarda madensel tuz çeker ve böbrek yoluyla dışarı atar. O halde, idrar söktürücü diüretik bir sudur. Bu su, idrar söktürmede ve bir kısım taşların dışarı atılmasında kullanılır. Ancak, yaşlı kişilerde prostat hipertrofisi varsa, bu sular ani tıkanıklıklar yaparak idrar retansiyonuna neden olabileceğinden dikkatli olunmalıdır.

Büyük İçme ise, sodyum klorürlü ve oldukça dikkati çeken miktarda magnezyum içeren, mineralizasyonu diğerine nazaran daha fazla olan bir sudur. İçinde çok miktarda tuz olduğu için, alındığından itibaren organizmaya etki eder. Kısa sürede ulaştığı midebağırsak yolundan su çeker. Bilindiği gibi tuzlu sular, öncelikle mide, bağırsak ve hemen bunun yanı sıra salgılama faaliyetleri üzerine etki ederler. Genellikle, geçtikleri sindirim yolundaki kas sistemine tesir ederek bunların hareketini arttırırlar. Diğer taraftan, salgı işlemini uyararak bağırsak boşluğunda salgılama faaliyetinin başlamasına neden olurlar. Yoğun tuzlu sular, içerdikleri magnezyumun da etkilemesiyle müshil etkisi yaparlar. Hipertonik gastritlerde, değişik nedenlerden ileri gelen kontraksiyonlarda, bağırsak parazitlerinde ve pankreasla safra kesesi rahatsızlıklarında rahatlıkla kullanılabilirler.

İnhalasyon kürleri; serbest veya cihazla yapılan soluma kürleri ya da gargara, sprey gibi uygumalarla, üst solunum yollan, burun, boğaz ve bronşlar üzerinde etkili olur. Kronik ve allerjik iltihaplarda, rinit, faranjit, bronşit ve sinüzit tedavilerinde kullanılır.

Mineralli sular, 3738°C’ye kadar ısıtılmakla banyo veya 2830°C’ye kadar ısıtılmak suretiyle de egzersiz havuzlarında kullanılabilir. Bu durumda, kronik iltihaplı eklem romatizmaları, dejeneratif romatizmalar ve yumuşak doku romatizmalarında etkilidir. Ortopedik ameliyat sonrasında, ayrıca jinekolojik iltihabi hastalıklarda yararlı olur.

Sprey uygulamasında ise; nötral yapıdaki suyun uyarıcı etkisinin de yardımıyla, sağlıklı bir cilt yapısına katkıda bulunması kaçınılmazdır.

İçmelerin bulunduğu alanda pek çok otel, motel ve kamp yerleri mevcut olup, ayrıca her türlü sosyal tesisi bünyesinde barındırmaktadır. Şifalı sudan uzun süre yararlanmak isteyenler, Kaplıca Konaklama Merkezimde kalabilirler. Burada kalanlar, Kaplıca Kür Kliniği’ndeki sağlık hizmetlerinden ve fizik tedavi uygulamalarından ücretsiz yararlanabilmektedirler. Her türlü ulaşımın sağlandığı kaplıca alanı, hafta sonlarını ve tatil günlerini değerlendirmek isteyen kişilerin önemli uğrak yerlerinden biri haline gelmiştir.

Şifne Kaplıcası İçme ve Çamur Banyoları

Çeşme ilçesine bağlı, eski adı ‘Reisdere’ olan Şifne beldesi de, Şifne Kaplıca, İçme ve Çamur Banyoları’yla tanınan bir beldedir. Kaplıcalar, ilçe merkezinin 5 kilometre doğusunda, Küçük Şifne Koyu’nda yer alır. Karaburun Yarımadasının batısında, sahil şeridine kuzeygüney yönünde paralel uzanan bir fay hattı, hem Çeşme Ilıcaları’nın, hem de Şifne Termal Merkezi’nin suyunu temin etmektedir.

Şifne’nin termal özelliklerinin cilt hastalıklarına iyi geldiğini anlatan bir de efsanesi vardır: “Zamanın kralının kızı amansız bir cilt hastalığına yakalanır. Köpeği de aynı şekilde tüylerini döker”ve vücudunda yaralar oluşur. Kral bir gün ava çıktığında, köpeğinin çamurların içine yatarak yuvarlandığını, vücudunun her tarafını çamurla sıvadığını ve daha sonra suya girerek yıkandığını görür. Bu olaydan sonra köpeğin vücudundaki yaralar hızla kapanır, tüyleri yeniden çıkmaya başlar. Tüyler eskisine göre daha parlak ve daha sıktır. Kral, bu çamur ve banyo suyundan yararlanması konusunda kızını ikna eder. Kız da babasının sözünü dinler ve amansız hastalığından kısa sürede kurtulur. O günden bu yana, sedef, egzema, mantar, sivilce, kan çıbanı, ter ve ayak kokularından kurtulmak isteyenler bu yöreye gelir. Şifalı su da gün geçtikçe ününe ün katar…”

Dr. Rıza Reman, ‘Balneoloji’ adlı eserinde “Çeşme’den dört İngiliz mili uzaklıkta, bir körfezin yakınında bazı sıcak su kaynaklarının hastalıkların tedavisinde kullanıldığını ve düzenli banyolarının bulunduğunu…” ünlü gezgin MacFarlam’a atfen bildirmektedir. Binalar taştan ve İtalyan mimarisi tarzında olup, Roma lmparatorluğu’nun geç devirlerinde yapılmıştır. Farlam’ın gezdiği tarihlerde, banyoların bir kısmı yıkık ve bakımsızmış. Sularını ‘almost miraculous’ deyimiyle tasvir eden, aynı zamanda bir İtalyan gemisinin kaptanı olan MacFarlam, bizzat kalçasındaki romatizma ağrılarının da bu banyolarda geçtiğini yazmıştır.

Bu bölgede pek çok kaynağın bulunduğu bilinmekteyse de, bunlardan sadece dördünden yararlanılmaktadır. Yakın aralıklarla sıralanmış olan bu kaynaklar; kaplıca, içme ve çamur banyolarının suyunu karşılayacak düzeydedir. Hemen yanıbaşında yer alan deniz ve uygun iklim koşullarıyla birleşince, dünyada bu kadar özelliği bir arada bulunduran ender bir tedavi, sağlık ve dinlence merkezi haline gelmiştir. Sonuç olarak Şifne, termalizmle dinlencenin birlikte yaşandığı çok şanslı yörelerimizden biridir.

Sodyum klorürlü ılıca ve içmeler grubunda değerlendirilen bu şifalı suları sırasıyla inceleyecek olursak;

a) Şifne Kaplıcası: Bileşiminde klorür, sodyum ve magnezyum bulunur. Temperatürü 3842°C, radyoaktivitesi

8.50 eman (0.55 m.m.c), pH değeri ise 6.767.20’dir. Total mineralizasyonu yüksektir. (33 mg/lt)

Bu kaplıca, Doğu Akdeniz ikliminin bütün özelliklerini taşıması ve suyunun da fazla sıcak olması nedeniyle, bilhassa adenitli, rotinik ve eklem tüberkülozlu hastalara çok iyi gelmektedir. Astenik, iştahsız, zayıf ve kansız kişilerde, ağır ateşli hastalıklardan sonraki nekahat hallerinde de değerli bir şifa kaynağıdır. Şifne Kaplıcaları, aynı zamanda romatizma, siyatik, kadın hastalıkları ve idrar yolu rahatsızlıklarında yararlı olur. Sık sık burnu kanayanlar için birebirdir. Bazı iltihabı ve kronik sendromlarda, iltihabi kadın hastalıklarında, kronik üst solunum yolu hastalıklarında, lokomotör sistemin ağrılı hastalıklarında, enfeksiyöz ve dejeneratif romatizmalar ve polio sekellerinde tercih edilmesi gereken bir kaplıcadır.

b) Şifne Mide Suyu: Temperatürü 20°C, radyoaktivitesi 0.84 m.m.c, pH değeri 7.4’dür. Hipostenik midelere az miktarda içilmesi şartıyla yararlı olmaktadır.

c) Şifne Çamuru: Temperatürü 1925°C, radyoaktivitesi 0.235 m.m.c.’dir. Çamur banyosundan sonra derideki kızarıklıklar saatlerce devam eder. Şifne çamuru, özellikle Prtrez türü romatizmalarda yararlıdır. Ağrıyan yerlere lokal olarak uygulanır. Buradaki çamur, dünyaca ünlü ‘Moor’ çamurunun özelliklerini taşıması bakımından değerlidir.

d) Şifne Büyük İçme: Klorür, sodyum ve magnezyum içeren bir sudur. Temperatürü 1924°C, radyoaktivitesi 7.54 eman (0.4 m.m.c), pH değeri 6.52’dir.

e) Şifne Küçük İçme: Bileşimi aynıdır. Temperatürü 25°C, radyoaktivitesi 5.3 eman, pH değeri 6.56’dır. Litresinde 40 miligram serbest karbondioksit gazı bulunur.

Bütün bu bölgede kaynayan şifalı sularda olduğu gibi, Büyük ve Küçük içmelerin sulan da kuvvetli tuzlu sular sınıfına girmektedir. Debileri saniyede 12 litredir. Büyük lçme’de, litrede 13 gram, Küçük İçme’de litrede 22 gramın üstünde tuz bulunmaktadır. Ayru her iki su oldukça fazla miktarda sülfat anyonu taşır. Bu nedenle içimi pek hoş değil

dir. Her iki içmede hakim sodyum anyonunun yanı sıra fazla miktarda magnezyumun varlığı da dikkat çekicidir. Gerek sülfat, gerek klorür ve gerekse magnezyumun birlikte bulunması, bu suların müshil etkisini ön plana çıkarmaktadır. Az miktarda alınsa bile, bu etki özellikle mide ve bağırsaklar, karaciğer, safra kesesi ve pankreas üzerinde kendini gösterir. Sistemin sökresyon ve motilitesinin güçlü bir şekilde uyarıldığı gözlenir. Aynı etkinin, anneks sistemlerin, karaciğer, safra kesesi, mide ve bağırsağın nisbeten tembellik gösterdiği vakalarda, özellikle değişik nedenlere dayanan kronik kabızlıklarda olumlu sonuçlar verdiği bilinmektedir.

Şifne suları, genelde 14-21 seansta sonuç verir. Bu süre sonunda ciltteki hücreler yenilenir, sedef hastalığı, şişmanlık, sellülit, ödem, varis gibi cilt ve dolaşım hastalıkları ortadan kalkar. Sellülitin doğal tedavisinde kullanılan termal su, şifalı çamur ve aromaterapi masajlarıyla birlikte uygulanırsa daha etkili olur. Doğrudan doğruya termal suyun uygulanması durumunda, dokularda daha fazla ödem birikimine neden olacağından, tek başına termal su tercih edilmemeli, çamur tedavisiyle birlikte, isteğe bağlı olarak aromaterapiyle takviye edilmelidir. Tekniğine göre uygulanacak sellülit masajları, mevcut rahatsızlıkları doğal yoldan giderecektir.

Şifne, sadece kaplıcaları, içmeleri ve doğal çamuruyla tanınan bir belde değildir. Dibe inip ısındıktan sonra yüzeye çıkarken birçok minerali de beraberinde getiren deniz suyu, güneş ve kumla birleşince apayrı bir şifa kaynağı oluşturur. Açık denizden gelen ‘Gerence’ rüzgârı ise, astım ve diğer solunum yolları hastalıklarına iyi gelir.

Konaklama sorununun yaşanmadığı, her türlü sosyal gereksinimin karşılandığı Şifne’de, Şifne Termal Oteli belediyeye bağlı olarak çalışan ve diğer kaplıcalar arasında özel bir yeri olan bir tesistir. Özelliği ise, kullanılan termal suyun hemen deniz kıyısından çıkmış olmasıdır. 40 odada 80 yatakla hizmet veren otelde, termal havuzlar ve uzman denetiminde yapılan çamur banyolarından en üst derecede yararlanmak mümkündür.