Ilıca Kaplıcası

Ilıca Kaplıcası, Merkez ilçeye bağlı Sinekli bucağının Ilıca köyü sınırları içindedir. ‘Ilıcak Kaplıcası’ ya da ‘Ilıcaköy Kaplıcası’ diye de anılır. Bitlis’e olan uzaklığı 22 kilometredir.

Ilıcaköy Kaplıcası’nın suyu; sodyum klorür, sülfat, florür, hidrojen sülfür içeren, hipotermal, hipotonik bir sudur. Romatizma, kadın ve cilt hastalıklarına, iltihaplı hastalıklara tavsiye edilir. Yeterli konaklama ve sosyal tesisin bulunmadığı kaplıcadan yararlanmak isteyenler, kent merkezindeki otellerden yararlanabilirler. Kaplıcaya sürekli ulaşım imkânları mevcuttur.

Sarıot Kaplıcaları

Sarıot Kaplıcaları, Mudurnu’nun 30 kilometre kuzeyinde, Sarıot köyündedir. ‘Sarot Kaplıcası’ diye de bilinir. Kaplıca civarında, Roma ve Bizans dönemlerine ait hamam yıkıntıları bulunmaktadır. Sodyum ve kalsiyum sülfatlı, sıcak maden suları grubuna dahildir. Bileşiminde bir miktar kükürt de vardır.

Sarıot Kaplıcaları suyunun sıcaklığı 60°C olup, romatizmal hastalıklara, nevralji ve kadın hastalıklarına iyi gelir. Romatizma ağrılarını dindirir, içilmesi halinde; kalpdamar, karaciğer, safra kesesi ve beslenme bozukluklarına yararlı bir sudur.

Çevresi ağaçlıklı olan kaplıca, tesis yönünden ihtiyacı karşılayacak düzeydedir. Sosyal imkânları ve çadır kurmaya uygun alanları vardır.

Küçük Kaplıca

Küçük Kaplıca: Büyük Kaplıca ile benzer özellikler gösterir. Suyu, karbondioksitli, toprak kalevili, sülfatlı, bikarbonatlı, radyoaktif, hipertermal ve hipotonik bir sudur. Çok az miktar da demir içerir. Onun da, Doğu ve Batı kaynağı olmak üzere iki kaynağı vardır. Temperatürü 4344°C, Doğu. kaynağının radyoaktivitesi 7.67, Batı kaynağının ise 15.95 emandır. pH değerleri 5.82 ilâ 6.36 arasında değişkenlik gösterir. Doğu kaynağındaki 714 mg/lt.lik karbondioksit oranı, Batı kaynağında biraz daha fazla, 784 mg/lt.dir.

Tedavi bölümü; bir adet tedavi havuzu ile otuz üç adet sıra banyodan ibarettir. Konaklama olanakları kısıtlıdır. 18 odada ihtiyaca cevap verilmeye çalışılmaktadır. Ancak, artan yoğun talep karşısında, diğer termal tesislerde olduğu gibi, burada da genişletme ve restorasyon çalışmaları yapılmaktadır.

Bolu kaplıcaları; romatizma, nevralji, nevrit, polinevrit, siyatik ve kadın hastalıkları için önerilmektedir. İçme olarak pek kullanılmasa da, kalsiyum sülfat ve bikarbonat içerdiğinden diüretik etki gösterir. Miktar arttırılırsa (7501000 gram) daha fazla idrar atımıyla karşılaşılır. İlk saatlerde açık renkte olan idrar, sonradan koyulaşır ve kap içinde tortu bırakır. 24 saatte atılan tuz miktarı, ilk 15 gün içinde daha çoktur.

Karbondioksitli olan bu toprak kalevili. acı bikarbonatlı sular; içme tarzında kullanıldığında, özellikle karaciğer ve safra kesesi üzerinde yumuşak bir etki oluşturur. Fakat, suyun içme olarak asıl değerlendirilmesi gereken hastalık grubu böbrek rahatsızlıklarıdır. Bilhassa böbreğin ve idrar yollarının bazı iltihaplı durumlarında, taş oluşumunda ve fonksiyonel hastalıklarda değerlendirilebilirler. Dış uygulamalar bakımından bu sıcak suların sedatif etkilerinin yanında, dolaşım sistemi üzerinde meydana getirecekleri etki de göz önünde tutulmalıdır. Şu halde, bu sular bir taraftan karaciğerin, safra yollarının ve böbreklerin işleyişine etki edecektir demektir. Bir taraftan kanın bileşimini dengeli hale sokarken, diğer taraftan dış uygulamalar yoluyla periferik dolaşımı düzenleyeceklerdir. Bu sular aynı zamanda radyoaktif olduğundan, karbondioksit gazıyla birlikte inhalasyon uygulaması suretiyle de değerlendirilebilirler. Nitekim, üst solunum yollarının ve akciğerlerin sedatif etki beklenen rahatsızlıklarında, inhalasyon yöntemi etkili olacaktır. Suların az miktar demir içermesi, lokal ve genel endikasyona farklı bir özellik kazandırır. Kaplıca suyundan; sindirim, diyabet, guatr, kısırlık, diş çürümesi, nefes darlığı, astım gibi spesifik hastalıkların tedavisinde de yararlanılmaktadır.

Bolu Kaplıcalarımın denizden olan yüksekliği, tedavide ayrı bir etken olarak rol oynar. Yakınında bulunan Gölcük Gölü ve diğer doğal güzellikler, sağlık turizmi bakımından değerlendirilmesi gereken unsurlardır. İklim koşulları dikkate alınacak olursa, bölgenin çok yönlü ve gayet zengin olanaklara sahip bulunduğu görülecektir.

Dümbüldek Kaplıcası

Dümbüldek Kaplıcası: İlçe merkezine 10 kilometre uzaklıkta, Akarca köyündedir. Ovaya hâkim, yerel bağ ve bahçelerle dolu yemyeşil bir yamaçtadır. ‘Mustafakemalpaşa Kaplıcası’ ya da ‘Dümbüldek Hamamı’ diye de bilinir.

Bikarbonatlı, sodyum ve kalsiyumlu, karbondioksitli olan suyu, madeni az ılıca ve içmeler grubunda değerlendirilmiştir. Temperatürü 4652°C, radyoaktivitesi 8.4 eman, pH değeri 7’dir. Banyo tedavisi; romatizma, nevrit ve nevralji hastalıkları için çok yararlıdır. Suda serbest karbondioksit gazının bulunmasından dolayı (433 mg/lt), dolaşım sistemi hastalıklarına, kadın hastalıklarına, kalp ve damar hastalıklarına birebirdir. Ayrıca, çocuk felçlerinde, kontraktürlü yarım felçlerde büyük fayda sağlar. Tüm bu özellikleriyle, kalp ve damar hastalıklarının tedavisinde Balkanların en büyük termal merkezi olmaya aday durumdadır. Hatta, Almanya’nın ünlü kaplıcası Bad Nauheim’dan daha üstün özelliklere sahiptir.

Dümbüldek Kaplıcası’nın suyu, ağrılı sendromları yatıştırıcı, serbest karbondioksit içermesi nedeniyle periferik dolaşımı düzenleyici ve bileşimindeki demir vasıtasıyla da cilt üzerinde astrenjan etki yaratan bir sudur, içme kürlerinin önerilmesi durumunda, mide, bağırsak, karaciğer, safra kesesi ve pankreas üzerinde olumlu etkileri görülecektir. Demir noksanlığına bağlı anemik hallerde üst düzeyde tesir eder.

Çifte kubbeli olan kaplıcada; ikisi kadınlara, diğerleri de erkeklere ait olmak üzere toplam altı adet havuz ve bir dizi sıra banyo vardır. İlçe belediyesi tarafından işletilen 35 ev, onbeşer günlük devreler halinde, martnisan aylarından itibaren kiraya verilmektedir. Çevrede ayrıca motel ve pansiyon tarzı yerler de mevcut olup, toplam yatak sayısı 200’ün üzerindedir. Konaklamanın yeterli olmadığı durumlarda, hastalar Mustafakemalpaşa’daki otellerde (Hande ve Karen otelleri) kalmakta ve sezon süresince sürekli çalışan ulaşım araçlarıyla kaplıcaya gidip gelmektedirler. Kaplıca, sosyal tesis bakımından yeterli düzeydedir.

Yeni Kaplıca

Yeni Kaplıca: Bademlibahçe sularıyla beslenen bir diğer kaplıca da Yeni Kaplıca’dır. Kaplıca alanının deniz seviyesinden yüksekliği 160 metredir.

Yeni Kaplıca; Bursa’nın en önemli kaplıcalarından olup, özellikle Türk termalizm mimarisinin en tipik abidelerinden birisini teşkil etmektedir. Tarihi Türk banyolarının en güzel örneğini bu kaplıcanın banyolarında görmek mümkündür. Kaplıcanın termal banyoları sekiz kemer üzerine kurulmuştur. Çinilerle sülü olan kubbeleri geniş ve yüksektir. Türk banyoları ile Roma banyolarını ayıran özelliklerden birisi de budur. Roma banyoları genellikle basık olduğu halde, Türk banyoları yüksektir. Bu nedenle banyolar, mimari zerafetinin yanı sıra büyüklüğü ile de dikkati çeker. İki kubbeli camekân ve iki yarım kubbe ile yanlara doğru uzatılmış bir kubbeden ibaret soğukluk kısmından sonra, yan yana üç kubbe ile örtülü ara bölümünden ‘ılıklık’ büyük havuzun bulunduğu sıcaklığa geçilir. Buradaki kubbe, yıldız biçiminde sıralanmış sekiz kemerli eyvan biçimindeki nişler üzerine oturtulmuş olup, mekân dıştan dört köşe kalın duvarlarla çevrilmiştir. Mermer döşemeler, geometrik yıldız geçmeli renkli taş mozaiklerle süslüdür. Duvarlar da altıgen ve her nişte değişen yedi ayrı örnek çinilerle kaplıdır. Karşılıklı gelen iki nişin çinileri arasında, lacivert üzerine beyaz renkte Rüstem Paşa’nın yaptırdığını gösteren bir kitabe vardır. Kaplıcanın özellikle erkekler bölümündeki havuz çok güzeldir. Bu havuzda yüzmek mümkündür. Sıcak su, bir arslan ağzından akar. Sıcaklığa girişte, sağlı sollu ufak kubbelerle örtülü odalardan sağdakine, halk arasında ‘Üşük terleten’ adı verilmiştir. Burada bulunan büyük mermer banyoluğa 70°C sıcaklıkta gelen kaynak suyu, olduğu gibi gelir ve sürekli akarak odada 4045°C’lik bir buhar sıcaklığı oluşturur.

Yeni Kaplıca’nın tarihçesi hakkında, bu yörede bulunan diğer kaplıcalarda olduğu gibi, pek çok farklı görüş ileri sürülmüştür. Prof. Dr. Nüzhet Şakir Dirisu’ya göre; Yeni Kaplıca, Kanuni Sultan Süleyman zamanında, padişahın gut ve romatizmalarının tedavisi için 1559 yılında yapılmıştır. ‘Bursa Hamamları’ isimli eserde ise, bu konuda; “Kanuni’nin sadrazamlarından Rüstem Paşa tarafından, 1552 yılında Bursa’ya bina emini olarak Kerim Bey adında biri gönderilmiş, kurnalarını ve mermerlerini satın alarak Yeni Kaplıca’yı yaptırmıştır” denilmektedir.

Bu konuda ileri sürülen bir başka görüş de, eski kütüphane genel direktörü Hasan Fehmi Bey’e aittir. Hasan Fehmi Bey; “Yeni Kaplıca, 1549 yılında Bursa kadısı olan Abdülkadir Efendi tarafından inşa ettirilmiştir. Bursa’da en mühim mebanii milliyemizden olan dokuz kubbeli bu kaplıcayı, Kadı efendi o zamanın sadrazamı Rüstem Paşa’ya takdim etmiştir. Bina, bu suretle Rüstem Paşa adına vazedilip kayda geçirilmiştir.” demektedir.

Yeni Kaplıca’nın suyu, kükürtlü sular grubunda değer lendirilmiştir. Temperatürü 77°C, radyoaktivitesi 0.69 eman, pH değeri 6.78’dir. Bikarbonatlı, sodyum sülfatlı, kalsiyumlu bir sudur. Hafif sülfür kokusu duyulur. Dermatozlar, Buyyo romatizması sekelleri, romatoid artritler, artrozlar, nevralji ve nevritler, kadın hastalıkları ile solunum yolu hastalıkları için çok yararlıdır. Ayrıca, sinirsel ağrı çekenler, prostat, egzema ve kuru öksürük gibi hastalıkları olanlar, bu sulardan beklediklerinden çok daha fazla yarar sağlarlar.

Bademlibahçe yöresi kaplıcaları için yapılan tıbbi ve teknik değerlendirmelerle benzer özellikler gösterir. Ancak, Türkiye’deki diğer kaplıcalara göre değişik bir özelliği vardır ki, suyunun 24 saat süreyle aynı sıcaklığı muhafaza edebilmesidir.

Yeni Kaplıca’nın, tarihi değeri haiz bir adet genel tedavi havuzu, dokuz adet sıra banyosu ve bir adet buhar odası vardır. Kaplıcada ayrıca, çok sayıda sosyal tesisin yanı sıra, 102 yatak kapasiteli bir de otel bulunmaktadır.

Kaynarca Kaplıcası

Bursa’nın Bademlibahçe yöresinde, Yeni Kaplıca’nın hemen yanıbaşmda, aynı şifalı kaynaklarla beslenen bir kaplıcadır. Bursa’nın önemli kaplıcalarından olan Kaynarca Kaplıcası’nın denizden yüksekliği 160 metredir.

Kaplıcanın kim tarafından inşa ettirildiği kesin olarak bilinmemekle birlikte, yapılan araştırmalara göre 1680 yılı öncesinde inşaasının tamamlandığı belirlenmiştir. Tarihi bir havuzu vardır.

Genel olarak hamam tarzında kullanılan kaplıcanın suyu; acı bikarbonatlı sular grubuna dahil olup, Buyyo romatizması, kadın hastalıkları ve solunum yolu rahatsızlıklarının tedavisinde başarı sağlamaktadır.

Kaynarca Kaplıcası’nda; toplam yatak sayısı 100 civarında bir konaklama tesisi ile diğer yardımcı tesisler yer almaktadır.

Karamustafa (paşa) Kaplıcası

Karamustafa (paşa) Kaplıcası: Bursa’nın Bademlibahçe sularından yararlanan kaplıcanın denizden yüksekliği 155 metre olup, Yeni Kaplıca yakınlarındadır. Bu çok önemli kaplıcanın da tarihi geçmişi hakkında değişik iddialar ileri sürülmüştür.

Prof. Dr. Nüzhet Şakir Dirisu’ya göre; bu kaplıca, 1490 yılında Sadrazam Rüstem Paşa’nın ağası Karamustafa tarafından, Prof. Dr. N. R. Belger’e göre ise; Köprülü Mehmet Paşa’nın damadı Sadrazam Karamustafa Paşa tarafından yaptırılmıştır. Ancak, tespit edilen bir gerçek vardır ki, o da tarihi çok daha gerilere giden bir hamam enkazı üzerine yeni baştan yaptırıldığıdır.

Kaplıcanın suyu, madeni az ılıca ve içmeler grubuna girer. Bileşiminde,” bikarbonat, sodyum, kalsiyum ve sülfat bulunur. Temperatürü 58°C, pH değeri 6.6, radyoaktivitesi ise 4837 Pci/lt= 48.37 emandır. Bu durumda, radyoaktif sular grubunda değerlendirilmesi gerekir.

Banyo tedavisi; romatizma, nevralji, nevrit, polinevrit, romatoid artrit, siyatik, artroz, yorgunluk ve nekahat halleri, gut, kaynamayan kemik kırıkları, ürtiker ‘kurdeşen’, egzema ve astım gibi bazı allerjik hastalıklarda, kadın hastalıklarından aneksit, metrit, parametrit, amenore, dismenore vs. gibi hastalıklarda önerilmektedir. Özellikle, kadın hastalıklarının tedavisinde uygulanacak ‘vajen duşları”çok yararlı olmaktadır.

Bademlibahçe sularından yararlanan diğer kaplıcalarla, yani Yeni ve Kaynarca kaplıcalarıyla aynı sınıflandırmaya tabi tutulan Karamustafa Kaplıcası’nda, karbondioksit miktarı eşik değerin altında kalmaktadır. Buna karşılık radyoaktivite, bu civardaki suların içinde en yüksek düzeye ulaşmaktadır. Şu halde, ek endikasyon olarak, radyoaktif suların rahatlatıcı ve hormonları uyarıcı ‘Gençlik Suyu’ özelliklerinin göz önüne alınması gerekmektedir. Akciğerler yoluyla organizmaya giren bu radyoaktivitenin endokrin sistem üzerindeki etkisi dikkate alınmalıdır. Bu tür sular, uygulama sırasında metabolizmayı hızlandırır ve ürik asit atımını arttırır.

Kaplıcanın bir adet tarihi havuzu ve altı adet özel banyosu bulunmaktadır. Hamamın içinde, kısır kadınların çocuk sahibi olabilmeleri için, oyulmuş bir taş vardır. Su bunun dibinden kaynar. Banyoya gelenlerin çoğu kadınlardır. Kısırlığa şifalı olduğu hakkındaki söylentiler nedeniyle kadınlar, taş yalağın içine oturarak dipten kaynayan 45°C’deki sıcak suyun vajen içine girmesini sağlarlar. Radyoaktif özelliklere, haiz ve doğrudan doğruya kaynaktan gelen sıcak suyla yapılan 1520 dakikalık vajen duşu, aneksitleri ve rahim çevresindeki iltihapları giderir ve bu nedenle doğuramayan kadınların da çocuk sahibi olma şanslarını arttırır.

Karamustafa Kaplıcası’nın, 24 odada 48 yatak kapasitesiyle hizmet veren bir oteli ve yardımcı sosyal olanakları vardır. Bununla birlikte, çevrede çok sayıda bulunan normal konaklama tesislerinden de yararlanmak mümkündür.

Çekirge Kaplıcaları

Bursa’nın Çekirge semtinde yer alan kaplıcaların tümü bir başlık altında toplanmış ve değerlendirilmiştir. Çekirge bölgesinin şifalı suları Vakıfbahçe kaynaklarından gelir. Yörede çok sayıda konaklama tesisi bulunur ve bu tesislerin su banyoları ve diğer kaplıcalar hep bu kaynak sularıyla beslenir. Çekirge semtinin denizden yüksekliği ortalama 220 metredir.

Çekirge kaplıcalarının zengin ve derin bir tarihi vardır. Ancak bu konuya girmeden önce, halk arasında yaygın olan yöresel bir söylenceden bahsetmemiz doğru olacaktır.

Söylence, kaplıcaların nasıl olup da ortaya çıktığı ve neden sularının sapsarı aktığı hakkındadır. Dilden dile, kuşaktan kuşağa anlatılanlara göre; Çekirge’nin yamaçlarında yaşlı bir kadın, sarı saçlı kızı ve bir ineği ile birlikte yaşarmış. Uludağ’ın eteklerindeki yemyeşil bahçelerde koşup oynayan, gönlünce eğlenen Sarı Kız’a bir süre sonra gaibden sesler gelmeye başlamış. Ses, “Harlıyarak mı geleyim? Gürleyerek mi geleyim?” diye sürekli sorup duruyormuş. Bu ısrarlı soru karşısında Sarı Kız, bir gün dayanamamış ve “Harlıyarak gel!” diye yanıt vermiş. Çok geçmeden kayalardan harlıyarak sular akmaya başlamış ve Sarı Kız’ı da önüne katarak sırlar âlemine almış götürmüş. Sarı Kız’ın yüreğinin ateşiyle sıcak akarmış bu sular ve sapsarı rengini de genç kızın saçlarından almışmış. O tarihten sonra kaplıcaların sularından şifa bekleyenler, kaplıcaya girdiklerinde “Arılık, duruluk, Sarı Kız’ın aşkına bir cum!..” derler ve üç kez suya girip çıkarlarmış. Bu şekilde davranmayanların suların şifasından yararlanamayacaklarına inanılırmış.

Çekirge bölgesi kaplıcalarının Roma lmparatorluğu’nun ikiye bölünmesinden çok önce de işletildiği, araştırmacılar tarafından kesin olarak tespit edilmiştir. Bu kaplıcaların daha sonra Bizanslılar tarafından ele alındığı, hatta 525 yılında Bi’ zans İmparatoru Justinianos’un, eşi Theodora ve dört din görevlisiyle birlikte Çekirge hamamlarına gelip yıkandıkları bilinmektedir. Daha sonra bu kaplıcalar, Selçuklular ve Osmanlılar tarafından geliştirilmiş ve yeni yapılan eklerle daha sosyal bir içerik kazanmıştır. Bölgede yapılacak kısa bir gezinti, kaplıcaların halen o zamanların kalıntılarını taşıdığını gözler önüne serecektir.

Bursa Halkevi tarafından yayımlanan ‘Bursa Hamamları’ adlı eserde; Çekirge Hamamı diye anılan kaplıcanın, 1316 yılında, evliya mertebesine ulaşmış bir kişi tarafından yaptırılıp bağışlandığı ve bu bağışın sicil kayıtlarına (Bursa sicilleri 231 Shf.25) işlendiği belirtilmektedir. Yine aynı eserde; 1486 yılında, Bursa’nın Koca Embiya mahallesinde ‘Selvinaz’ adıyla anılan Tavettin lbrahimoğlu Mevlana isimli alim bir kişinin bulunduğu ve onun adına açılan ünlü Selvinaz Banyoları’nın bu tarihle bağlantılı olduğu yazılmaktadır. Kitapta ayrıca; bugün Termal Hotel Gönlüferah ismiyle faaliyet gösteren modern tesisin de, aynı adı taşıyan çok eski bir kaplıcanın yerinde kurulduğu bildirilmektedir.

Atatürk tarafından yaptırılan Çelik Palas Oteli’nin banyoları da, daha önce belirttiğimiz gibi, bu Vakıfbahçe sularıyla beslenmektedir. Bu sular borularla direkt olarak bağlanmışsa da, yollarda sıcaklığından 12°C kaybetmektedir. Çelik Palas’ın büyük havuzu ‘Pisine’, tarihi Türk hamamlarının tipik bir örneğini temsil etmektedir.

Bu arada, aynı semtte bulunan Askeri Hastane ‘Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi’nin, yurdumuzun modern termal tedavi tesislerinden biri olduğunu da belirtmek gerekir. ‘Girme’ yöntemiyle toplanan Vakıfbahçe sularının ve mevcut kaçak kaynakların değerlendirildiği bu sular, bölgede birkaç hamamda, Horhor Hamamı, Cıkcık Hamamı ve Balçık Hamamımda kullanılmaktadır.

Çekirge Kaplıcası’nın kadınlara mahsus bölümünün içinde, bir büyük havuz ve bir de arslanağzınm önünde dörtköşe küçük bir havuz vardır. Çocuğu olmayan kadınlar tarafından çok rağbet gören bu havuzda kadınlar, küçük havuzu* n altındaki deliği açarak cinsel organlarını suyun karşısında tutarlar. Böylece, az bir basınçla gelen su vajen içine girer. Ortalama 200300 litre hacmindeki kaplıca suyu, vajen içinden geçerek annekslerdeki ve rahim çevresindeki iltihapları giderir. Hastalıktan kurtulan kadın, banyoya bir süre daha devam ettikten sonra çoğu kez çocuk sahibi olabilmektedir.

Halk, bu durumu öteden beri kaplıcayı yaptıran evliyanın kudretine bağlamaktadır. Bu nedenle, önce hamamdaki ‘Evliya Kurnası’nda yıkanmak ve ‘Çekirge Sultanımın ayağının bastığı yer olarak bildirilen bir taşın içindeki sudan üç yudum içmek âdet olmuştur. Oysaki, bütün keramet küçük havuzun önünde durularak yapılan vajen duşundadır. Kadın hastalıklarının tedavisinde büyük şöhrete ulaşan Fransa’nın Lüksöy kaplıcasında yapılan tedavi de, bu kadar basit bir yöntem olmamakla birlikte, aynı tarzda uygulanan vajen duşudur.

Çekirge Kaplıcası’nda kullanılan sular, madeni az ılıca ve içmeler grubuna dahil, bileşiminde bikarbonat, kalsiyum, magnezyum ve sülfat bulunduran sulardır. Bu bölgedeki şifalı suların, diğer kaynaklarda olduğu gibi, teknik niteliklerinde belli başlı bir farklılık yoktur. Kaynakların temperatürleri 3845°C arasında, radyoaktiviteleri 33 eman, pH değerleri 7.4 civarında oynamaktadır.

Kaplıcanın suyu; kronik romatizma, nevralji, nevrit, polinevrit, romatoid artrit, siyatik, artroz, yorgunluk ve ateşli hastalıklar sonrasındaki nekahat dönemi, gut, şişmanlık, kaynamayan kemik kırıkları, egzema ve astım gibi bazı allerjik hastalıklar, kadın hastalıklarından aneksit, metrit, parametrit, amenore, dismenore hallerinde tavsiye edilmektedir.

Çekirge sularının içimi halinde diüretik etki de görülür. Sabahleyin aç karnına 5001000 gram su içildiğinde, ilk bardaktan itibaren yarım saat sonra idrar gelmeye başlar, idrarın dansitesi düşüktür. Çıkan idrar miktarı, içilen sudan daima 150200 gram fazla olur. İdrardaki klorür, üre ve ürik asit. miktarı çok azdır. Fakat 24 saat içinde çıkan idrardaki bu tuzların toplamı daima yüksek oranlardadır. Geceleri gelen idrarda, fosfat, oksalat ve ürat tuzlarının çoğalmış olduğu görülür. Bu yüzden halk arasında Çekirge sularının kum yaptığına dair bir inanış vardır. Oysaki, bu sular kum yapmaz, aksine vücut hücreleri içindeki kumları harekete geçirerek dışarı atar. Nitekim, 1520 günlük bir tedaviden sonra idrar berraklaşır, kum artık görülmez olur. Suların sıcakken içimi hoş ve kolaydır, soğudukça kireçli su tadını alır.

Bademlibahçe Suları

Bademlibahçe Suları, Şehir merkezine daha yakın bir. bölgeden kaynayan bu sulara Bademlibahçe Suları ya da ‘Kaynarca Grubu Suları’ adı verilir. Bikarbonatlı, sülfatlı, sodyum ve kalsiyumlu, metaborikasit ve florür içeren, hipertermal (7083°C) ve hipotonik sulardır.

Bademlibahçe Suları ile Kaynarca Kaplıcası, Yeni Kaplıca, Karamustafapaşa ve Kükürtlü kaplıcaları beslenmektedir. Sularının radyoaktivitesi 48 emandır. Bu suların en dikkati çeken özelliği, bugün Uludağ Üniversitesi Atatürk Hidroterapi ve Rehabilitasyon Merkezi’ne dönüşmüş Kükürtlü Hamam’ın bahçesinden çıkan 3’üncü kaynağın, kükürtlü hidrojen bakımından bölgenin en zengin kaynağı olmasıdır.

Gerek Vakıfbahçe ve gerekse Bademlibahçe sularıyla tedavi edilen hastalıkların başında romatizma ve nevralji gelir. Buyyo romatizmasında; ateş düştükten sonra, Bursa’nın kaplıca sularıyla beslenen Türk hamamlarında çabuk iyileşme sağlanır. Romatoid artritli hastalarda, banyo tedavisi çok daha yararlı olur. Artrozlarda ise, terleme ve buğulamadan çok faydalanılır. Bu tür hastalarda aynı zamanda nörovejetatif sistem düzensizliği bulunduğu gibi, beslenme bozukluğu ve hormonal dengesizlikler de vardır. Bursa’nın radyoaktif suları bu rahatsızlıkların giderilmesinde önemli rol oynar.

Radyoaktif maddelerin vücuda fazla miktarda girmesi, toksit ve tahrip edici etki yapar. İlkin kalp üzerinde, daha sonra da epitel hücreleri üzerinde etkisi görülür. Bunun dışında radyoaktivitenin cinsel organlar, sinir ve beyin merkezleri üzerinde de büyük etkisi vardır, ilk zamanlarda radyoak tivitenin tesiriyle bu organlarda bir kan dolaşımı artışı gözlenir. Radyoaktivitenin tesiri arttıkça dokular da harap olur. Bu durumda radyoaktiviteyi her hastalığa göre belirli bir ölçüde kullanmak gerekir. Kaplıca tedavisinde, hücerelerin faaliyetini savlayıcı, eksite edici dozda radyoaktivite uygulanması doğru olur.

Emanasyon durumunda bulunan radyoaktivite, banyo sırasında deriden ve soludum yollarından vücuda girer. Hücrelerin içine kadar yayılan emanasyonun ürik asit üzerinde eritici tesiri vardır. Radyoaktif banyolardan sonra idrarda ürik asit miktarı artar, kanda ise azalır. Bunun sonucunda eklemlerdeki tofüsler erir, kaybolur. Bu nedenle gutlu hastaların kaplıca sularıyla tedavisinden çok iyi sonuçlar alınır. Kobaylar üzerinde yapılan deneylerde, tofüs oluşturulduktan sonra emanasyon tedavisiyle bunların kaybolduğu görülmüştür.

Emanasyonun ayrıca idrarı arttırıcı etkisi de vardır. Az miktarda vücuda giren emanasyon, bütün hücrelerde büyük bir faaliyet yaratır. Bünyedeki diyastazların tesir kudreti artar, eksik hormon salgılarında çoğalma olur. Bilindiği gibi, nörovejetatif sinir sisteminin işlemesi hormon düzenine sıkı sıkıya bağlıdır. Emanasyon etkisiyle hormonların oranı normale döndüğü gibi, sempatik sistem denkleşmesi de sağlanır.

Bir de emanasyonun lökositler üzerindeki etkisi pek önemlidir. Lökositlerin sayısını çoğaltmaz, fakat lökositleri parçalayarak çok çekirdekli lökositler meydana getirir. Lökosit çekirdeklerinin, diyastazların doğmasında büyük rolü vardır. Lökositlerde gelişen bu olay nedeniyle kandaki fermanlar çoğalır ve emanasyonun antitoksik ve ürik asidi eritici etkisi ortaya çıkar.

Emanasyon, aynı zamanda damarları genişletir, kan basıncını düşürür. Fakat bunların hepsinin üstünde, sinir sistemi üzerindeki yatıştırıcı etkisiyle nevraljililerin çabuk iyileşmesini sağlar. Nevrit ve polinevritlerde, sinirin erken rejenere olmasını temin eder.

Yine emanasyon, beslenme faaliyetinin arttırılmasında, adale atrofilerinde önemli rol oynar. Uzun süredir kaynamayan kemik kırıklarında, kaplıcalarda yapılacak banyolardan çok kısa süre sonra kaynama gerçekleşir ve atrofiler geçer.

Kadın hastalıklarından; aneksit, metrit, parametrit, amenore ve dismenore olaylarında vajen duşundan ve banyolardan çok faydalanılır.

Bursa’nın şifalı sularıyla kobaylar üzerinde yapılan deneylerde, bu suların antianafilaktik etkisi olduğu da tespit edilmiştir. Bu nedenle Bursa kaplıcaları, ürtiker, egzema, astım gibi bazı allerjik hastalıklara da iyi gelmektedir.

Toprakobası Ilıcası

Toprakobası Ilıcası, Pazarköy bucağında olup ‘Kum Ilıcası’ diye de bilinir. Hıdır-Iar Kaplıcası ise, Hamdibey beldesindedir. Sülfattı, sıcak, oligometalik bir sudur. Kadın hastalıklarına, nevralji, kalp-damar, karaciğer ve safra kesesi rahatsızlıklarına, beslenme bozukluklarına tavsiye edilen bir kaplıcadır.