Bursa’nın Çekirge semtinde yer alan kaplıcaların tümü bir başlık altında toplanmış ve değerlendirilmiştir. Çekirge bölgesinin şifalı suları Vakıfbahçe kaynaklarından gelir. Yörede çok sayıda konaklama tesisi bulunur ve bu tesislerin su banyoları ve diğer kaplıcalar hep bu kaynak sularıyla beslenir. Çekirge semtinin denizden yüksekliği ortalama 220 metredir.
Çekirge kaplıcalarının zengin ve derin bir tarihi vardır. Ancak bu konuya girmeden önce, halk arasında yaygın olan yöresel bir söylenceden bahsetmemiz doğru olacaktır.
Söylence, kaplıcaların nasıl olup da ortaya çıktığı ve neden sularının sapsarı aktığı hakkındadır. Dilden dile, kuşaktan kuşağa anlatılanlara göre; Çekirge’nin yamaçlarında yaşlı bir kadın, sarı saçlı kızı ve bir ineği ile birlikte yaşarmış. Uludağ’ın eteklerindeki yemyeşil bahçelerde koşup oynayan, gönlünce eğlenen Sarı Kız’a bir süre sonra gaibden sesler gelmeye başlamış. Ses, “Harlıyarak mı geleyim? Gürleyerek mi geleyim?” diye sürekli sorup duruyormuş. Bu ısrarlı soru karşısında Sarı Kız, bir gün dayanamamış ve “Harlıyarak gel!” diye yanıt vermiş. Çok geçmeden kayalardan harlıyarak sular akmaya başlamış ve Sarı Kız’ı da önüne katarak sırlar âlemine almış götürmüş. Sarı Kız’ın yüreğinin ateşiyle sıcak akarmış bu sular ve sapsarı rengini de genç kızın saçlarından almışmış. O tarihten sonra kaplıcaların sularından şifa bekleyenler, kaplıcaya girdiklerinde “Arılık, duruluk, Sarı Kız’ın aşkına bir cum!..” derler ve üç kez suya girip çıkarlarmış. Bu şekilde davranmayanların suların şifasından yararlanamayacaklarına inanılırmış.
Çekirge bölgesi kaplıcalarının Roma lmparatorluğu’nun ikiye bölünmesinden çok önce de işletildiği, araştırmacılar tarafından kesin olarak tespit edilmiştir. Bu kaplıcaların daha sonra Bizanslılar tarafından ele alındığı, hatta 525 yılında Bi’ zans İmparatoru Justinianos’un, eşi Theodora ve dört din görevlisiyle birlikte Çekirge hamamlarına gelip yıkandıkları bilinmektedir. Daha sonra bu kaplıcalar, Selçuklular ve Osmanlılar tarafından geliştirilmiş ve yeni yapılan eklerle daha sosyal bir içerik kazanmıştır. Bölgede yapılacak kısa bir gezinti, kaplıcaların halen o zamanların kalıntılarını taşıdığını gözler önüne serecektir.
Bursa Halkevi tarafından yayımlanan ‘Bursa Hamamları’ adlı eserde; Çekirge Hamamı diye anılan kaplıcanın, 1316 yılında, evliya mertebesine ulaşmış bir kişi tarafından yaptırılıp bağışlandığı ve bu bağışın sicil kayıtlarına (Bursa sicilleri 231 Shf.25) işlendiği belirtilmektedir. Yine aynı eserde; 1486 yılında, Bursa’nın Koca Embiya mahallesinde ‘Selvinaz’ adıyla anılan Tavettin lbrahimoğlu Mevlana isimli alim bir kişinin bulunduğu ve onun adına açılan ünlü Selvinaz Banyoları’nın bu tarihle bağlantılı olduğu yazılmaktadır. Kitapta ayrıca; bugün Termal Hotel Gönlüferah ismiyle faaliyet gösteren modern tesisin de, aynı adı taşıyan çok eski bir kaplıcanın yerinde kurulduğu bildirilmektedir.
Atatürk tarafından yaptırılan Çelik Palas Oteli’nin banyoları da, daha önce belirttiğimiz gibi, bu Vakıfbahçe sularıyla beslenmektedir. Bu sular borularla direkt olarak bağlanmışsa da, yollarda sıcaklığından 12°C kaybetmektedir. Çelik Palas’ın büyük havuzu ‘Pisine’, tarihi Türk hamamlarının tipik bir örneğini temsil etmektedir.
Bu arada, aynı semtte bulunan Askeri Hastane ‘Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi’nin, yurdumuzun modern termal tedavi tesislerinden biri olduğunu da belirtmek gerekir. ‘Girme’ yöntemiyle toplanan Vakıfbahçe sularının ve mevcut kaçak kaynakların değerlendirildiği bu sular, bölgede birkaç hamamda, Horhor Hamamı, Cıkcık Hamamı ve Balçık Hamamımda kullanılmaktadır.
Çekirge Kaplıcası’nın kadınlara mahsus bölümünün içinde, bir büyük havuz ve bir de arslanağzınm önünde dörtköşe küçük bir havuz vardır. Çocuğu olmayan kadınlar tarafından çok rağbet gören bu havuzda kadınlar, küçük havuzu* n altındaki deliği açarak cinsel organlarını suyun karşısında tutarlar. Böylece, az bir basınçla gelen su vajen içine girer. Ortalama 200300 litre hacmindeki kaplıca suyu, vajen içinden geçerek annekslerdeki ve rahim çevresindeki iltihapları giderir. Hastalıktan kurtulan kadın, banyoya bir süre daha devam ettikten sonra çoğu kez çocuk sahibi olabilmektedir.
Halk, bu durumu öteden beri kaplıcayı yaptıran evliyanın kudretine bağlamaktadır. Bu nedenle, önce hamamdaki ‘Evliya Kurnası’nda yıkanmak ve ‘Çekirge Sultanımın ayağının bastığı yer olarak bildirilen bir taşın içindeki sudan üç yudum içmek âdet olmuştur. Oysaki, bütün keramet küçük havuzun önünde durularak yapılan vajen duşundadır. Kadın hastalıklarının tedavisinde büyük şöhrete ulaşan Fransa’nın Lüksöy kaplıcasında yapılan tedavi de, bu kadar basit bir yöntem olmamakla birlikte, aynı tarzda uygulanan vajen duşudur.
Çekirge Kaplıcası’nda kullanılan sular, madeni az ılıca ve içmeler grubuna dahil, bileşiminde bikarbonat, kalsiyum, magnezyum ve sülfat bulunduran sulardır. Bu bölgedeki şifalı suların, diğer kaynaklarda olduğu gibi, teknik niteliklerinde belli başlı bir farklılık yoktur. Kaynakların temperatürleri 3845°C arasında, radyoaktiviteleri 33 eman, pH değerleri 7.4 civarında oynamaktadır.
Kaplıcanın suyu; kronik romatizma, nevralji, nevrit, polinevrit, romatoid artrit, siyatik, artroz, yorgunluk ve ateşli hastalıklar sonrasındaki nekahat dönemi, gut, şişmanlık, kaynamayan kemik kırıkları, egzema ve astım gibi bazı allerjik hastalıklar, kadın hastalıklarından aneksit, metrit, parametrit, amenore, dismenore hallerinde tavsiye edilmektedir.
Çekirge sularının içimi halinde diüretik etki de görülür. Sabahleyin aç karnına 5001000 gram su içildiğinde, ilk bardaktan itibaren yarım saat sonra idrar gelmeye başlar, idrarın dansitesi düşüktür. Çıkan idrar miktarı, içilen sudan daima 150200 gram fazla olur. İdrardaki klorür, üre ve ürik asit. miktarı çok azdır. Fakat 24 saat içinde çıkan idrardaki bu tuzların toplamı daima yüksek oranlardadır. Geceleri gelen idrarda, fosfat, oksalat ve ürat tuzlarının çoğalmış olduğu görülür. Bu yüzden halk arasında Çekirge sularının kum yaptığına dair bir inanış vardır. Oysaki, bu sular kum yapmaz, aksine vücut hücreleri içindeki kumları harekete geçirerek dışarı atar. Nitekim, 1520 günlük bir tedaviden sonra idrar berraklaşır, kum artık görülmez olur. Suların sıcakken içimi hoş ve kolaydır, soğudukça kireçli su tadını alır.