Hozi Maden Suyu

Van ilinin Başkale ilçesi sınırları içerisinde bulunan Hozi Maden Suyu yaklaşık olarak 0,09 lt/sn debiye sahip ve ortalama sıcaklığı 13,5 derecedir. Bu maden suyunun da böbrek hastalıkları, bağırsak hastalıkları, sindirim rahatsızlıklarına iyi geldiği bilinmektedir.

Bolbülük Maden Suyu

Van iline bağlı Özalp ilçesinde bulunan Bolbülük Maden Suyu yaklaşık saniyede 8.5 litre debiye sahip ve ortalama sıcaklığı 12.5 derecedir. Bu maden suyunun sindirim, bağırsak ve böbrek hastalıklarına iyi geldiği belirtilmektedir.

Yalova Termal Kaplıcaları

Yalova, Marmara Denizi kıyısında, doğal güzelliği ve turistik önemi haiz sahil şeridiyle, en çok ilgi çeken illerimiz arasında ilk sıralarda yer alır. Ancak asıl ününü, tarihi ve şifalı kaplıcalarıyla kazanmıştır. Bu herkes tarafından bilinen bir gerçektir. Bu ün, il merkezine 12 kilometre uzaklıkta, Gökçedere ve Üvezpınar köyleri arasında, ormanlık bir arazide bulunan Yalova Kaplıcalarına aittir.

Kaplıcaların çok eski bir geçmişi vardır. Yunan, Roma Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde işletilmiş ve bir sağlık tesisi olarak kullanılmıştır. Bazı araştırmacı ve yazarlar, tarihte ‘Pythia’ adıyla ünlenen kaplıcaların, M.Ö. 2000 yılında meydana gelen bir deprem sonucu oluşan Yalova Kaplıcaları olduğunu iddia ederler ki, bu doğru değildir. Çünkü Pythia, Bursa’daki Çekirge yöresine verilen bir isimdir. The-ofan, Bizans imparatoru Jüstinyen’in eşi güzel Theodora’nın, 525 yılında 4000 kişilik maiyetiyle birlikte Pythia’ya gelerek günlerce zevk ve sefa sürdüğünü yazar. Avrupalıların, lmparatoriçe Theodara’nın gittiği Çekirge’deki Eski Kaplıca’ya ‘Theodora Hamamı’ adını vermeleri boşuna değildir. Buradan da anlaşılacağı üzere, Yalova, eski Pythia kenti değildir. Ram-say’ın bildirdiğine göre; Yalova’nın eski adı ‘”Plylai’dir. Haçlı Seferleri’nin tarihini yazanlar, Yalova’yı ‘Helenapolis’ olarak tanımlarlar ki, bu tanım daha doğrudur.

Aslında Helenapolis şehri, tam olarak şimdiki Yalova’nın bulunduğu yerde değildir. Yalova’dan Karamürsel’e doğru gidilirken, deniz kenarında, Helenapolis şehrinin kalıntıları görülür. Evliya Çelebi de, kaplıcanın yapılışını anlatırken, bugünkü Yalova’nın eski Helenapolis şehri olmadığını bildirmektedir.

Evliya Çelebi’nin aktardığına göre; Bizanslı Yanko’nun kızı Helena bir hastalığa tutulur. Kirpikleri ve kaşları dökülür. Doktorlar çare bulamazlar ve kızı hava değişim için bu yöreye getirirler. Kızcağız, dağlar arasından kaynayan sıcak sularla hem yıkanır, hem de susuzluğunu giderir. Kırk gün içinde de tamamiyle iyileşir. Babası, kızını böyle sapasağlam görünce sevinir ve kaynakların üzerine birkaç hamam yaptırır. Bugün, suyun kaynağında görülen kemer o zamanın anısıdır.

Helena, bilindiği gibi, ünlü Bizans İmparatoru Konstantinen annesidir. Kudüs’e gidip döndüğünde, kendisini büyük bir hastalıktan kurtadığı için, bu civarda hastane ve saraylar yaptırır. Oğlu Konstantin de buraya annesinin adını vererek Helenapolis şehrini kurar, geliştirir. Şimdiki kaplıcaların üst kısmında görülen sütunlu yıkıntılar da bu devirden kalmadır.

Şehir, Osmanlı Türkleri tarafından, ilk kez ‘Karayalva-çoğlu’ namlı bir bey tarafından alınmış ve artık harabolmaya yüz tutan Helenapolis yerine, kaplıcalara daha yakın yerde bugünkü Yalova şehri kurulmuştur. Osmanlı döneminde ‘Hamam Yerleri’ adı verilen kaplıcalardan, önceleri yöre halkı ya-rarlanmışsa da, sonraları yabancı bir şirkete işletilmek üzere devredilmiştir. Bu.şirket tarafından modern otel ve gazinolar yapılmış, hamamlar yeni baştan ele alınarak tamir ettirilmiştir. II. Abdülhamit zamanında, İstanbul’un Rum ve levanten doktorlarının ısrarlı tavsiyeleri üzerine burası, hem sağlık, hem de bir sayfiye yeri olarak ün kazanmıştır.

Yalova’da ilk arkeolojik araştırmalar, 1933 yılında, Prof. Dr. Arif Müfid Mansel tarafından yapılmış ve kaplıca yakınlarında antik hamam kalıntıları bulunmuştur. 1970 yılında yapılan kazılar sonucunda ise, çok sayıda yapı izleri gün-yüzüne çıkarılmıştır.

Atatürk, ilk kez Yalova’ya 1927 yılında uğramış ve daha sonra birkaç kez Savarona yatıyla gelerek burada dinlenmiştir. Bu gelişmeler üzerine, ayrı tarih ve ayrı yerlerde Atatürk köşkleri inşa ettirilmiştir. Bu köşklerin en önemlileri; Millet Çiftliği’ndeki Atatürk Köşkü, Baltacı Çiftliği Köşkü, Cumhurbaşkanlığı Köşkü ve Yalova Termal Otel’deki Atatürk Oda-sı’dır. Atatürk’ün sağlığında tüm haklarıyla birlikte Sağlık Bakanlığı işletim ve denetimine aktarılan Yalova Kaplıcaları, birkaç kez el değiştirmesine rağmen, geçen süre zarfında yapılan yatırım ve eklentilerle bugünkü Yalova Termal Tesisleri haline gelmiştir. Burada bulunan tüm tarihi eser ve müzelerin yönetimi ise, eskiden olduğu gibi, yine TBMM’nde kalmıştır.

Deniz seviyesinden100 metreyükseklikte bulunan kaplıca alanında, birbirinden farklı özellikler gösteren dört kaynak bulunmaktadır:

a) Yalova Asıl Kaynak: Tempera türü57°C, pH değeri 7.66, radyoaktivitesi 2.89 emandır.

b) Valide Hanım Kurnabaşı: Temperatürü56°C, pH değeri 7.46’dır.

c) Valide Hanım Kaynağı: ‘Yeni Kaplıca’ diye de bilinen bu kaynağın temperatürü640C, pH değeri 7.48, radyoaktivitesi 0.57 emandır.

d) Yalova Göz Suyu: Temperatürü55°C, pH değeri 6.88, radyoaktivitesi 4.2 emandır.

Toplam debi miktarı 16 It/sn. (günlük 1700 ton) olan bu kaynaklar, madeni az ılıca ve içmeler grubunda değerlendirilirler. Hemen hepsi sülfat, sodyum, kalsiyum ve az miktarda da florür içerirler. Toplam mineralizasyonu 1.435 mg/lt.dir. Kaynak başlarında hafif kükürt kokusu duyulur. Bu durum, sülfatlı suların bir özelliğidir. Organik maddelerin sülfatları indirgemesi sonucu bir miktar kükürtlü hidrojen gazı çıkar.’ Organik madde yanıp bitince bu koku da kaybolur.

Düşük mineralizasyona sahip kaplıcanın suları, daha ziyade banyo tarzında kullanılmaktadır. İçmeye pek elverişli değildir. Ancak içildiğinde, hafif diüretik ve mülayim etki yapar. Esas uygulama banyo ve duş kürleri olsa da, son zamanlarda çamur banyoları da büyük rağbet görmektedir..

Yalova Kaplıcalarından yararlanan hastaların başında romatizmalılar gelir. Buyyo romatizması sekelleri, romatoid artrit, spondilit, rizomelik ve spondilo artrozlar, diğer artroz-lar, siyatik, kırık-çıkık sekelleri, eklem yapışıklıkları, kramp tarzında ağrılar oluşturan bacak atardamarlarından damar tıkanıklıkları vs. banyo, duş, çamur, sualtı masajı ve buğulama ‘buhar banyosu’ tedavileriyle çok çabuk şifa bulur. Nevralji, nevrit ve nevrasteni hastaları, elektrikli banyo ve sualtı rha-sajlarıyla kısa sürede iyi olurlar. Hemipleji ve diğer felçler, büyük tedavi havuzlarında yapılacak egzersizlerden, banyo ve lokal masajlardan çok yararlanırlar. Gutlulara, banyo ve sualtı masajları çok iyi gelir.

Yalova Kaplıcaları, uygulanan muhtelif termal kürler ve diğer modern tedavi yöntemlerinin yanı sıra, dinlenme ve huzurlu bir ortam için ideal bir yerdir. Gül bahçeleri ve mis gibi kokulu envai çeşit çiçek ve ağaçlar, nevrastenikler ve yorgun beyinler için, yeniden hayat bulmanın ve zindelik kazanmanın en güzel ortamını oluştururlar. Nörovejetatif düzensizliğe bağlı yüksek tansiyonlular, 21 günlük banyo ve dinlenmeden sonra, çoğu kez eskisinden daha sağlıklı bir şekilde kaplıcalardan ayrılırlar.

Göz Suyu kaynağında yapılan göz banyosundan, konjonktivit ve keratitlerin iyileştiği görülmektedir. Sudaki madenlerin tam iyonize ve kolloidal halde bulunması ve diğer tespit edilemeyen hayati özellikler, çok nazik bir organ olan göz zarlarının tedavisinde yararlı olmaktadır.

Yalova Kaplıcâları’nın sıcak suları, genellikle romatizmal sendromlar başta olmak üzere, hareket sisteminin ağrılı

hastalıklarında değerlendirilir. Ayrıca, ameliyat geçirmiş ağrılı batın hastalıklarında, kronik iltihaplı ve ağrılı kadın hastalıklarında, yine ağrılı böbrek ve idrar yollan hastalıklarında çok yararlıdır.

İçme ile birlikte yapılan banyo uygulamaları; diyabet, şişmanlık gibi metabolizma hastalıklarında, kanda biriken kolesterin, lipit gibi yağ cisimlerinin temizlenmesinde, fazla ürik asit birikiminin idrar yoluyla dışarı atılmasında etkili olur.

İç hastalıklar üzerinde de endikasyon etkisinin yüksek olduğu tespit edilmiştir. Karaciğer iltihaplanmalarında, siroz hastalığının tedavisinde, safra kesesi hastalıklarında, bunun yanı sıra mide ve bağırsak hastalıkları, kabızlık, çeşitli parazit türlerinin tedavileri, hemoroid vs. gibi birçok hastalıkta, ilk önce önerilecek sulardandır.

Modern tesislere sahip Yalova Kaplıcalarında; biri kapalı olmak üzere, iki adet termal yüzme havuzu, Bizans döneminden kalma tarihi Kurşunlu Hamam, kadın ve erkeklere ayrı ayrı tahsis edilen yine tarihi Valide Hamamı ‘Yeni Hamam’, sıra banyolar, yirmi altı adet özel kabinli Sultan Banyosu, dokuzu suit toplam yüz bir adet özel banyo odası, çamur banyoları, hidroterapi, masaj, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon üniteleri, jimnastik salonları vs. gibi bir termal merkezde bulunması gerekli her şey mevcuttur. Kaplıcada; banyo, içme, inhalasyon, duş, çamur, masaj ve sualtı masajı, elektroterapi, hidroterapi, fizyoterapi gibi her türlü uygulama, modern cihazlar eşliğinde ve uzman doktor kontrolünde yapılabilmektedir.

Tesis bünyesindeki sosyal ve yardımcı üniteler, her ihtiyacı karşılayacak düzeydedir. Konaklama ise, toplam yatak kapasitesi 1650 civarında olan otellerle karşılanmaktadır. Termal sudan yararlanan kaplıca işletmesine dahil otellerden; Termal Çamlık Otel (83 odada 174 yatak kapasitesiyle), Çınar Termal Hotel (17 odada 36 yatak kapasitesiyle)

Soyav Termal Hatel (101 odada 212 yatak kapasitesiyle), üç yıldızlı Türksev Yalova Termal Otel (101 odada 212 yatak kapasitesiyle) hizmet vermektedir. Termal sudan yararlanan, ancak kaplıca bünyesinde yer almayan konaklama tesislerinin belli başlıları ise şunlardır: 10 odada 20 yatak kapasitesiyle tek yıldızlı Dinana Otel, 28 odada 80 yatak kapasitesiyle Yeni Park Otel, 33 odada 67 yatak kapasitesiyle tek yıldızlı Ferah Oteli ve iki yıldızlı Gökçedere Otel. Ayrıca, gerek Gökçedere, gerekse Üvezpınar köylerinde, termal sulu köy pansiyonlarından da yararlanmak mümkündür.

Avluk Kaplıcası

Avluk kaplıcası, Osmaniye İli, Kadirli İlçesi Avluk Köyü sınırlarında yer almaktadır. Kadirli ilçesine yaklaşık olarak 15 kilometre mesafededir. Kaplıca’daki su sıcaklığı yaklaşık olarak 42-46 derecedir. Şifalı sulara sahip olan Avluk kaplıcası suyunda kalsiyum bikarbonat ve kalsiyum sülfat oranı oldukça fazladır. Bunun dışında sodyum, magnezyum, potasyum, klor, fosfor ve amonyum iyonlarını da barındıran bu şifalı su içerisinde az da olsa radyoaktif özellikte maddeler bulundurur. Bu sayede romatizmal hastalıklara iyi geldiği için rağbet gören bir kaplıcadır.

Kaplıca suyu mide, bağırsak, böbrek ve cilt hastalıklarının tedavisinde kullanılmaktadır. Aynı zamanda killi toprakları ise “Cilt güzelliği, ciltteki akne ve siyah noktalar, cilt kırışıklığı, cilt lekeleri ve cilt bakımında kullanılır.

Sarısu İçmesi

Sarısu İçmesi Ilıca köyüne birkaç kilometre uzaklıktaki bir yamaçtan kaynamaktadır. Suyunun içeriğinde bol miktarda karbondioksit ve radyoaktif elementler bulunur.
Sıcaklığı 16.5°C’dir.
İçme tedavisi; karaciğer, mide, bağırsak ve safra kese¬sinde salgıyı ve devinimi arttırmakta kullanılır. Diyabet ‘şe¬ker hastalığı’nın ilerlemiş durumlarında olumlu sonuçlar ver¬mektedir. Ayrıca, pankreas üzerinde düzenleyici ve idrar miktarını yükseltici etkisi vardır. Banyo tedavisi ise; kadın hastalıklarının iyileşmesinde çok önemli rol oynar. Su sıcaklığı :16°C Gazipaşa-Alanya karayolunda 26 km.’lik bir dağ yoluyla ulaşılan Ilacaköy’e birkaç km. uzakta, bir yamaçtan kaynar. Madensuyu ,bikarbondiositli olup, karaciğer, mide, bağırsak , safrakesesi hastalıklarına iyi gelir. Ayrıca, ilerlemiş şeker hastalığında olumlu sonuçlar verir. Böbrek işlevlerinde düzenleyici, idrar çoğaltıcı etkileri vardır. Suyunda bol miktarda karbondioksit gazı bulunduğu için, içimi oldukça hoştur. Madensuyu olarak da bilinen suyun talebi oldukça fazladır. Su sıcaklığı 16 derece olduğundan soğutulmadan ve içine katkı madde ilave edilmeden içilmektedir. Karaciğer, mide, bağırsak, safrakesesi, şeker ve böbrek gibi hastalıklarda oldukça etkili olduğu bilinmektedir.

Terziköy Kaplıcası

Terziköy Kaplıcası  Amasya-Gediksa-ray yolu yakınlarında yer alan ve modern tesisleriyle iç turiz¬me büyük katkılarda bulunan bir kaplıcadır. Terziler köyün¬de bulunması nedeniyle ‘Terziler Kaplıcası’ da denir.

Kaplıcanın tarihi hakkında kesin bir bilgi olmamakla be¬raber, yanı başında inşa edilen otelin temel kazısı sırasında Roma dönemine ait su borularıyla M.S. 4’üncü yüzyıldan kal¬ma bakır sikkeler bulunmuştur. Bu iki önemli bulgudan hare¬ketle kaplıcanın civarı tetkik edildiğinde, bu alanda geniş çapta Roma dönemi konuşlanmasından söz etmek mümkün¬dür. Suyunun içerik itibariyle içimi kolay sulardan olması, es¬ki devirlerde de içme suyu olarak kulllanıldığı kanısını uyan¬dırmaktadır. Esas kaynağın bulunduğu yerde Osmanlılardan kalma 4×4 metre ebadında bir havuz ve basit soyunma oda¬larını ihtiva eden ahşap bir bina vardır. Eski kaplıca kısmının havuzu, daha fazla kişinin rahatlıkla istirahat edebileceği şe¬kilde genişletilerek yeniden inşa edilmiştir.

Terziköy Kaplıcası, stablen tasnife göre; sodyum bikar-bonatlı ve kalsiyumlu sular grubuna dahildir. 37°C sıcaklıkta, litresinde 0.7009 gram mineralizasyon içeren, pH değeri 6.67 ve radyoaktivitesi 4.5 eman olan hipotonik ve izotermal bir sudur.

Debisi 12-13 Lt/sn. olan kaplıca suyu; sempatik sistemi frenleyici, parasempatik sistemi uyarıcı, enzimlerin tesirini arttırıcı, humoral ve hormonal sisteme etki edici özelliklere sahiptir. Bu özelliklerin halk dilindeki anlamı; erkeklik kudre¬tini arttırdığı şeklindedir ve bu nedenle de müşterisi boldur. Mide asiditesini azaltır, safra akımını çoğaltır. İdrar söktürü-cüdür. İçme kürlerinin uygulanması, kolesterin ve yağ asitle¬rinin seviyesinin düşürülmesini sağlar. Ayrıca diyabet hasta¬larında pankreas üzerinde baskı yaparak kan şekerini düşü¬rür. Çok geniş endikasyon alanı içinde, romatizmal felçler, mide-bağırsak hastalıkları, böbrek ve idrar yolları, eklem ki¬reçlenmeleri, kırık-çıkık sekelleri ve beslenme bozuklukları üzerinde etkilidir.

Konaklama için Terziköy Kaplıca Otelimden yararla¬nılabilir. 36 odada 76 yatakla hizmet veren otelde, ayrıca 26 adet özel banyo odası da vardır. İki genel tedavi havuzu bu¬lunan ve her türlü sosyal imkânlar sunan otelin yakınlarında daha küçük çapta konaklama tesisleri yer alır. Kaplıca alanı¬nın tamamı ağaçlandırılmış olup, ek olarak bölgede 14×7 me¬tre ebadında ve derinliği 1.20-1.70 metre arasında değişen bir yüzme havuzu da bulunmaktadır.

Diyadin Kaplıcaları

Diyadin Kaplıcaları olarak tanınan bu kaplıcalar, üç grup kaplıcadan ‘çermikten’ oluşmaktadır:

a) Köprü Çermiği: İlçenin5 kilometregüneyindedir.

Kaplıcanın tortuları, Murat Nehri üzerinde doğal bir köprü meydana getirdiği için bu ad verilmiştir.

b) Yılanlı Çermik: Köprü Çermiği’nin400 metregüneyindedir.

c) Davut Çermiği: Diğer iki çermiğe göre2 kilometredaha güneyde, Davut köyü sınırları içindedir.

Denizden yüksekliği 1900-1975 metrearasında değişen bu kaplıcalar, uzun yıllardan bu yana kullanılmakta ve halk tarafından çok rağbet görmektedir.

Tıbbi ve teknik değerlendirmeleri aşağıda sunulan kaplıcaların suyu; bikarbonat, kalsiyum, hidrojen sülfür ve karbondioksit içerir. Yılanlı ve Davut Çermikleri’nde bir miktar magnezyum vardır. Temperatürü 39-50°Carasında, radyoaktiviteleri 1.3-1.6 eman, pH değerleri 6.7-6.85 arasında değişmektedir.

Her üç kaynak da, romatizma, nevri t, nevralji ve kadın hastalıklarına tavsiye edilir. Köprü ve Davut çermikleri, sularının bileşimleri ufak iniş çıkışlar gösterse de birbirine benzer. Her iki suda 2-3 gramcivarında total mineralizasyon bulunmaktadır. Bunlar; toprak kalevili, bikarbonatlı ve sülfatlı maden sularıdır. Kükürtlü hidrojen ve karbondioksit ihtiva ederler. Aynı zamanda hipertermal ve hipotonik sulardır. Ter-maîiteleri 40-45°Carasında değişir. Her üç suyun da dış ve iç uygulamalarda endikasyonları aşağı yukarı aynıdır. Dış uygulamada; karbondioksitin ve termalitenin sedatif ve vazodila-tatör etkileri beklenir. Kükürtlü hidrojenin ise, cilt ve enfeksiyonlara bağlı romatizmal sendromların yanı sıra, özellikle üst solunum yollarının akıntılı kronik iltihaplarında burun kanalına etkili olduğu görülür. Bu maden sulan; termaliteleri bakımından sedatif tesirleriyle, kükürtlü hidrojen bakımından kronik enfeksiyon ve cilt hastalıklarında, karbondioksit bakımından da vazodilatatör ve sedatif etkiyi tamamlayıcı bir unsur olarak değerlendirilebilirler.

Termal suların bikarbonat, klorür, sülfat, kalsiyum, karbondioksit gazı içermesi ve toplam mineralizasyonun 1 gr/lt olması nedeniyle şifa özelliği taşır. Cilt hastalığı, özellikle romatizma, mide-bağırsak ve böbrek rahatsızlıkları,nevrit nöroloji, kadın hastalıkları, kemik ve kireçlenme hastalıkları, siyatik ve metabolizma bozukluğu gibi hastalıklara iyi gelmektedir.

Diyadin Kaplıcaları dünyadaki şifalı sular içerisinde 7.sırada yer almaktadır.Sıcaklık 72-78 °Cdir.

Diyadin kaplıcalarında; genel tedavi havuzları, özel banyoların bulunduğu sıra odalar ve bir de Hidroloji Ünitesi vardır. Yatak kapasitesi toplamda 150’yi bulan bir turistik otele, sezon süresince çadır kurmaya müsait geniş bir araziye ve yeterli sayıda sosyal tesise sahiptir. Ancak, kaplıca bölgesine yakın olması nedeniyle, buraya gelenlerin büyük bölümü ihtiyaçlarını ilçe merkezinden karşılamayı tercih etmektedirler.

Dambat Kaplıcası

Ağrı il merkezinden5 kilometreuzaklıkta, eski adı Dambat olan Yolluyazı köyünde bulunan Dambat Kaplıcası; ilin en önde gelen kaplıcaları arasındadır. Murat Nehri kıyısında yer alan kaplıcanın tuzlu, kükürtlü ve çamurlu olan suyu çok şifalıdır. Deri ve romatizma hastalıklarına iyi gelir.  Yara, çıban, sivilce gibi deri hastalıkları ve romatizma için şifalıdır. Kapalı bir yerde kalınca zehirleme yaptığından sabit bir havuz içine alınmamıştır. Ayrıca maden suyu kıvamındaki kaynak suyu böbrek, bağırsak ve mide hastalıklarına iyi geldiği tecrübe edilmiştir.

Kâhta Dağ İçmesi

Adıyaman İli Kâhta ilçesinde bulunan Kâhta Dağ İçmesi; mide, ba­ğırsak ve böbrek hastalıkları için şifalı bir su olduğu söylenmektedir.