Ardahan İlindeki Şifalı Sular ve Kaplıcalar Rehberi, İyi Gelen Hastalıklar ve Tarihçesi

Ardahan ili, şifalı su kaynakları bakımından zengin illerimiz arasında sayılır. Ancak bu kaynaklar, sadece yöre halkına hizmet vermenin ötesinde, yeterli tesisleri olmadığından yapılacak yeni yatırımlarla birer ekonomik değer olacakları günü sabırsızlıkla beklemektedirler.

Kaplıcalar ve içmeler, genellikle Çıldır ve Göle ilçelerin de toplanmıştır. Öncül Köyü Kaplıcası ile Deveboynu Kaplıcası Çıldır ilçesinin, Koruvenk Kaplıcası ile Göle Kaplıcası ve Göle Maden Suyu Göle ilçesinin şifalı su kaynaklarıdır. Ur Köyü Maden Suyu ise, Merkez ilçe sınırları içinde yer alır.

Yalova İlindeki Şifalı Sular ve Kaplıcalar Rehberi, İyi Gelen Hastalıklar ve Tarihçesi

Yalova, Marmara Denizi kıyısında, doğal güzelliği ve turistik önemi haiz sahil şeridiyle, en çok ilgi çeken illerimiz arasında ilk sıralarda yer alır. Ancak asıl ününü, tarihi ve şifalı kaplıcalarıyla kazanmıştır. Bu herkes tarafından bilinen bir gerçektir. Bu ün, il merkezine 12 kilometre uzaklıkta, Gökçedere ve Üvezpınar köyleri arasında, ormanlık bir arazide bulunan Yalova Kaplıcalarına aittir.

Kaplıcaların çok eski bir geçmişi vardır. Yunan, Roma Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde işletilmiş ve bir sağlık tesisi olarak kullanılmıştır. Bazı araştırmacı ve yazarlar, tarihte ‘Pythia’ adıyla ünlenen kaplıcaların, M.Ö. 2000 yılında meydana gelen bir deprem sonucu oluşan Yalova Kaplıcaları olduğunu iddia ederler ki, bu doğru değildir. Çünkü Pythia, Bursa’daki Çekirge yöresine verilen bir isimdir. The-ofan, Bizans imparatoru Jüstinyen’in eşi güzel Theodora’nın, 525 yılında 4000 kişilik maiyetiyle birlikte Pythia’ya gelerek günlerce zevk ve sefa sürdüğünü yazar. Avrupalıların, lmparatoriçe Theodara’nın gittiği Çekirge’deki Eski Kaplıca’ya ‘Theodora Hamamı’ adını vermeleri boşuna değildir. Buradan da anlaşılacağı üzere, Yalova, eski Pythia kenti değildir. Ram-say’ın bildirdiğine göre; Yalova’nın eski adı ‘”Plylai’dir. Haçlı Seferleri’nin tarihini yazanlar, Yalova’yı ‘Helenapolis’ olarak tanımlarlar ki, bu tanım daha doğrudur.

Aslında Helenapolis şehri, tam olarak şimdiki Yalova’nın bulunduğu yerde değildir. Yalova’dan Karamürsel’e doğru gidilirken, deniz kenarında, Helenapolis şehrinin kalıntıları görülür. Evliya Çelebi de, kaplıcanın yapılışını anlatırken, bugünkü Yalova’nın eski Helenapolis şehri olmadığını bildirmektedir.

Evliya Çelebi’nin aktardığına göre; Bizanslı Yanko’nun kızı Helena bir hastalığa tutulur. Kirpikleri ve kaşları dökülür. Doktorlar çare bulamazlar ve kızı hava değişim için bu yöreye getirirler. Kızcağız, dağlar arasından kaynayan sıcak sularla hem yıkanır, hem de susuzluğunu giderir. Kırk gün içinde de tamamiyle iyileşir. Babası, kızını böyle sapasağlam görünce sevinir ve kaynakların üzerine birkaç hamam yaptırır. Bugün, suyun kaynağında görülen kemer o zamanın anısıdır.

Helena, bilindiği gibi, ünlü Bizans İmparatoru Konstantinen annesidir. Kudüs’e gidip döndüğünde, kendisini büyük bir hastalıktan kurtadığı için, bu civarda hastane ve saraylar yaptırır. Oğlu Konstantin de buraya annesinin adını vererek Helenapolis şehrini kurar, geliştirir. Şimdiki kaplıcaların üst kısmında görülen sütunlu yıkıntılar da bu devirden kalmadır.

Şehir, Osmanlı Türkleri tarafından, ilk kez ‘Karayalva-çoğlu’ namlı bir bey tarafından alınmış ve artık harabolmaya yüz tutan Helenapolis yerine, kaplıcalara daha yakın yerde bugünkü Yalova şehri kurulmuştur. Osmanlı döneminde ‘Hamam Yerleri’ adı verilen kaplıcalardan, önceleri yöre halkı ya-rarlanmışsa da, sonraları yabancı bir şirkete işletilmek üzere devredilmiştir. Bu.şirket tarafından modern otel ve gazinolar yapılmış, hamamlar yeni baştan ele alınarak tamir ettirilmiştir. II. Abdülhamit zamanında, İstanbul’un Rum ve levanten doktorlarının ısrarlı tavsiyeleri üzerine burası, hem sağlık, hem de bir sayfiye yeri olarak ün kazanmıştır.

Yalova’da ilk arkeolojik araştırmalar, 1933 yılında, Prof. Dr. Arif Müfid Mansel tarafından yapılmış ve kaplıca yakınlarında antik hamam kalıntıları bulunmuştur. 1970 yılında yapılan kazılar sonucunda ise, çok sayıda yapı izleri gün-yüzüne çıkarılmıştır.

Atatürk, ilk kez Yalova’ya 1927 yılında uğramış ve daha sonra birkaç kez Savarona yatıyla gelerek burada dinlenmiştir. Bu gelişmeler üzerine, ayrı tarih ve ayrı yerlerde Atatürk köşkleri inşa ettirilmiştir. Bu köşklerin en önemlileri; Millet Çiftliği’ndeki Atatürk Köşkü, Baltacı Çiftliği Köşkü, Cumhurbaşkanlığı Köşkü ve Yalova Termal Otel’deki Atatürk Oda-sı’dır. Atatürk’ün sağlığında tüm haklarıyla birlikte Sağlık Bakanlığı işletim ve denetimine aktarılan Yalova Kaplıcaları, birkaç kez el değiştirmesine rağmen, geçen süre zarfında yapılan yatırım ve eklentilerle bugünkü Yalova Termal Tesisleri haline gelmiştir. Burada bulunan tüm tarihi eser ve müzelerin yönetimi ise, eskiden olduğu gibi, yine TBMM’nde kalmıştır.

Deniz seviyesinden 100 metre yükseklikte bulunan kaplıca alanında, birbirinden farklı özellikler gösteren dört kaynak bulunmaktadır:

a) Yalova Asıl Kaynak: Temperatürü 57°C, pH değeri 7.66, radyoaktivitesi 2.89 emandır.

b) Valide Hanım Kurnabaşı: Temperatürü 56°C, pH değeri 7.46’dır.

c) Valide Hanım Kaynağı: ‘Yeni Kaplıca’ diye de bilinen bu kaynağın temperatürü 64C, pH değeri 7.48, radyoaktivitesi 0.57 emandır.

d) Yalova Göz Suyu: Temperatürü 55°C, pH değeri 6.88, radyoaktivitesi 4.2 emandır.

Toplam debi miktarı 16 It/sn. (günlük 1700 ton) olan bu kaynaklar, madeni az ılıca ve içmeler grubunda değerlendirilirler. Hemen hepsi sülfat, sodyum, kalsiyum ve az miktarda da florür içerirler. Toplam mineralizasyonu 1.435 mg/lt.dir. Kaynak başlarında hafif kükürt kokusu duyulur. Bu durum, sülfatlı suların bir özelliğidir. Organik maddelerin sülfatları indirgemesi sonucu bir miktar kükürtlü hidrojen gazı çıkar.’ Organik madde yanıp bitince bu koku da kaybolur.

Düşük mineralizasyona sahip kaplıcanın suları, daha ziyade banyo tarzında kullanılmaktadır. İçmeye pek elverişli değildir. Ancak içildiğinde, hafif diüretik ve mülayim etki yapar. Esas uygulama banyo ve duş kürleri olsa da, son zamanlarda çamur banyoları da büyük rağbet görmektedir.. .

Yalova Kaplıcalarından yararlanan hastaların başında romatizmalılar gelir. Buyyo romatizması sekelleri, romatoid artrit, spondilit, rizomelik ve spondilo artrozlar, diğer artroz-lar, siyatik, kırık-çıkık sekelleri, eklem yapışıklıkları, kramp tarzında ağrılar oluşturan bacak atardamarlarından damar tıkanıklıkları vs. banyo, duş, çamur, sualtı masajı ve buğulama ‘buhar banyosu’ tedavileriyle çok çabuk şifa bulur. Nevralji, nevrit ve nevrasteni hastaları, elektrikli banyo ve sualtı rha-sajlarıyla kısa sürede iyi olurlar. Hemipleji ve diğer felçler, büyük tedavi havuzlarında yapılacak egzersizlerden, banyo ve lokal masajlardan çok yararlanırlar. Gutlulara, banyo ve sualtı masajları çok iyi gelir.

Yalova Kaplıcaları, uygulanan muhtelif termal kürler ve diğer modern tedavi yöntemlerinin yanı sıra, dinlenme ve huzurlu bir ortam için ideal bir yerdir. Gül bahçeleri ve mis gibi kokulu envai çeşit çiçek ve ağaçlar, nevrastenikler ve yorgun beyinler için, yeniden hayat bulmanın ve zindelik kazanmanın en güzel ortamını oluştururlar. Nörovejetatif düzensizliğe bağlı yüksek tansiyonlular, 21 günlük banyo ve dinlenmeden sonra, çoğu kez eskisinden daha sağlıklı bir şekilde kaplıcalardan ayrılırlar.

Göz Suyu kaynağında yapılan göz banyosundan, konjonktivit ve keratitlerin iyileştiği görülmektedir. Sudaki madenlerin tam iyonize ve kolloidal halde bulunması ve diğer tespit edilemeyen hayati özellikler, çok nazik bir organ olan göz zarlarının tedavisinde yararlı olmaktadır.

Yalova Kaplıcâları’nın sıcak suları, genellikle romatizmal sendromlar başta olmak üzere, hareket sisteminin ağrıl hastalıklarında değerlendirilir. Ayrıca, ameliyat geçirmiş ağrılı batın hastalıklarında, kronik iltihaplı ve ağrılı kadın hastalıklarında, yine ağrılı böbrek ve idrar yollan hastalıklarında çok yararlıdır.

İçme ile birlikte yapılan banyo uygulamaları; diyabet, şişmanlık gibi metabolizma hastalıklarında, kanda biriken kolesterin, lipit gibi yağ cisimlerinin temizlenmesinde, fazla ürik asit birikiminin idrar yoluyla dışarı atılmasında etkili olur.

İç hastalıklar üzerinde de endikasyon etkisinin yüksek olduğu tespit edilmiştir. Karaciğer iltihaplanmalarında, siroz hastalığının tedavisinde, safra kesesi hastalıklarında, bunun yanı sıra mide ve bağırsak hastalıkları, kabızlık, çeşitli parazit türlerinin tedavileri, hemoroid vs. gibi birçok hastalıkta, ilk önce önerilecek sulardandır.

Modern tesislere sahip Yalova Kaplıcalarında; biri kapalı olmak üzere, iki adet termal yüzme havuzu, Bizans döneminden kalma tarihi Kurşunlu Hamam, kadın ve erkeklere ayrı ayrı tahsis edilen yine tarihi Valide Hamamı ‘Yeni Hamam’, sıra banyolar, yirmi altı adet özel kabinli Sultan Banyosu, dokuzu suit toplam yüz bir adet özel banyo odası, çamur banyoları, hidroterapi, masaj, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon üniteleri, jimnastik salonları vs. gibi bir termal merkezde bulunması gerekli her şey mevcuttur. Kaplıcada; banyo, içme, inhalasyon, duş, çamur, masaj ve sualtı masajı, elektroterapi, hidroterapi, fizyoterapi gibi her türlü uygulama, modern cihazlar eşliğinde ve uzman doktor kontrolünde yapılabilmektedir.

Tesis bünyesindeki sosyal ve yardımcı üniteler, her ihtiyacı karşılayacak düzeydedir. Konaklama ise, toplam yatak kapasitesi 1650 civarında olan otellerle karşılanmaktadır. Termal sudan yararlanan kaplıca işletmesine dahil otellerden; Termal Çamlık Otel (83 odada 174 yatak kapasitesiyle), Çınar Termal Hotel (17 odada 36 yatak kapasitesiyle)

Soyav Termal Hatel (101 odada 212 yatak kapasitesiyle), üç yıldızlı Türksev Yalova Termal Otel (101 odada 212 yatak kapasitesiyle) hizmet vermektedir. Termal sudan yararlanan, ancak kaplıca bünyesinde yer almayan konaklama tesislerinin belli başlıları ise şunlardır: 10 odada 20 yatak kapasitesiyle tek yıldızlı Dinana Otel, 28 odada 80 yatak kapasitesiyle Yeni Park Otel, 33 odada 67 yatak kapasitesiyle tek yıldızlı Ferah Oteli ve iki yıldızlı Gökçedere Otel. Ayrıca, gerek Gökçedere, gerekse Üvezpınar köylerinde, termal sulu köy pansiyonlarından da yararlanmak mümkündür.

Yalova il arazisinin büyük ölçüde konuşlandığı Armutlu Yarımadası’nda başka şifalı su kaynakları da bulunur. Bunlar arasından en ünlü olanlarından birisi, Hasanbaba Kaynak Suyu’dur. Bu su, Çınarcık-Yalova sahil şeridinde, Çınarcık ilçe merkezine2.5 kilometreuzaklıktadır. Güzel içimli, midevi bir sudur.

Yalova’nın Armutlu ilçesi de, kaplıcalarıyla tanınmış ilçelerdendir. Gemlik Körfezi’nin kuzeyinde, Karaburun yakınlarında, Hamam Deresi vadisinde yer alan Armutlu Kaplıcası, dağlık ve ormanlık bir boğaz içinde olup, deniz seviyesinden yüksekliği 17 metredir. Armutlu’ya uzaklığı ise 4 kilometredir.

Armutlu Kaplıcaları, çok eski çağlardan bu yana kullanıla gelmiştir. Bizanslılar zamanında işletildiği, Osmanlılar döneminde de bakım ve onarımının yapıldığı bilinmektedir.

Kaplıcanın suyunu 21 kaynak oluşturur. Bunlardan; Hamam Kaynağı, Küpeli Nuripaşa Kaynağı, Gıcık Kaynağı, Hamamaltı I. Kaynağı ve Hamamaltı II. Kaynağı, benzer bileşimler gösteren kaynaklardır. Kalsiyum, sülfat, sodyum, bikarbonat ve klorür içerirler. Sadece Küpeli Nuripaşa Kayna-ğı’nda fazla miktarda karbondioksit vardır. Kaynakların tem-peratürleri 50-70°C, radyoaktiviteleri 3.38-6.31 eman, pH değerleri ise 6.24-6.55 arasında değişiklik gösterir.

Genellikle banyo uygulamaları tarzında kullanılan bu sularda sülfat ve klorür gibi unsurların bulunmasıyla anyonların zenginleştiği ve total mineralizasyon oranının litrede 2 gramın üstüne çıktığı görülür. Yine bu suların, ayrıca karbondioksit içermesi de dikkati çeker. Bu durumda, civar sular için konu edilen hastalıklarda kullanılabileceği gibi, özellikle periferik dolaşım sistemi bozukluklarında da değerlendirilebilirler.

Armutlu Kaplıcalan’ndaki banyo tedavisinin; romatizma, nevralji, nevrit, polinevrit, kan dolaşımı bozuklukları, kalp ve damar tıkanıkları, kadın ve özellikle böbrek ve idrar yollan hastalıkları, gıda metabolizması bozukluğundan kaynaklanan gut, şişmanlık halleriyle cilt hastalıklarına iyi geldiği bilinmektedir.

Kaplıcada; iki adet genel tedavi havuzunun /anı sıra çok sayıda sıra banyosu da bulunmaktadır. Son yıllarda yapılan yatırımlar, eski kaplıcanın yerine çok daha modern tesislerin yapılabileceğini göstermiştir. Termal havuzlar, fizik tedavi üniteleri, her türlü termal hizmetin verildiği kür merkezleri, sürekli uzman doktor kontrolü vs. Armutlu Kaplıcalarının görünümünü çok değiştirmiştir. ‘

Kaplıca alanındaki sosyal tesisler, her türlü ihtiyaca yanıt verecek tarzda düzenlenmiş durumdadır. Konaklamada ise; ilk akla gelen Termalier Hotel olmaktadır. Beş yıldızlı bu yeni tesiste, 48 odada 108 yatak ve 4 suit daire bulunmaktadır. Bölgede ayrıca, eski adı Eı dilli Termal Tesisleri olan ve yine ‘Termalier Hotel’ adıyla anılan, tek yıldızlı bir başka tesis de yer almaktadır. Termal hizmetin verildiği bu tesis ise, 36 odada 72 yatak kapasitelidir.

Yalova ve bağlı ilçelerinde bulunan kaplıca ve içmelerden yararlanmak, bu arada konaklama olanakları hakkında bilgi almak isteyenler, Yalova Turizm Danışma Bürosu’na başvurabilirler

Osmaniye İlindeki Şifalı Sular ve Kaplıcalar Rehberi, İyi Gelen Hastalıklar ve Tarihçesi

Adana’dan ayrıldıktan sonra, Çukurova yöresinin şifalı su kaynaklarının bir kısmını bünyesine dahil eden Osmaniye ilinde, çok sayıda kaplıca ve içme bulunur. Bu sular ilin hemen hemen her köşesine yayılmış durumdadır.

Kokar Kaplıcası, Avluk Kaplıcası ve Anavarza İçmesi, Kadirli ilçesindedir. Kokar Kaplıcası, şifalı suyuyla yöre halkının ilgisini çeken önemli termal merkezlerimizden biridir.

Avluk Kaplıcası ise, ilçeye bağlı Avluk beldesindedir.

Ayran Menba Suyu: Bahçe ilçesinin sınırları içinden kaynayan doğal bir kaynak suyudur. Debisi yüksek olan bu su, 1954 yılından beri ilçede içme suyu olarak kullanılmaktadır.

Ilıca İçmesi: Eski adı ‘Haruniye’ olan Düziçi ilçesinin Ilıca köyündedir. Ancak ilçenin en önemli şifa kaynağı Haruniye Kaplıcası’dır.

Haruniye Kaplıcası; Düziçi’ne15 kilometreuzaklıkta, Düldül Dağı eteklerinde yer alan Kuşçu köyü sınırları içinde, Ceyhan Nehri kıyısındadır. ‘Düziçi Kaplıcaları’ diye de anılır. Denizden620 metreyükseklikte olan bu yöre, doğal bir güzelliğe sahiptir.

Abbasi hükümdarlarından Harun Reşit tarafından ilk kez hizmete açılan kaplıcalar, ilin olduğu kadar ülkenin de en önemli şifa kaynaklarından biridir. Kalsiyum bikarbonatlı sular grubunda incelenen suyu, bikarbonat, kalsiyum, magnezyum, sülfür ve karbondioksit içerir. Temperatürü 32.50C, pH değeri 6.16, radyoaktivitesi 3.53 emandır.

Haruniye Kaplıcası’ndaki su, litrede2.5 gramkadar total mineralizasyon içeren ılık bir maden suyudur. Egemen olan anyon bikarbonat, katyon ise kalsiyumdur. Bu duruma göre, kalsiyum bikarbonatlı ve karbondioksitli bir sudur. İçeriğinde kükürt de bulunmaktadır. Kaplıcanın suyu, dış uygulamalar tarzında kullanıldığında, genellikle romatizmal hastalıkların ağrılı sendromlarında ve bu arada özellikle artrozik kontraktürler gösteren yumuşak doku sendromlarında endikasyon kazanır. Ayrıca, batın’ın ağrılı hastalıklarında tıbbi tedavi süreci sonrasında kullanılabilir. Yine bu arada, bazı kolik ve jinekolojik sendromlarda etkilidir.

 

İçme şeklinde kullanıldığında, metabolizma hastalıklarında değerlendirilebilir. Bunların başında şeker hastalığı gelir. Fransa’daki bu tür maden sulan, adeta uzmanlaşmış ve birer diyabet merkezi haline dönüştürülmüştür.

Toprak kalevili ve gazlı maden sularından, karaciğer, safra kesesi ve safra drenajı bakımından gayet olumlu sonuçlar alınır. Bu arada mide üzerinde de etkisi görülür. Sindirimi kolaylaştırır, karaciğerin bozulmuş olan fonksiyon testlerini düzeltir. Ayrıca pankreas iç salgısını yatıştırarak glisemiyi düşürür. Kür sırasında verilen dozlar arttırıldığı veya hastanın akut devreden henüz kurtulamadığı hallerde, klinik bulguların kötüleştiğinin işaretçisi olan termal krizler görülebilir. Hasta, bulantıdan, baş ağrılarından, suya tahammül edememekten, mide ve karın ağrılarından şikâyet eder. Bu gibi hallerde içme kürlerinin derhal durdurulması gerekir.

Banyo tedavisi; romatizma, nevralji ve nevrit gibi çeşitli sinirleri ilgilendiren ani, şiddetli ve genellikle kısa süreli ağrı nöbetleri tarzında seyreden hastalıklarda, cilt ve kadın hastalıklarında yararlıdır.

Kaplıcada; tedavi havuzları ile çok sayıda sıra banyo yer almaktadır. Sosyal tesisleri ve yeterli konaklama olanakları olsa da, Haruniye Kaplıcalan’nın karşılaştığı en büyük sorun, yapımı devam eden Berke Barajı’nm su tutma alanı içinde bulunması ve baraj bittiğinde artık kullanılamayacak olmasıdır.

Osmaniye ilinde, Yeşilova Kaplıcası gibi yöre halkı tarafından çok tutulan şifalı su kaynaklarından başka, Merkez ilçe sınırları içinde olup ünü bütün Çukurova’ya yayılmış bulunan Gebeli İçmesi‘nden de özellikle söz etmek gerekir.

Gebeli İçmesi, il merkezinin 7 kilometregüneyinde, Gebeli köyündedir. Kalsiyum bikarbonatlı sular grubuna dahil olan suyu, bikarbonat, kalsiyum, magnezyum ve karbondioksit içerir. Temperatürü 19°C, radyoaktivitesi 0.89 eman ve pH değeri 6.16 olan suyun şifa özellikleri hemen hemen Haruniye Kaplıcası’na benzer.

Gebeli lçmesi’ndeki tedavi tesisleri, içme çeşmelerinden ibarettir. Sosyal tesis sıkıntısı çekilen yörede, konaklamada da sorun yaşanır. Hastalar baraka türü evlerde ve çadırlarda kalırlar.

Osmaniye’deki kaplıca ve içmelerden yararlanmak isteyenler, özellikle ulaşım ve konaklama olanaklarını öğrenmeyi arzu edenler, Osmaniye Turizm Danışma Bürosu’na başvurabilirler.

 

Düzce İlindeki Şifalı Sular ve Kaplıcalar Rehberi, İyi Gelen Hastalıklar ve Tarihçesi

Maden Teknik Arama Enstitüsü tarafından yapılan araştırmalar, yörenin gerek kaplıca ve gerekse maden suyu kaynaklan bakımından çok zengin olduğunu göstermiştir.

Derdin Kaplıcası ve İçmesi: Düzce’nin17 km güneyinde,400 metre rakımlı, etrafı ormanlık alanla çevrili Derdin (Dolay) Kaplıcası çevresine şifa dağıtmaktadır. Kaplıcadaki su, duru, renksiz ve kokusuzdur. 2 lt/s debideki suyun sıcaklığı ise 42 derecedir.

Derdin Kaplıcası özellikle mide, bağırsak, safra kesesi, karaciğer, böbrek, seker ve ayrıca deri hastalıkları için oldukça şifalıdır. Derdin Kaplıcası’nda konaklama amacıyla 15 odalı küçük bir otel de bulunmaktadır.

Sodyum bikarbonatlı, sülfatlı ılıca ve içmeler grubunda incelenen suyu, aynı zamanda bol miktarda karbondioksit içerir. Temperatürü32°C, radyoaktivitesi 1.7 man, pH değeri 6.18’dir.

Hidroloji uzmanı Prof. Dr. Nusret Şakir Dirisu, ‘Hidroloji’ adlı eserinde, Derdin Kaplıcası’nın suyu için; “Dünyada içiminin hoşluğu ve bünyeye yaptığı etki bakımından daha üstün değerde bir başka su daha yoktur. Böylesine şifalı bir suyun kaynağında kurulacak tesislerin, komşu ülkeler tarafından büyük rağbet göreceğinden şüphe edilemez. Ayrıca, bu şifalı sudan elde edilecek tuz, doktorlar tarafından sıkça tavsiye edilen ‘Naturel Karlsbad tuzu’nun yerini alacak ve hastalara yarar ve kolaylık sağlayacaktır.” demiştir. Bu görüş, Fransız Prof. Dr. Salomon Calci tarafından da; “Bu şifalı su, dünyaca ünlü Karlsbad-Mühbrunnen kaynağı ayarındadır” cümlesiyle doğrulanmıştır.

Derdin Kaplıcası, kalevi bikarbonatlı bir sudur. Eşik değerin üstünde sülfat anyonu içermesi nedeniyle, acı, kalevi bikarbonatlı sular grubuna girer. 1 gramın üstünde karbondioksit içermektedir. (1180 mg/lt.) Debisi bol olan bu su, özellikle içme kürlerinde endikasyon kazanır. Karaciğer ve safra kesesi hastalıklarında, içerdiği 8 gramın üstündeki total mi-neralizasyon oranıyla, Fransa’nın ünlü Vichy kaynağına benzer etki göstermesi beklenir. Total mineralizasyonu yüksek olduğundan, az miktarlarda kullanılır. Karaciğer ile safra kesesi hastalıklarında hastalar, kaynağında yapılacak kürlerden son derece olumlu sonuç alırlar. Ayrıca şişelendikten sonra piyasaya verilmesinde de yarar vardır. Türkiye piyasasında ithal maden sularının satıldığı anımsanacak olursa, bu suyun tüm ihtiyacı karşılamasının yanı sıra, Ortadoğu ve Balkan ülkelerindeki mevcut boşluğu dolduracağı ve önemli ölçüde ekonomik değer kazanacağı bir gerçektir.

Banyo tedavisi; nevralji, cilt ve kadın hastalıklarına önerilir. İçme tedavisi ise; mide ve bağırsak rahatsızlıkları ile özellikle karaciğer ve safra yollan hastalıklarına iyi gelmektedir.

Kaplıcadaki tesisler; iki adet genel tedavi havuzu ile içme çeşmelerinden ibarettir. Sosyal tesis sıkıntısı çekilmez. Konaklamanın ise yeterli seviyede olduğunu söylemek mümkün değildir. Sezon sırasında artan talep karşısında çadır kurulması tercih edilmektedir.

Efteni Kaplıcası: Efteni Kaplıcası, Düzce-Gölyaka bati yolu üzerinde, Düzce’nin18 km batısında, Efteni Gölü’nün kenarındadır. Değişik sıcaklıklarda üç havuzu bulunan Efteni Kaplıcası’nda konaklama evi ve pansiyonlarda bulunmaktadır.

Efteni Kaplıcası’nın Roma ve Bizans dönemlerinde de işletildiği, bazı tarihçilerin iddiaları arasında yer alır. Ancak, Osmanlı döneminin ünlü kaplıcalarından biri olduğuna dair kayıtlar vardır.

Suyu, saf sodyum bikarbonatlı sular grubuna girer. Bikarbonat, sodyum, kalsiyum, magnezyum ve karbondioksit içerir. Temperatürü42°C, radyoaktivitesi 2.42 eman, pH değeri 6.40’dır.

Efteni Kaplıcası, kalevili ve toprak kalevili bikarbonatlı sular grubundadır. Çok miktarda karbondioksit (880 mg/lt.) ve demir içerir. Dış uygulamalarda kullanılması durumunda, genellikle sedatif etkisinden, ayrıca karbondioksitin periferik dolaşımı genişletici tesirinden yararlanılır. Inhalasyon şeklinde kullanıldığında ise, üst solunum yollarının ve akciğerlerin buruşma-büzüşmesiyle ilgili sendromlannda sedatif etki görülebilir.42°C’deki suyun soğutularak içme tarzında kulanıl-ması halinde; 3 gramın biraz üstünde bulunan total minerali-zasyon ve içerdiği magnezyum nedeniyle, karaciğer ve safra kesesi hastalıkları üzerinde gayet olumlu etkiler meydana getirir. Karbondioksit içermesi, içimini kolaylaştırır. Diğer taraftan, bileşiminde bulunan 2.5 mg/lt. oranındaki demir, anemiklerin demir noksanlığına bağlı hastalıklarının tedavisinde önemli rol oynar. Banyo tedavisi ise, romatizma, nevralji, nevrit ve kadın hastalıklarına önerilir.

Kaplıcanın, standart ölçülerde tedavi havuzları ve sıra banyoları vardır. İçme suyu çeşmelerden karşılanır. Sosyal ve yardımcı tesisleri yeterli düzeyde değildir. Konaklamada da sorun yaşanır. Toplam yatak sayısı 100’ü bulmamaktadır.

Şifalısu Ormaniçi Dinlenme Yeri: Düzce-Akçakoca karayolu üzerinde, mesire ve piknik alanı olarak tanzim edilen bir parktadır. Buradaki suyun birçok hastalığa iyi geldiği söylencesi, şifalı suya yoğun bir ilginin doğmasına neden olmuştur.

Yaşam Doğal Kaynak Suyu: Düzce’ye bağlı Akçakoca ilçesinin Kurukavak köyünden kaynayan şifalı bir sudur. Zengin mineral yapısı, doğal soğukluğu ve 7.6’Iık pH değeriyle tercih edilen kaynak sularından biridir. Eylül 2000 tarihinden bu yana üretilen Yaşam Su, ülke çapında pazarlanmaktadır.

Akçasu Doğal Kaynak Suyu: Aynı yöreden ve yine aynı firma tarafından üretilen, ancak değişik bir başlık altında ülke pazarlarına sunulan bir sudur. Akçasu Doğal Kaynak Su-yu’nun toplam sertlik derecesi 10.3Fr°’dir.

 

 

 

Karabük İlindeki Şifalı Sular ve Kaplıcalar Rehberi, İyi Gelen Hastalıklar ve Tarihçesi

Karabük ilindeki suların pek çoğu Eskipazar ilçe sınırları içerisinde yer alır.. Sığırcık İçmesi, Kısaç İçmesi, Bölme İçmesi, Kargın İçmesi ve Şerafettin İçmesi, ilçenin önemli su kaynaklarındandır.

Bayındır Köyü Şifalı Suyu: Hem içme, hem de kaplıca olarak kullanılır. Suyu, bağırsak rahatsızlıklarına iyi gelmektedir.

Akkaya Kaplıcası: İmanlar köyü yakınındadır, Suyu romatizmaya, kronik iltihaplı hastalıklara, cilt hastalıklarına, cilt bakımına, basura, kaşıntıya, kırılan kemiklerin kaymasına faydası olduğunu bilinmektedir.

Ozan Köyü Maden Suyu: Eskipazar’ın Ozan köyünden çıkarılan bu maden suyu, yeryüzünde pek sık rastlanmayan, doğal soğuklukta maden suyu kaynaklarından biridir.

Kaynağından soğuk ve sıfır bakteri ile çıkması, içerisinde organik atıkların oluşturduğu nitrit ve amonyum bulunmaması, mikrobiyolojik ve kimyasal işlem yapılmasına gerek kalmaksızın çıktığı gibi dolum yapılmasına olanak vermesi, suyun şişelenerek yurt çapında pazarlanması konusunu gündeme getirmiştir. Lezzetli, ferahlatıcı ve şifalı bir sudur.

Ulumelan Maden Suyu Ovacık ilçesinin, Acısu ise Yenice ilçesinin maden suyu kaynaklarıdır. Yenice-Merigen yolu üzerinde bulunan Acısu’da, banyo yapılabildiği gibi, böbrek kum ve taşlarının düşürülmesinde içme olarak da kullanılabilmektedir.

Bostanbükü İçmeleri ise, Safranbolu ilçesine bağlı Bostanbükü köyündedir. 16°C sıcaklığında olan bu su, birçok hastalığın tedavisinde olumlu sonuç verdiğinden, yöre halkı tarafından çok rağbet görmektedir.